Muharrem Kaya

Manasın Yolculuğu


Скачать книгу

Kaya

      Manas’ın Yolculuğu (Joseph Campbell’in Yöntemine Göre Manas Destanının İncelenmesi)

      ÖNSÖZ

      Batı’da mit, destan, masal, romans türü anlatılardaki olay örgüsü kalıpları üzerine çeşitli model önerileri yapılmış; bu anlatı kalıplarının oluşmasını sağlayan toplumsal süreçler, törenler, âyinler çerçevesinde antropolojik, sosyolojik; insan psikolojisinin bebeklik, çocukluk, ergenlik, yetişkinlik, yaşlılık aşamalarından geçiş süreçleri çerçevesinde psikanalitik incelemeler yapılmıştır. Bizde ise Türk halk anlatılarının olay örgüsü kalıbının, Batı’daki, özellikle Raglan’ın kalıbına uymadığı yönünde çalışmalar yapılmış, destan ve halk hikâyesi bağlamında örnek modeller sunulmuş, fakat bu kalıbın oluşmasının, olay örgüsündeki değişikliklerin antropolojik, sosyolojik, psikolojik izahı yapılmamıştır. Bu yönde başlayan çalışmalar olay örgüsü kalıbı çıkartma noktasında sınırlı kalmıştır.

      Bu çalışmada Türk destan edebiyatının en önemli örneği olan Manas destanı, Joseph Campbell’ın mit, destan kahramanını inceleyen metoduna uygun olarak incelenmiştir. Yola Çıkış, Erginlenme, Dönüş ana başlıkları altında Manas destanı ele alınmış, yorumlanmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalara bir katkı sağlanması amaçlanmıştır.

      Kitabı hazırlarken uygun çalışma ortamını hazırlayan sevgili eşim Emel Abay Kaya’ya şükran ve minnet borçluyum.

Prof. Dr. Muharrem Kaya

      GİRİŞ

      SÖZLÜ KÜLTÜRÜN ÖZELLİKLERİ

      Halk bilimi ve sözlü kültür konularında inceleme, araştırma yapılacağı zaman öncelikle, bu yapının bazı nitelikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Zira yazılı kültür ölçütleri dikkate alınarak sözlü kültür unsurlarıyla ilgili hüküm verilmekte, yorum yapılmakta, bunun sonunda da hatalı, yanlış sonuçlar çıkartılmaktadır. Halk kültürünün temel niteliklerine baktığımızda şunları göz önünde bulundurmamız gerekir: Sözlü olma özelliği, geleneğe bağlılık, çeşitlenme özelliği, anonimlik özelliği, kalıplaşma özelliği.1

      Sözlü kültürün özelliklerini yazılı kültürle karşılaştıran Walter Ong, bunları şu şekilde maddeleştirir:

      1. Yan cümlelerle uzatılmış yapıya değil, eklemeli yapıya dayanma.

      2. Çözümleme yerine kümeleme. Belleği güçlendirmek için kalıplardan yararlanma.

      3. Unutmamak için bol tekrara yer verme.

      4. Tutucu ya da gelenekçi tavır.

      5. İnsan yaşamına yakınlık.

      6. Mücadeleci eda.

      7. Mesafeli olmak yerine duygudaş ve katılımcı tavır.

      8. Değişmeyen ortam dengesine dayanma.

      9. Soyutluğa değil duruma bağlı olma.2

      Bunların konumuzla ilgisini şu şekilde açıklamaya çalışalım:

      Özkul Çobanoğlu’nun Türk Dünyası Epik Destan Geleneği kitabında, Walter Ong’un Sözlü ve Yazılı Kültür kitabındaki fikirlerinden hareketle Türk destan geleneğinde, sözlü olarak ifade edilen destan metinlerinin hatırlanabilmesi için sözel, tematik kalıplardan yararlanıldığı üzerinde durulur. Bunu Sözlü Kompozisyon Teorisi bağlamında Albert B. Lord da ele almıştır.3

      Ong, sözlü kültürde deneyimlerin hafızayı pekiştirecek şekilde akla yerleştirildiğini, bunun ise sözü kolayca ezberleyip hatırda tutacak şekilde yapıldığını belirtir. Mil-man Parry ve Albert B. Lord ise bunları “sözlü formüller” olarak nitelendirirler. Bunlar, “anlatılmak istenilen bir ana fikri anlatmak için aynı vezin şartları altında düzenli olarak kullanılan bir grup sözcük”tür; ayrıca “formüllerin kullanılmasıyla inşa edilen geleneksel bir şiirin (destanın) söylenişinde düzenli olarak kullanılan bir grup fikir” diye belirtilen temalar, geleneksel konular da vardır.4 İşte bizim konumuzu oluşturan da, bu konu kalıplarının aslında neyi anlatmak istediğidir. Destan kahramanının biyografisinin incelenmesi, aslında Türk toplum yapısının oluşturduğu kültürel kalıpların, bir Türk insanının, yetişkin bir birey olma mücadelesindeki etkisinin yorumlanmasıdır.

      Türk destan geleneğinin ne kadar eskiye dayandığı göz önüne alındığında bu konu için destan metinlerinin seçilmesi daha iyi anlaşılabilir. Çobanoğlu’na göre, “mitolojik dönemden itibaren şekillenen sözlü gelenek üzerinde, toplumsal yapının bahçe tarımından avcı-çobanlık döneminde göçerevli hayat yapısına dönüşmesiyle birlikte oluşan boy birlikleri ve bunların birbirleriyle ve Doğu Avrupalı atlı göçebelerle yaptıkları savaşlarda ön plana çıkan alpların kahramanlık efsaneleri etrafında teşekkül eden Türk epik destan geleneği, en geç M.Ö. I. binde başlamıştır”. 5

      KALIPLAŞMA ÖZELLİĞİ

      Richard M. Dorson’un Günümüz Folklor Kuramları adlı eserinde ise, anlatılarda sözlü üretimden kaynaklanan “kalıplar”ın yer aldığını tespit eden A. Lord ve M. Parry’nin geliştirdiği sözlü kompozisyon teorisi, yapısal folklor kuramları arasında değerlendirilmiştir. Anlatıların benzerlikleri üzerinde yoğunlaşan bu araştırmacıların çalışmalarının temelinde yatan, binlerce anlatının, motif, değişen ve değişmeyen unsur, epik kurallar gibi yapısal ortaklıklarının olduğu düşüncesidir. 6

      MİT VE DESTAN KAHRAMANLARININ BİYOGRAFİK KALIPLARI

      Batı’da halk anlatılarının, kahramanın biyografisine dayalı olarak olay örgüsü kalıbının çıkartılması 1870’lerde başlar. Edward Tylor, bu tür anlatılardaki ortak bir modeli tespit eder. Kahraman doğumdan sonra zarar görebileceği bir durumda kalır, diğer insanlar veya hayvanlar tarafından kurtarılır, yetiştirilir ve millî bir kahraman olur. Tylor, bu modelin ötesine gidip bunun kökenini, anlamını, amacını, işlevini yorumlamaya çalışmamıştır.7

      1876’da Avusturyalı Johann Georg von Hahn, Aryan kahramanlarının “tehlikelere maruz bırakılma ve dönüş” formülünü ortaya koyar. Kahraman gayr-ı meşru bir şekilde doğar, babası ilerde büyük olacağı kehanetlerinden korkarak onu terk eder, ondan sonra hayvanlar tarafından kurtarılır, gariban bir çift tarafından büyütülür, savaşır, muzaffer bir şekilde evine döner, kendisine zulmetmiş olanları yener, annesini kurtarır, kral olur, bir şehri kurar ve genç yaşta ölür. Güneş mitolojistlerinden olan Hahn da modeli tespit etmeye çalışır, analiz etmeye değil.8

      Aynı şekilde 1928’de Vladimir Propp, Rus peri masallarının ortak bir biyografik kurguyu takip ettiklerini göstermeye çalışır. Kahraman başarılı olduğu bir maceraya çıkar, döndüğünde evlenir, tahta çıkar. Propp’un modeli de derinliğe inmez, doğum ve ölümün yanından geçer. Hahn ve Tylor gibi Propp da modelini sadece tespit etmeye çalışır, incelemez.

      Tespit ettikleri kahraman modellerini analiz etmiş olan bilim adamları arasında Viyanalı psikanalist Otto Rank, Amerikalı mitoloji incelemecisi Joseph Campbell ve İngiliz Lord Raglan en önemli isimler arasındadır. Rank’ın ustası Sigmund Freud, Campbell’ın ruh kardeşi Carl Gustave Jung, Raglan’ın teori ortağı ise James Frazer’dır.9

      Konumuzla ilgili olan bu modellere geçmeden önce, halk edebiyatı metinlerinin şematik özelliklerini tespit eden Axel Olrik’in epik anlatılar kanunundan da bahsetmek gerekir.

      AXEL OLRİK, EPİK ANLATILAR KANUNU

      Axel Olrik’in halk anlatılarının yapı ve şekil özelliklerini ortaya koyan bu tespitleri, yapısal incelemelerin en erken örneklerinden olması sebebiyle de önemlidir. Bu özellikler Türkçe’ye çevirenler tarafından “halk anlatılarının epik yasaları10 diye belirtilmiş