Joltay Jumat Almaşoğlu

Acı ve Tatlı Hayat


Скачать книгу

üzerine yaratıcı çalışma çoktan başladı bile.

      Eserin artık doğum sancıları başlamıştı bile…

      OLİGARH VE KÖY

      (İlk hikaye)

      “Ah, Dünya…”

1

      Şerkala küçük bir kasaba. Kederli bir kasaba. Kasaba depresif bir durumda…

      Bu neden böyle olmuştu? Burada size bunu anlatmaya ve bir şeyleri açıklığa kavuşturmaya çalışacağım. Kasaba küçük olmasına rağmen (nüfusun sayısıyla övünemezsiniz), sadece yararlı tavsiyeleri değil, aynı zamanda önemli şeyleri de diğer vatandaşlarıyla paylaşan birçok ünlü kişilik buradan çıkmıştır. Bugün hayatı mutlu bir şekilde yolunda giden çok az Şerkala sakinleri vardır. Bazen ne kadar asil kişilikler haline geldiklerine şaşıracaksınız!

      Bunların arasında başlarıyla neredeyse göklere değen böyle oligarhlar da mevcut…

      Eğer birileri onları sorgulamaya başladığında, kafaları karışan bir çok yabancı konuklar vardır: Şerkala nerede ve ne tür bir kent? Orada hangi milletlerden insanlar yaşıyor ve buna benzer sorular soruluyor. Ancak, orada bulunanlardan biri oligarhlardan en az birinin isminden bahsedilir bahsedilmez hemen yalakalığa başlar: biliyoruz, elbette biliyoruz, der…

      Ama ne derseniz deyin, Şerkala bugün dünya çapında herkesin dudaklarında bir kent. Bu yerleşim yeri hakkında dünyanın her köşesinde birşeyler duyabilirsiniz. Böyle bir şöhretin ana nedeni elbette oligarhlar – Şerkala sakinleridir.

      Bunlardan biri Aspan. Evet, evet, bu görünüşte önemsiz biri Aspan. Esmer, sıradan bir Kazak oğlu, tüm akranları gibi aul’da (köy) büyüdü ve kendi ülkesinin kumlarında oynadı. Tek kelimeyle – dünün esmer ve yerinde duramayan çocuğu. Doğumundan itibaren Ospan olarak adlandırıldı. Yabancı iş ortaklarının “Ospan” kelimesini telaffuz etmesi zor geliyor olabilirdi. Sonra adını hafifçe düzelterek acısız bir şekilde ismini Aspan’a dönüştürdü.

      Tamam, Aspan ise Aspan olsun! Sonuçta, şimdilerde Aspan’ın elleri neredeyse kutsal göklere değecek. Yanılıyor da olabiliriz. Elleri neredeyse mavi gökyüzüne sıkıca dayanmış olabilir. Bunun böyle olup olmadığına şaşmamalı…

      Bunda saklayacak ne var: Aspan çok değişmişti, bazen on iki ay boyunca kendi ülkesinde görünmeye tenezzül etmeyebiliyordu! Onun hakkında ne kadar istersen sor, soruştur, tek bir cevap vardır: yurtdışında – şimdi Amerika’da, sonra İngiltere’de! Ve başka bir zaman – Japonya’da… Dünyada ziyaret etmediği tek bir ülke değil, tek bir köşe yoktur. Yani, birinden bir devletin adını duyar, derhal küçümseyen bir gülümsemeyle karşılık verir: Ben orada bulundum, elbette… Aynı zamanda, muhatabını cümlesinin ortasında kesmekten de hiç tereddüt etmezdi.

      Evet, başını gökyüzüne yasladığı zamanlardı onun.

2

      Bugün Amerikan eyaleti N’de ikamet ediyor, ayrıcalıklar ve lüks içinde yüzüyor, lüks bir villası, birkaç arabası ve yeterli sayıda hizmetçileri var. Ana hizmetçi, bunda gizleyecek hiçbir şey yok, metresi. Adı Ket. O anlaşılmaz bir ulustan, hatta farklı bir ırktan. Bu onun egzotik görünümünden ve rahat tavrından belli olmaktadır. Ancak, diğer kanlardan da olsa, Ket şaşırtıcı derecede nazik, son derece yumuşak ve büyüleyici bir kadın. Sesini asla yükseltmez, Aspan ile bir şekilde çelişmeyi düşünmez, her kelimesini kolayca yakalar. Ket hiç şımarık değil, asla rahatsız edici değil, ilişkinin resmileştirilmesini de talep etmiyordu. Bu uysal, güzel ve enerjik kadın kendi statüsünden memnundu. Ket, tabiki, gizlice, oligarh Aspan ile evlenmeyi hayal ediyordu, ama asla arzusunu göstermiyordu. Peki ya Aspan? Böyle küçük bir meseleyi aklına bile getirmiyor, sadece ateşli ve yetenekli bir metresi kullanıyordu.

      Aspan’ın hayatı, dışarıdan bakıldığında muhteşem görünüyordu, kaderi ise kıskanılacak türdendi! Ve onun hakkında zaten efsanelere dönüşen hikayeleri de bir dinlerseniz – merak edersiniz, yaşamda değil, sanki bir masal içindeydi…

      Vatandaş kardeşleri, oldukça yakın ve uzak akrabaları, kendi topraklarında yaşıyor, geçinip gidiyorlardı. Belki onlarla temas halindedir, iletişim kuruyordur? Oligarh’ı sık sık ziyaret etmiyoruz, aul onun sık ziyaretlerden çok ta memnun değil. Memleket topraklarını hissetmez, kalbi eski zamanlar için ağrımaz. Akrabalarını arama arzusu yok, memleket bozkırının kokusunu özlemiyor. Eğer insan kendi doğduğu yeri görmek istemiyorsa ne yapabilirsiniz! Sen “Çürük bir yumurtasın!” diyerek kim onun suratına tükürerek küçük düşürmeye cesaret edebilir ki? Kim onun yakasına yapışıp acımasızca onu suçlayabilir? Kimse. Ve memleketindeki insanlar da sanki ağızlarına su almışlar gibi sessiz kalırlardı.

      Şerkala’dan bir çocuk, neredeyse acı bir şekilde ağlıyordu, ona bir mektup yazdı ve internet yoluyla gönderdi:

      “Saygıdeğer Ağam, Siz küçük Şerkala kasabasında doğdunuz, burada büyüdünüz. Burada eğitim aldınız. Burada okuduğunuzda kimse bilgisayardan haberdar değildi. Bugün, elbette, farklı bir zaman. Komşu şehirlerdeki tüm okullar bilgisayarlarla donatıldı, sadece bizde yok. Bu nedenle, komşu köylerin öğrencilerinin çok gerisindeyiz. Komşu köyden bir arkadaşımın interneti üzerinden bu mektubu size göndermek durumunda kaldım. Lütfen bize yardım eli uzatın, okulumuz için bilgisayar satın alın! Sonuçta, çok zengin bir adam, bir oligarh olduğunuzu duyduk.

      Şerkala ortaokulunun altıncı sınıf öğrencisi olan Janmurat, size büyük selamlarını göndererek yazıyor.

      Mektup, modern iletişim sayesinde aynı gün Aspan’ın masasına gelmişti.

      – Ne emredersiniz? – Yardımcı asistan tereddütlü bir şekilde patronuna baktı. Oligarh kötü bir ruh halindeydi:

      – Uzak bir kırsaldaki bazı okullarının küçük sorunlarıyla başa çıkmak için vaktim yok! – Aspan astına sitemle baktı. – Şimdi küresel bir problemle meşgulüm…

      Asistan nefesini tuttu. Ve şef, memnun olmayan bir sesle tekrar konuştu:

      – Eh, düşüncemi böldün! Beni değersiz, önemsiz şeylerle düşüncelerimden uzaklaştırdın…

      Aspan, bu sonsuz dünyevi sorunlardan ve rutin işlerden bıktığını tüm gücüyle göstererek çıkışa doğru adım attı. Kendini bahçeye atarak bacaklarını genişçe açtı ve başını gökyüzüne bakarak kaldırdı. Ne kadar uzakta! Ne yazık ki şimdi bu gökyüzünün sonuna ulaşmayacağım, hayır, hayır, diğer tarafını ziyaret etmek daha iyi olurdu! Orada hangi gizemli olayların insan gözlerinden gizlendiğini bilmek ilginç değilmi ki?

      “Beni bekle, gökyüzü! Şimdilik bekle… Bir gün, güzel bir gün, kesinlikle sana ulaşacağım…”

      Bu beklenmedik biçimde yükselen inatçı düşünceden kurtulamadığı için kendine kızmaya başlamıştı. Ani bir öfkenin farkında olmadan bir kişiyi hain, çarpık bir yola yönlendirebileceğini bilmiyordu.

      Öfkeden dolayı düşünceler bazen kendi sınırlarını aşarlar.

3

      Önde gelen Amerikalı bir işadamı olan John Davis, Kazak Oligarhın girişimcilik faailiyetleri ile yakından ilgilenmeye başlamıştı, bunu Aspan’ın kendi güvenlik birimi ona derhal bu konudan bilgilendirmişti. Kısa bir süre sonra, Amerikalı ısrarla Aspan’a karşılıklı olarak yararlı bir işbirliği önerisi sunmaya başladı, sık sık ve belli belirsiz bir zamanlarda onu ziyaret ederek onun gururunu kırıyordu. Aspan öfkeyle şöyle düşündü: “Kendisini ne sanıyor ki? Acaba neden kendinden emin bu kadar emin görünüyor? Yoksa bana baskı yapmayı mı planladı! Yani beni küçümsüyor mu? Nasıl cüret eder? Sadece bir fabrikası ve birkaç oteli var!

      Ne