zaman zaman görüşmüş olduğu, sanatsal gelişmeleri yakınen takip ederek desteklediği, türkülerini severek dinlediği ve her zaman hal hatırını sorarak ilgi gösterdiği şairlerden biri, Esenkul Jakıpbek’tir. Kazak sanat semasında kayan yıldız gibi bu dünyadan göç eden şairimiz, meşhur ozanlar Süyinbay ile Jambıl’ın izlerini takip edip ozanlık geleneğini devam ettirdi. O, hayattayken kah kalemini tutarak kah dombrasını çalarak milli duygu ve düşünceleri dile getirdi. Kazak Eli’nin Bağımsızlığını bayrak gibi dalgalandırarak halk içinden neşet eden baturlar ile babayiğitlerin cesur yüreklerini anlattı. Toplumun sorunlarını atlamadan milletinin derdini şiir diliyle beyan etti.
“Başında Suvıktepe’nin”, “Savruk Batur’un Eceli”, “Kaynazar ile Sarıbay”, “Kartal ile Anka”, “Kanıbek”, “Belirsiz Baturun Belgesi”, “Taygadaki Kazak” gibi felsefi derinliği olan destan, balad, hikayeleri vasıtasıyla tarihi ile kaderi ortak olan kardeş Türk devletlerinin barışını, halklar dostluğunu, milli birliğini, zaman gerçeğini kaleme aldı. Toprak kaderini kendi kaderinden daha üstün görerek ulusun bütünlüğünü, toprağın tamamiyetini amaçlayan Kazak baturlarının fedakarlıklarını resmetti. “Bekçi Kaygısı” destani aracılığıyla dünyada ilk olarak kendi iradesiyle nükleer silahtan vazgeçen Kazakistan’ı örnek gösterdi. Böylece, Semey’de patlatılan “mantar” yüzünden “Kefeni yok, mezarı yok sağ bir ruha” dönüşen vatandaşın son sözünü iletti. “Doru At” hikayesinde ise, halkımızın şiir sanatında ün kazanan ulu ozanımız Süyinbay Aronulı’nın şahsiyetini tanıttı. “O, Jake!”, “Jambıl, Jambıl”, “Jambıl Dedeme” adlı şiirlerinde “Benim pirim, Süyinbay” diye şiirleriyle metheden ve yüz yaşına kadar yaşayan ozan Jambıl Jabayev’in ismini zikrederek zirvelere taşıdı.
“Bizim Elimizin Yiğitleri” adlı şiiri ise, Kazak delikanlılarını yeniden uyandırdı, cesaret verdi. Bu şiir halkımızın adeta marşına dönüştü. Türkü gibi söylenir.
Evet, şair Esenkul Jakıpbek son nefesine kadar bir milletin evladı gibi davrandı, güçsüzlere sahip çıktı, fakirlerin derdine derman olmaya çalıştı. Gerçeği söyleyerek sosyal adaletsizliklere karşı mücadele verdi. Yalnız kalırken derin düşüncelere daldı. Milletin önünde konuşmalar yaptı. Sahnenin adeta güzelliğine dönüştü. Milli sanatı yücelterek unutulmaya yüz tutmuş gelenekleri ortaya çıkardı.
Kırgızlarla, Özbeklerle uluslararası atışmalarda hep önde koşan yarış atları gibi keskin diliyle, doğaçlamalarıyla, hitabetiyle milletin sevgisini kazandı.
Milli birlik ile halk dostluğu kavramlarını her yönüyle dile getirerek devletine olan vatanseverlik duygusunu uyandırdı.
Hiciv türünde nicelerini eleştirerek doğrulukla, keskinlikle fikirlerini beyan etti. Lirik şiirlerinde ise, okurunu aşık etti, kitapları çoğunluk tarafından beğenilerek gönüllerde taht kurdu.
Uzun zaman öğretmenlik görevini üstlenerek çocuklar konusunda da çalışmalara imza attı. Onlar için yazdığı şiir, bilmece, tekerleme gibi türlerine de vakıf olduğunu ispatladı.
Aynı zamanda, şair Esenkul Jakıpbek şairler mektebini açarak yetenekli gençleri edebiyata, atışma sanatına, türkücülük geleneğine çekerek ders verdi. O dönemde kendisinden istifade ederek büyüyen genç sanatçılar günümüzde ülkemizin en ücra köşelerinde kültür ve sanat dünyasına hizmet etmektedirler.
Gazeteci olarak o, genel yayın yönetmenliğine kadar görevler yaparak kendine has ekol oluşturdu. Bestekar olarak ta halk müziği hazinesini zenginleştirdi. Son yıllarda ise, nesir yazmaya yeltendi. Fakat maalesef yürekleri büyüleyen kalbi aniden durarak onun hiç abartmadan söylediği gerçeği, şiire olan sadakati, atışmadaki yeteneği ile yazarlık kabiliyeti paha biçilmez bir hazineye dönüştü.
Kırk yıllık sanatsal hayatında yirmiden fazla şiir kitabı yayınlandı. Şiirsel piyesi tiyatroda sahnelendi. Askar Süleymenov, Seydahmet Berdikulov, Askar Tokpanov, Fariza Ongarsınova, Tumanbay Moldagaliyev, Cumatay Jakıpbayev, Kajıtay İlyasov, Şerhan Murtaza gibi büyükler kendisine her zaman ilgi gösterdiler, destek verdiler.
Esenkul Jakıpbek’in hangi eserini okursanız, eserlerinde sanatsal düşünce, dokunaklı dil, büyülü resimle farkındalığını gösterir. Zaten onun türküye dönüşen eserleri ayrı bir yazının konusudur. Çünkü o eserler nice efsanevi hatıralara doludur. Kendisinden kalan kültür ve sanat varlığı ile mirasını millete ulaştırmak, gelecek nesillere aktarmak, mecmualarını çıkmarmak, müzesini açmak, anıtını yapmak, herşey zamanla yapılacaktır.
Halkın sevgisini kazanan meşhur şairin cevher şiirlerinin Türk diline çevrilerek kardeş Türkiye’de tanıtılması ülkemiz için büyük bir kıvanç kaynağı, Kazak edebiyatı için büyük bir başarı, kardeş Kazak ve Türk edebiyatları için kopulmaz bir bağ, Türk dünyası kültürüne katkı sağlayan büyük bir zenginlik olmuştur. İki kardeş ülke arasındaki edebi ilişkilerin gelişmesine destek veren Kazakistan Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekulı ile Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Yakup Ömeroğlu’ya milletimiz adına şükran duygularımı arz ederim.
I. BÖLÜM
HAYATNAME
YAZ ŞAFAĞINDA ŞİİR OKUYANLARIMA
Buyursunlar şiirime
Benzerler tıpkı bana
Kalbim gibi bir titrer bir üşürler
Şiirlerim okunsun bir yaz şafağında.
Şafaklar geçti
Gençliğim gibi
Hazan dolu mevsimlerim gibi
Şiirlerim okunacak bir yaz şafağında.
Görsünler dökülen günlerimi
Bir mutlu bir hüzünlü şiirlerimi
Özlemlerimi, gelmeyenlerimi
Şiirlerim hatırlansın bir yaz şafağında.
Buyurun dostlar hecelerime
Kelime kelime işlediklerime
Gönlümden kopup düşenlerime
Şiirlerim gelsin hem sevenlerime
Bir yaz şafağında…
HAYATNAME
Şiir yazarım…
Yaptığım tek işim benim bu.
Dostuma da
Düşmanıma da
Şiir dolusu gönül sunarım.
Nazımı çekenlerime
Mukagali, Kasım, Tölegenlerime
Abay, Jambıl dedelerime
Ateş gibi yanan Mahambetime
“Kulak ver onlara!”
Sana derim sana.
Yoldaş oldum börülerin börüsüyle
Sırdaş oldum öcülerin öcüsüyle
Ruhum coştu gizemlerin perisiyle
Şiirle yattım, kalktım şiirle
Yaptığım tek işim benim bu.
Başka ne beklerim kalan ömrümden?
Çaresizim başımın büyük derdinden
Kimsem yok benim şiirden başka.
DÖNDÜR BENİ
Döndür beni molla efendi, beterinden.
Takmasam