Baktıbek İsakov

Kırgız Konar Göçerleri


Скачать книгу

target="_blank" rel="nofollow" href="#n126" type="note">126. Soylu ve idareci zümreyi teşkil eden ak söök zümresini, toplumun elit sınıfı olarak sayılan “biy”, “manap” ve “baatır” gibi idareciler teşkil ederlerdi.

      Resim 3: Alay bölgesinde bir bay, baybiçesi ve tokolu (S. Dudin, 1950)

      Yönetici sınıfın dışında toplumun önemli bir kısmını teşkil eden iki zümre vardı. Bunlardan biri, zengin anlamına gelen “bay”lardı (bk: Resim 3)127. Bay olan kimseler, genel olarak idare edilenler içinde yer alırlardı. Halk nazarında bay denince, genelde çok zengin olan ve eli o kadar açık olmayan kimseler hatıra gelirdi. Onun için halk arasında baylara bu özelliklerinden dolayı “zıkım”, “zaki” ve “saraň” gibi takma adlar kullanılırdı. Bay katmarına girenlerin zenginliğindeki asıl kıstas, sahip oldukları hayvanların sayısı idi. Bu bağlamda Kurtka’daki Sayak bayları arasında sayıca 2-5 arasında büyük baş hayvanı olanlar “malduu”; 5-10 büyük baş hayvanı olanlar ‘’orto çarba”, daha fazla olanlar ise hayvan sayısına göre “orto bay” ve “bay” olarak bilinirlerdi. Bununla birlikte Kırgız uruuları arasında bay olan kimseler genellikle toplumdaki ekonomik ve sosyal durumlarına göre “çoñ bay” (büyük bay) veya “mart bay” (cömert bay); “saraň bay” (cimri bay) veya “koltukçu bay”(aç gözlü bay); “sasık bay” (pis bay) veya “kokuy bay” (deli bay); “ceke merez bay” (tek başına yaşayan bay); “uyutkuluu bay” (aristokrat bay) veya “kordoluu bay” (itibarlı bay) ve “ordoluu bay” (soylu bay) adlarını taşırlardı128.

      Çoñ bay veya mart bay olarak bilinen kimseler, bayların en büyüğü, zengini ve cömerti idi. Saraň bay veya koltukçu baylar, daha çok eli açık olmayan kimselerdi. Saraň bay veya koltukçu bayların en önemli özelliği, evlerine misafirlerin gelmesini pek fazla sevmemeleri, gelenleri kolay kolay içeriye almamaları ve alsa da onlara insan gibi davranmamaları idi. Manap veya uruunun idarecileri, bu gibi kimselere pek ceza verme ve baskı uygulama yoluna gidemezlerdi. Bunun en önemli sebebi, onların yeri geldiğinde, idareci zümreyi misafir etmesi ve oğullarına “ençi” adıyla bilinen ve âdet haline gelmiş bulunan hediyeler vermeleri idi. Bu hediye genellikle hayvan olarak verilirdi. Sasık bay veya kokuy bay olarak bilinenler ise üstüne başına pek bakmayan, birkaç sürü hayvanı olmasına rağmen hiç hayvan kesmeyen, halkın içine pek karışmayan, bir giydiği elbiseyi yıllarca giyen veya halk arasındaki ifadeyle “özün da, özgönü da carıtpagan” (ne kendisine, ne de diğerlerine faydası olmayan) kimselerdi. Tespit edilebildiği kadarıyla XIX. yüzyılın başlarında Dörbölcün’deki Sayaklardan olan ve 5000 atı olduğu bilinen Kulubek adlı şahıs, böyle bir özellik göstermekte ve Dörbölcün’ün Mayıstan adlı bir yerinde, halktan ayrı olarak ailesiyle birlikte yaşamaktaydı129.

      Ceke merez baylar, toplumla pek kaynaşmayan ve kendi ailesiyle tek başına göç ederek yaşayan kimselerdi. Onların bu şekilde yaşamasında, hayvanlarının başka kimselerin hayvanlarıyla birleşirse kaybolacağı düşüncesi vardı. Uyutkuluu bay veya kordoluu bay olarak bilinenler, soylu ve itibarlı olan kimselerdi. Onlar, diğerleri gibi aşırı derecede cimri ve eli açık olmayan kimseler değillerdi. Ordoluu baylar, uyutkuluu ve kordoluu bay gibi, halk gözünde itibarlı ve biraz da yönetime yakın olan aristokratik kimselerdi. Nitekim Cumgal’daki Sayaklar arasında Tügöl adlı şahsın, böyle bir özellik gösterdiği görülmektedir. Bu kişinin atlarının çaydaki suyu bir içişte bitirmesi, sayıca çok fazla atının olduğunu gösterse gerektir. Hatta bu şahsın, at sürüsünde ne kadar atının olduğunu bilmemesi ve hayvanlarının çalınmasına hiç tepki göstermemesi, onun çoñ bay veya mart bay olduğunun bir işaret olmalıdır.

      “Baylar”dan başka idare edilenler zümresi içindeki bir diğeri grubu “kedey-kembagal” (fakir-fukara) adıyla bilinenler meydana getirirlerdi130. Bu kişiler halkın, karalaman kalk veya bukara olan kısmını teşkil etmekteydiler. Bu sebepten kedey-kembagal olarak bilinenler fakir olan kimselerdi. Ayrıca halk arasında onlara ekonomik gücü çok zayıf olan kimse anlamında “çor taman131 veya “tomayak” adı da verilmekteydi.

      İdare edilenler arasında bir başka katmarı, yöneticiler ile zenginlerin hayvanlarına bakan ve onların ev işlerini yapan kimseler teşkil ederdi. Bunlardan bir zenginin veya uruu yöneticisinin at sürülerini güdene “cılkıçı”; koyun sürülerini güdene “koyçu” veya “çaban”; inek sürülerini güdene “uyçu” ve deve sürülerini güdene de “tööçü” adı verilirdi. Bunların yanında cazdoo (baharlık yer) ve cayloo (yayla) zamanında, idareci sınıfın ve zengin olanların mevsimlik işlerini yapan kimseler de bulunurdu. Bunlara, “yatanlar” veya “yaylaya gitmeyenler” anlamında “catakçılar” adı verilirdi. Catakçılar, kıştooya yakın bir yerde yaz buyunca kış için hazırlıklar (ekim-biçim işleri, hayvanların kışlık otlarının hazırlanması v.s. gibi) yaparlardı. Bunlardan başka, hayvan “tölü”(döl) nün dökümü, koyun yünlerinin kırkılması ve ekim-biçim gibi çeşitli ev işleriyle uğraşan bir başka zümre daha vardı. Bu kimselere ücretli hizmetçi anlamında “calçı” veya “malay” denirdi132. Ev işlerini görenler yanında karşılıklı iş yapan bütün hizmetçiler (cılkıçı, koyçu v.b) katmarına calçı ve malay denirdi. Bahis konusu kimseler, eskiden halk arasında verilen bu hizmetlerin karşılığında, baydan yiyecekler ve koyun keçi gibi canlı hayvanlar alırlardı. Bunun en önemli sebebi, paranın yaygın olarak kullanılmaması ve pek çok kimsede sermaye olarak hayvanın olması idi.

      Sayak uruusu mensupları arasında yer alan ve daha çok dışarıdan gelen din adamlarına “moldo”133 (molla), “kalpa” (kalfa) ve “eşen” (şeyh) denirdi. Bu din adamlarının en önemlisi moldo idi. Kurtka’daki Sayaklar arasındaki moldoların çoğunluğu, önemli bir kültür merkezi olan Buhara ve Kaşgar şehirlerinden eğitim görmüş kimselerdi. Hatta bunların arasında köyüne ibadet yeri yapan kimseler de mevcuttu. Nitekim Kaşgar şehrinde eğitim görerek köyüne dönen Kalmat adlı moldo, 1904 yılında köyüne bir mescit yaptırmış ve çocukları burada eğitmiştir134. Kalmat Moldo’nun yanında Kalpa adlı bir başka moldo daha vardı. Kalmat gibi dinî bir eğitim görmeyen Kalpa, hac için Mekke’ye gittiği ve halk arasında hacca gidenlere “aacı” adı verildiği için, kendisi bilahere “Kalpa aacı” lakabı ile anılmaya başlamıştır135.

      “Kalpa” ve “eşen” gibi din adamları, genelde dışarıdan geldikleri için uruu içinde devamlı olarak kalmazlardı. Anlaşıldığı kadarıyla kalpa ile eşenler, güz aylarında, yani “mal ettengen maal” denilen hayvanların tavlandıkları (hayvanların semiz olduğu dönem) zamanda gelirler ve halk nazarında bazı dinî vecîbeleri yerine getirdikten sonra, halkın gönüllü olarak verdiği hayvanları toplayarak geri giderlerdi.

      Uruu arasındaki bir diğer zümreyi, “sınçı” ve “cayçı” olarak bilinen kimseler teşkil etmekteydi. Sınçılar,