Мустафа Кемаль Ататюрк

Nutuk


Скачать книгу

Hamit Bey, sizin yerinize İbrahim Ethem Bey’in tayin olunduğunu haber aldık. Refet’e yazdım ve buluşarak beraberce iç taraflara doğru gelmenizi rica ettim. Bilmem hangi emniyet endişesi size İstanbul’a gitmek fikrini telkin ediyor? Bundan başka, biz değerli arkadaşlarımızı, İstanbul’dan Anadolu’ya çekip çıkarmaya ve bu şekilde ciddi vatanseverleri millî gayeden uzak tutmamaya çalışırken siz bu hareketinizle en azından düşmanlarca sarılmış bir muhite giriyorsunuz. Biz hiç doğru bulmadık. Refet’in yanına gidiniz. Ya Sivas civarında birlikte kalırsınız veyahut rahatça bizim yanımıza gelirsiniz. Kesin cevap bekleriz (Ves. 34).

      Beş gün sonra (20 Temmuz 1919) Canik Mutasarrıfı Hamit Bey’in Samsun’dan gelen telgrafı şuydu:

      Bizans’ın gittikçe artan rezaletleri karşısında ümitsizliğe düşen millet, doğudan bir ümit ışığı bekliyor.

      Buralara ve buradakilere öyle hayalî şekil ve vücutlar veriyorlar ki acaba bir şey var mı diye ben de şüpheleniyorum. Kayıtsızlığımdan utanıyorum.

      Gerçi uyumuyoruz. Bir şey yapmak istiyoruz. Fakat bu şeyin şekil ve nazariyatıyla uğraştığımıza, uzun yolları seçtiğimize inanmaktayım. Zamanın, hâlin beklemeye tahammülü yoktur. Memleketin durumu dakikadan dakikaya fenalaşıyor. Bu bakımdan fikirler üzerinde fazla durmayarak faaliyetlerimizi hızlandırmak gerekiyor. Bu hususta benim hatırıma gelen şudur:

      Aynı zamanda, her taraftan Zatışahane’ye bir telgraf çekelim. On aydan beri gözü önünde, çok defa kendi arzu ve hevesiyle cereyan eden rezaletler yüzünden nereye sürüklenmekte olduğunu gören milletin, ne pahasına olursa olsun mukadderatını ele almaya karar verdiğini ihtar ve kırk sekiz saat içinde milletin güvenebileceği bir hükûmet kurulmadığı ve Meclis-i Müessisan’ın (Kurucu Meclis) daveti karar altına alınmadığı takdirde, ne kendisini ve ne de hükûmetini tanımadığımızı ilave edelim. Bunda hiçbir güçlük yok. Geleneğe göre boyun kırmaktan üzüntü duymayan millet, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin efendim.

      Beş gün önce azlolunduğu takdirde İstanbul’a gideceğini arz eden Canik Mutasarrıfı’nın bu telgrafını, biraz öfkeyle yazılmış olmakla beraber karar ve hareket telkin eder bir mahiyette bulduğunuzu tahmin etmek isterim.

      Mutasarrıf Bey, milletin bir ümit ışığı beklediği yerde, acaba bir şey var mı, diye şüpheleniyor.

      Bizi, ne yapmak istediğini bilmeyen şekil ve nazariyatla uğraşan şaşkınlar zannediyor. Fikirler üzerinde ısrar etmeyerek faaliyetleri hızlandırmak için yapılacak şeyi de söylüyor. Eğer bundan sonra bütün görüşlerindeki isabetsizliği ortaya koyan çirkin bir fikri ileri sürmeseydi, iyi ederdi.

      Efendiler, tarih “geleneğe göre boyun kırmaktan üzüntü duymayan millet, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin” fikir ve inancında bulunanların uğradıkları akıbetler ve cezalarla doludur. İdare adamlarının, bilhassa millet adamlarının böyle sakat ve çarpık zihniyetlere asla kapılmamaları lazımdır. Hamit Bey bu telgrafında, bizim Refet Bey’le beraber iç taraflara çekilmesi hususundaki tembihimize asla temas etmiyor.

      Hamit Bey’in bu telgrafına 21 Temmuz 1919 tarihinde verdiğimiz bir cevapta:

      “İnşallah her şey olacaktır. Yalnız milletin güvenebileceği bir hükûmet kurmak için önce o hükûmetin dayanabileceği bir kuvveti meydana getirmek lazımdır. O da Doğu Vilayetleri Kongresi’nin ve onun arkasından da Sivas Umumi Kongresi’nin toplanmasıyla olacaktır.” dedik.

      Refet Bey’le Haberleşmeler

      Efendiler, 3’üncü Kolorduya, bu münasebetle Refet ve Selahattin Beylere tekrar temas etmek gerekiyor. Vesile şudur:

      İngilizler, Sivas’a bir tabur gönderecekleri haberini yaydılar. Her ihtimale karşı, Sivas’a gelen muhtelif yönlerde askerî tedbirler aldırmak lazım geldi.

      Bu münasebetle Amasya’da bulunan 5’inci Tümen Komutanlığına, 18 Temmuz 1919 tarihinde verdiğim bir emir metninde, henüz Amasya’da bulunan Refet Bey’e ait de şu cümleler vardı: “Durum hakkında Refet Bey’ in önemle dikkati çekilir. İhtimal ki Refet Bey, böyle bir durumu göz önüne alarak şimdilik Amasya’da kalmayı da tercih eder.”

      5’inci Tümen Komutanının 19 Temmuz 1919’da verdiği cevapta, şu dikkate değer cümleler vardı:

      “Selahattin Bey henüz Samsun’dadır. Şimdiye kadar kendisiyle temas edemediğim gibi hiçbir ciddi ve önemli haberleşme de cereyan etmemiş olduğundan, adı geçen komutanın fikir ve inancının ne merkezde olduğunu bilemiyorum.”

      “Fakat Refet Bey gerektiğinde İngilizlere karşı koyacak kadar cesaret gösteremeyeceğini hissettirmişti.”

      “Refet Bey, 18 Temmuz 1919’da Sivas’a hareket etti.” (Ves. 35). Bunun üzerine Refet Bey’e şu şifreyi verdirdim.

19 Temmuz 1919

      Şifre

      Kişiye özeldir.

      Sayı: 115

      Amasya’da 5’inci Tümen Komutanlığına,

      Sivas’ta 3’üncü Ordu Sıhhiye Müfettişi Albay İbrahim Tali Beyefendi’ye, Refet Bey’edir: Selahattin Bey’e telgrafımı verdiniz mi? Bu arkadaşımızın kesin kanaatlerinin mutlaka öğrenilmesi tereddüt yahut iki cepheli idare gibi felaket doğuracak bir duruma hiçbir şekilde tahammül ve rıza gösterilmemesi bir vatan vazifesi olduğundan, bu hususta evet veya hayır tarzında kendisinden söz alınması ve ona göre bir karar verilmesi şarttır. Sizin bıraktığınız noktadan başlamak, kendileri için yegâne programdır. Şimdiye kadar hemen bir hafta olduğu hâlde hiçbir kesin bilgi alınmaması ve İstanbul’dan gelen malumatta kendisi hakkında sağlam bir kanaat gösterilmemesi ve hareketinden önce Sadık Bey ile gizli bir temas ve hususiyetinden bahis ve şikâyet edilmesi, bu telgrafımın yazılmasına sebeptir. Bunu ve bunun neticelerini bilhassa sizin takdir ve halletmeniz lazımdır.

      Zira herhangi bir halk topluluğunda söyleyeceği yanlış ve millî gayeye aykırı bir tek sözün dahi meydana getireceği aksi tesiri ve bunun yaratacağı durumu şimdiden düşünmek kâfidir. (Mustafa Kemal)

3’üncü Ordu MüfettişliğiKurmay Başkanı AlbayKazım

      Yalnız bu telgrafımıza değil, çok şeye cevap eden Refet Bey’in şu telgrafını aynen arz edeceğim:

      Asayişle ilgili ve çok aceledir. Sivas’tan 22.7.1919 1828

      Erzurum’da 3’üncü Ordu Müfettişliği Vekili Kazım Karabekir Paşa Hazretleri’ne,

      1- Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:

      Telgrafınızı Selahattin Bey’den ayrıldıktan sonra aldığım için kendisine veremedim. Selahattin Bey’i herkes gibi siz de çok iyi tanırsınız. Kararsız tabiatlı bir kimse. On günden fazla bu bölgede kalmamak niyetiyle gelmiş. Az kaldı, komutayı almadan geri kaçacaktı. Kendisini ikna ve tatmin ederek vatani vazifesini hatırlattım. Memleketini her hâlde sever fakat vakitsiz iş görmeye gelemez. Aşağı yukarı Vali Reşit Paşa’dan biraz daha iyi. 13’üncü Kolordudan geçen silahlardan haberi olduğu gibi bu işi halletmek için İstanbul’da da çalışmış ve muvaffak olmuş. Buraya, Cevat Paşa tarafından seçilerek gönderilmiş. Bu itibarla gaye için zararlı olamaz ve hiçbir halk topluluğunda gayeye aykırı tek bir söz söylemez. Aksine millî gaye uğrunda fakat sessiz bir şekilde çalışmayı vadetti. Sadık Bey ile münasebeti hakkında verilen bilgilere inanamıyorum. Zaten aldığımız haberi iyi kontrol etmeden ve muayyen bir program yapmadan çalışmak, kuvvetlerin kaybedilmesine sebep oluyor. Doğudaki durum hakkında bana verdiğiniz bilgilerde, aldığınız mübalağalı haberlere kapılmamış olsaydınız, ihtimal ki ben vaziyeti daha iyi idare eder ve komutayı terke mecbur kalmazdım.