olduğum kolordunun acaba meçhul ve gizli komutanı kimdir? Bu gizli komutan acaba ne vakit ve nasıl komutayı ele alacak? Ve acaba nasıl muamele yapacak?” gibi haklı birtakım vehimlere kapılması ihtimalden uzak değildi.
Sivas’ta Kara Vasıf Bey’e, gizli merkezin gizli başkomutanının ve gizli büyük kurmay heyetinin kimler olduğunu sorduğum zaman, “Hepsi siz ve arkadaşlarınızdır.” cevabını vermişti. Bu, büsbütün beni şaşırtmıştı. Bu cevap, elbette makul ve mantıki olamazdı. Çünkü bana asla, böyle bir teşebbüs ve teşkilattan kimse bahsetmiş ve iznimi almış değildi.
Bu cemiyetin sonradan bilhassa İstanbul’da, aynı unvan altında faaliyetine devama çalıştığı anlaşıldıktan sonra kuruluşunda ve buna dair bize vermek zorunda kaldıkları bilgilerde samimiyet bulunabileceği iddia olunamaz.
Avrupa’dan Bir Şey Beceremeden Dönen Ferit Paşa’ya Çektiğim Şifre
İstanbul hükûmetini millî teşebbüsleri önlemekten vazgeçirmek, başarı için sürat ve kolaylık sağlayacağından önemliydi.
Bu düşünceyle, Ferit Paşa’nın tabiatıyla hiçbir şey başaramadan, âdeta hakarete uğramış bir hâlde İstanbul’a dönüşünden faydalanarak kendisine 16 Ağustos 1919 tarihinde bir şifre telgraf yazdım. Bu telgrafta başlıca şu cümleler vardı:
“Mösyö Clemenceau’nun, siz Sadrazam hazretlerinin yüksek şahsiyetlerine olan uzun cevabını, ben âcizleri son günlerde okuyunca, İstanbul’a nasıl acı ve elemler içinde döndüğünüzü takdir ediyorum.
Vatanımızı paylaşma ve yok etme düşüncesini bu kadar açık ve haysiyet kırıcı şekilde gösteren bir ifade karşısında titremeyecek hassas bir fert tasavvur edemem. Cenabıhakk’a binlerce şükredelim ki milletimiz, ruhundaki kahramanlık azmiyle, tarihî hayat ve varlığını ne tevekküle, ne de böyle cellatça hükümlere kurban edecektir.
Şimdi pek eminim ki siz Sadrazam hazretlerinin yüksek şahsiyetleri, bugünkü umumi durumu, devlet ve milletin gerçek menfaatlerini üç ay önceki gözlerle görmüyordur.
Dokuz aydan beri işbaşına gelen hükûmetlerin daima birbirinden fazla zaafa uğraması ve maalesef artık tamamen iş göremez bir hâle düşmesi, milletin yüksek haysiyeti karşısında cidden pek üzücü oluyor.
Şurası kesindir ki vatan ve millet mukadderatı adına içerde ve dışarıda sesini duyurmak ve söz sahibi olmak için mutlaka millî iradeye dayanmak şarttır.
Hayat ve istiklal hakkı için çalışan milletin asil ve ciddi gayesine karşılık, İstanbul hükûmeti düşmanca davranmak yolunu tutuyor. Bu hareket tarzı elbette ki büyük bir üzüntü doğuruyor. Milleti, İstanbul hükûmetine karşı, arzu edilmeyen hareketlere sürükleyecek mahiyettedir. Gayet samimi arz edeyim ki millet her türlü iradesini kullanmaya muktedirdir. Teşebbüslerinin önüne geçebilecek hiçbir kuvvet mevcut değildir. İstanbul hükûmetinin menfi teşebbüsleri hiçbir tarafta ve hiçbir kimse tarafından uygulanma imkânı bulmamaya mahkûmdur. Millet çizdiği program çerçevesinde gayet kesin ve açık adımlarla hedefine yürümektedir.
İstanbul hükûmetinin şimdiye kadar olan engelleyici teşebbüslerinin, hiçbir tarafta, hiçbir tesir yapmamakta olmasıyla hakiki durumun takdir buyurulmuş olacağına şüphe yoktur.
İngilizlerin gösterdikleri yolda, kurtuluş çaresi aramak dahi boşunadır ve sonu hüsrandır. Bununla beraber İngilizler de en sonunda kuvvetin millette olduğunu takdir ederek, hiçbir dayanağı olmayan ve millet adına hiçbir taahhütte bulunamayan ve bulunsa bile milletçe kabul edilemeyecek olan bir hükûmetle neticeli bir işe girişmek mümkün olamayacağına inanmışlardır.
Bütün temenniler şu merkezdedir ki hükûmet meşru olan millî akımı durdurmaya çalışmaktan vazgeçerek, Kuvayımilliyeye dayansın ve her türlü teşebbüsünde millî gayeyi rehber kabul etsin!
Bunun için de, millî varlığı ve millî iradeyi temsil edecek olan Meclisimebusanın en kısa bir zamanda toplanmasını sağlasın!
Sivas Kongresi Hazırlıkları
Efendiler, Sivas’ta toplanmasını sağlamaya çalıştığımız kongreye her taraftan temsilci seçtirmek ve onların Sivas’a gelmelerini temin etmek için daha Amasya’da başlamış olan çalışma ve yazışmalar devam ediyordu. Bütün komutanlar ve her tarafta birçok vatansever, olağanüstü gayret gösteriyordu. Fakat yine, her tarafta menfi ve aleyhte propagandalar ve bilhassa İstanbul hükûmetinin engelleyici tedbirleri işi güçleştiriyordu.
Bazı yerler hem temsilci seçmiyor ve hem de maneviyatı kıracak ve herkesi ümitsizliğe düşürecek cevaplar veriyordu. Mesela 20’nci Kolordu Komutanı adına, Kurmay Başkanı Ömer Halis Bey’in İstanbul’dan alınan bilgileri taşıyan 9 Ağustos 1919 tarihli şifresinde, şu maddeler dikkate değer görüldü:
1- İstanbul temsilci göndermiyor. Oradaki işleri tasvip etmekle beraber, cüretli bir duruma girmeyi arzu etmiyor.
2- İstanbul’dan temsilci göndermek imkânı yoktur. Teklif olunan kimseler, orada verimli, başarılı iş göreceklerinden emin olmadıklarından boşuna masraf etmemek ve yolculuk sıkıntılarına katlanmamak için hareket etmiyorlar (Bilindiği gibi bazı kimseleri özel olarak yazarak da davet etmiştik.).
Biz her taraftan temsilci seçtirmek ve göndertmek hususunda karşılaşılan güçlükleri yenmeye çalışırken, diğer taraftan en emniyetli olmak üzere, kongreye toplanma yeri seçtiğimiz Sivas’ta da bir telaş ve heyecan başladı.
Efendiler, burada sırası gelmişken arz edeyim ki ben Sivas’ı hakikaten her bakımdan emniyetli bir yer saymış olmakla beraber, daha Amasya’da iken Sivas’a gelen bütün yollar üzerinde, uzaktan ve yakından gerekli askerî tedbir ve tertipleri aldırmayı da ihtiyata uygun bulmuştum.
Sivas Valisi’nin Endişeleri
Sivas’ın heyecanı şöyle öğrenildi: 20 Ağustos günü, öğleyin Sivas Valisi Reşit Paşa tarafından telgraf başına davet olunduğum zaman, Paşa’nın uzun bir telgrafı veriliyordu. O telgraf şudur:
Erzurum’da Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne,
Evvela rahatsız ettiğimden dolayı yüksek aflarınızı rica eder ve zatıdevletlerinin sıhhatini sorarım. Neden rahatsız ettiğimi aşağıda arz ve izah ediyorum, efendim. Görünüşte Fransızlara ait müesseseleri teslim almak, hakikatte buraların durumu hakkında incelemelerde bulunmak üzere, Cizvit papazlarıyla beraber İstanbul’dan önceki gün Sivas’a gelerek valilik makamını ziyaret eden Fransız subaylarının ziyaretlerini iade için dün sabah yanlarına gitmiştim. Ziyaret ve görüşmenin sonunda orada hazır bulunan Fransız binbaşılarından Jandarma Müfettişi Mösyö Brunot, biraz özel görüşmek istediğini söyleyerek bendenizi diğer bir odaya aldı. Söylediği sözleri aynen naklediyorum:
“Mustafa Kemal Paşa ile Kongre heyetinin Sivas’a gelip burada da bir kongre yapacaklarını işittim. Bunu İstanbul’dan gelen Fransız subayları söylediler. Sizinle bu kadar samimi görüşür ve şahsınıza karşı pek ziyade hürmetler beslerken, bu meseleyi benden saklamanıza çok üzüldüm.” dedi. Bendeniz de lazım gelen cevabı vererek kendisini inandırmaya çalıştımsa da son söz olarak:
“Eğer Mustafa Kemal Paşa Sivas’a gelir ve burada kongre yapılmasına teşebbüs olunursa beş-on gün içinde buraların işgal edilmesine karar verildiğini kesin olarak biliyorum. Sizin şahsınıza karşı beslediğim hürmet duygusunun gereği olarak bunu haber veriyorum. İnanmazsanız, iş olup bittikten sonra inanırsınız. O zaman, vatanınızın felaketine sebep olanlar arasına siz de girmiş olursunuz.” sözlerini söyledi. Dâhiliye Nezaretinden aldığım şifreli telgraf da başka şekilde yazılmakla beraber, aynı kanaati verecek mahiyetteydi. Yeni gelen