basmaya gelecekleri söylenmektedir.
2- Bunların ve Bedir Ağa aşiretinin fenalığa yeltendikleri takdirde, haklarında takibat yapılması için Kolordudan emir alınmıştır; izleri takip edilmektedir, netice ayrıca arz edilecektir.
3- 15’inci Alay Komutanı’nın emrindeki kuvvetle, bugün saat 2 sonrada, Malatya’ya geldikleri arz olunur.
12’inci Süvari Alay Komutanı
Aynı tarihte yazılmış olan bu iki telgraf yan yana getirilerek incelenirse dikkate değer bazı noktaların göze çarpmamasına imkân yoktur.
Süvari Alay Komutanı Cemal Bey, tarafımızdan aldığı talimat üzerine, malum kişileri sıkı ve emin bir şekilde göz hapsinde bulunduracak ve günde iki defa rapor verecekti.
Adı geçen şahıslar 10 Eylül günü sabah erkenden kaçtıkları hâlde Cemal Bey bu hususu ancak İlyas müfrezesinin gelmesinden ve İlyas Bey’in raporundan sonra bildiriyor. Cemal Bey, kaçakların, İlyas Bey müfrezesinin Elazığ’dan hareketini haber aldıklarını söylüyor. Hâlbuki telgrafhane Cemal Bey’in kontrolü altındaydı.
Sonra kaçakların Kürtleri toplayıp Malatya’yı basacakları söylentisinin dolaştığını da ilave ediyor. Bu noktalar, süvari alay komutanı hakkında şüphe ve tereddüt uyandırmaktadır.
Sonradan alınan bilgilerden anlaşıldı ki Ali Galip ve arkadaşlarına 9 Eylül akşamı haber verilmiş. Ali Galip geceyi uykusuz, hükûmet binasında geçirmiştir. 10 Eylül’de yanlarında birkaç jandarma ve silahlı Kürt olduğu hâlde, hükûmet binasında toplanıyorlar, veznedarın odasına giriyorlar, kasayı açıyorlar, yanlarına almak üzere altı bin lira sayıp bir kenara koyuyorlar ve kasaya konulmak üzere şu senedi yazıyorlar:
Mustafa Kemal Paşa ve adamlarının ortadan kaldırılması masraflarına karşılık olmak üzere, bu husustaki emre uyularak altı bin lira alınmıştır. 10 Eylül 1919. Halil Rami, Ali Galip.
İlyas Bey müfrezesinin Malatya’ya yaklaşmakta olduğu anlaşıldığı bir sırada, süvari alay komutanı, subaylara Mutasarrıf’ın evini hedef gösteriyor. Mutasarrıf’ın evini sarıyorlar, telefon tellerini kesiyorlar ve evi basıyorlar. Bu hareketin başladığını sezen Halit Bey’in ailesi, hükûmet dairesine haber veriyor. Hükûmet dairesinde para almakla meşgul olan Vali, Mutasarrıf ve arkadaşları durumdan haberdar olur olmaz korku ve telaşla her şeyi unutup aldıkları parayı ve yazdıkları senedi olduğu gibi bırakıyorlar ve beraberlerindekilerle birlikte hazır bulunan atlarına binerek hemen kaçıyorlar (Ves. 66-67).
Süvari Alay Komutanı’nın ve Topçu Alay Komutanı’nın, Vali’nin geceyi hükûmet binasında geçirmekte olduğunu bilmedikleri kabul edilemez. Mutasarrıf’tan çok Vali’nin yakalanmasının önemli olduğu da meydandaydı. Şu hâlde, malum kişilerin kaçmasına göz yumulduğu muhakkaktır. En zayıf yoruma göre, malum kişilerin yanlarındaki beş-on silahlı jandarma ve Kürt ile çatışmadan büyük fenalık çıkabileceği vehmi, Malatya’dakileri dolayısıyla tedbir almaya sevk etmiş ve bu şahısları ürküterek kaçırmayı tercih ettirmiştir, denilebilir.
10 Eylül’de İlyas Bey’e verdiğim talimatta belirttiğim başlıca noktalar:
1- Kaçakların bir an önce yakalanmaları;
2- Kürtlük cereyanına asla elverişli zemin bırakılmaması;
3- Malatya’da, mutasarrıflığı Jandarma Komutanı Tevfik Bey’in üzerine alması; uygun, namuslu ve vatansever bir zatın da Harput’ta hemen valiliğe getirilmesi;
4- Malatya ve Harput’taki hükûmet kuvvetlerini tamamen ele alarak millet ve vatan aleyhinde hiçbir faaliyete meydan verilmemesi;
5- Kaçaklara uyanların amansızca ve merhametsizce yok edileceğinin ilan olunması ve namuslu halkın hakikatten haberdar edilmesi;
6- Millî varlığımızı tehlikeye sokacak olan yabancı askere de karşı konulacağının belirtilmesi ve ona göre gerekli tertip ve tedbirlerin alındığının bildirilmesinden ibaretti (Ves. 68).
Efendiler, kaçakların komşu ve çevredeki aşiretlerden birtakım Kürtleri toplayabileceklerini ve hatta Maraş’ta bulunan yabancı kuvvetlerden faydalanabileceklerini muhakkak gibi kabul etmek lazımdı. Onun için alınmış olan tertibatı ve bu işe ayrılmış olan kuvvetleri takviye etmek gerekiyordu. Bu maksatla Sivas’tan bir katırlı müfreze daha 9 Eylül akşamı Malatya’ya gönderildiği gibi 3’üncü Kolordu mümkün olduğu kadar kuvvetlerini güneye indirecek, 13’üncü Kolordu takip işini üzerine alacak ve hainlere kıpırdayacak bir fırsat vermemek için yapılacak her şeyi yapmak gerektiğinden, Mamahatun’daki süvari alayı da Harput’a doğru harekete geçirilecekti. Bu hususta 3’üncü, 13’üncü ve 15’inci Kolordu Komutanlarına gerektiği şekilde tebligat ve temennilerde bulunuldu (Ves. 69).
Efendiler, verdiğimiz talimat çerçevesinde kaçakları takip ettirirken, bir taraftan da elimize geçen bazı vesikaları gözden geçirelim. Bu vesikaların, hadiseyi ve Ali Galip teşebbüsünü ve İstanbul hükûmetinin bayağılığını her türlü açıklamalardan daha mükemmel bir şekilde ortaya koyacağını zannettiğimden, onların aynen gözden geçirilmesinin lüzumsuz olmadığı fikrindeyim.
Önce, Dâhiliye Nazırı Adil Bey ile Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa’nın ortak imzalarıyla Elazığ Valisi Ali Galip Bey’e verilen 3 Eylül 1919 tarihli talimat metnini okuyalım!
Bunun arkasından Dâhiliye Nazırı’nın, gönderilecek kuvvetin ve harcanacak paranın miktarı hakkında Babıali’den çektiği telgrafını görürüz:
İstanbul
906
Kendisi tarafından çözülecektir.
Elazığ Valisi Galip Beyefendi’ye,
C: 2 Eylül 1919, numara iki:
Arz olunmuştur. Hakkında Padişah’ın yüce buyruğu bugün çıkacaktır. Bu itibarla kesinlik kazanmıştır. Talimat şudur:
Bildiğiniz gibi Erzurum’da kongre adı altında birkaç kişi toplanarak birtakım kararlar aldılar. Ne toplananların ne de aldıkları kararların esası, önemi vardır. Fakat bu durumlar memlekette birtakım dedikodulara sebep oluyor. Avrupa’ya ise pek mübalağa ile aksettiriliyor. Bundan dolayı pek fena tesirler yaratıyor. Ortada önem verilecek hiçbir kuvvet, hiçbir hadise olmadığı hâlde sırf bu mübalağalardan ve uyandırılan kötü tesirlerden endişeye düşen İngilizlerin yakında Samsun’a epeyce bir kuvvet çıkaracakları tahmin ediliyor. Hükûmetin her tarafa olduğu gibi tarafınıza da gönderdiği malum tebligata aykırı hareketler devam ederse çıkarılacak yabancı kuvvetlerin Sivas’ı ve oradan daha ilerleyerek birçok yerleri işgal etmeleri ihtimali uzak değildir. Bu ise memleketin menfaatlerine şüphesiz aykırıdır. Erzurum’da toplanan malum şahısların yakında Sivas’ta bir araya gelerek yine bir kongre toplamak istemekte oldukları yapılan haberleşmelerden anlaşılıyor. Böyle beş-on kişinin orada toplanmasından hiçbir şey çıkamayacağı hükûmetçe bilinmektedir. Fakat bunları Avrupa’ya anlatmak mümkün değildir. İşte bunun için bunların orada toplanmasına meydan vermemek gerekiyor. Bunun için de her şeyden önce, Sivas’ta hükûmetin tam güvenini kazanmış ve memleketin selametine uygun olan tebligatı olduğu gibi yerine getirmeye azimli bir vali bulundurmak gerekmektedir. Yüksek şahsınızı onun için oraya gönderiyoruz. Gerçi Sivas’ta kongre yapmak isteyen birkaç kişiye engel olmak o kadar güç bir şey değilse de yüksek rütbeli subaylar, komutanlar, subaylar ve askerin bazılarının da bunlarla aynı fikirde oldukları anlaşıldığından, hükûmetin alacağı tedbirleri ellerinden geldiği kadar boşa çıkarmaya ve malum şahısları mümkün olduğu kadar korumaya çalışacakları dikkate alınarak, güvenilebilir bir iki yüz kişinin yanınızda bulunması başarı