Люси Мод Монтгомери

Avonleali Anne


Скачать книгу

her bir köşesinde pusuda bekliyordu.

      “Yatağa gitseler iyi olacak.” dedi Marilla. Onları başından atmanın en kolay yolunun bu olduğunu düşünüyordu. “Dora benimle uyur sen de Davy’i batı çatı odasına koyarsın. Yalnız uyumaktan korkmuyorsun değil mi Davy?”

      “Hayır, ama yatağa gitmeme daha çok var.” dedi Davy rahat bir şekilde.

      “Şimdi yatacaksın!” Kendini zorlayan Marilla’nın söyledikleri sadece bunlardı. Fakat sesinin tonundaki bir şey Davy’i bile bastırdı. Anne’in arkasından tıpış tıpış yukarı çıktı.

      “Büyüdüğüm zaman yapacağım ilk şey bütün gece uyanık kalmak olacak. Sadece neye benzediğini anlamak için.” dedi Anne’e gizlice.

      Marilla ikizlerin Green Gables’taki geçici ikametlerinin ilk haftasını yıllar sonra bile düşündüğünde ürpermişti. Bu ilk hafta devam eden haftalardan daha kötü olmasa da yeni bir durum olduğundan öyleymiş gibi geliyordu. Davy’nin yaramazlık yapmadığı ya da planlamadığı bir uyanık dakikası bile yoktu. Ancak ilk göze çarpan macerası geldikten iki gün sonra bir pazar sabahı gerçekleşti. Güzel, ılık, puslu bir eylül günü kadar yumuşak bir gündü o gün. Anne, Davy’i kilise için giydirirken Marilla da Dora ile ilgileniyordu.

      “Marilla bunu dün yıkadı. Bayan Wiggins de cenaze günü beni sert sabunla ovalayarak yıkadı. Bu bir hafta için yeter de artar bile. Çok temiz olmanın ne faydası var anlamıyorum. Pis olmak çok daha yahat.”

      “Paul Irving her gün yüzünü kendi isteğiyle yıkıyor.” dedi Anne kurnazca.

      Green Gables mahkûmiyetinin üzerinden kırk sekiz saatten biraz fazla süre geçiren Davy, Anne’e tapıyordu. Bununla beraber Anne’in öve öve bitiremediği Paul Irving’den nefret ediyordu. Paul Irving yüzünü her gün yıkıyorsa bu meseleyi bitirirdi. Yüzünü yıkamak Davy Keith’i öldürecek olsa bile bunu yapacaktı. Aynı husus hazırlığının diğer detaylarına da uysalca teslim olmasına sebep oldu. Giyinmesi tamamlandığında gerçekten yakışıklı, ufak bir delikanlı oluverdi. Çocuğu kilisenin Cuthbert sırasına götüren Anne âdeta anaç bir gurur içindeydi.

      Paul Irving’in kim olduğunu anlamak isteyen Davy, etraftaki bütün küçük oğlanlara gizli saklı bakışlar atarak oyalandığından ilk başlarda uslu duruyordu. İlk iki ilahi ve İncil okuması sırasında bir hadise yaşanmadı. Skandal yaşandığı sırada Bay Allan dua ediyordu.

      Davy’nin önünde Lauretta White oturuyordu. Kafası hafif eğikti ve iki uzun örgü şeklinde yapılmış saçları arkaya sarkıyor, gevşek dantel fırfırın örttüğü beyaz boynu ortaya çıkıyordu. Lauretta şişman ve uysal görünüşlü sekiz yaşlarında bir çocuktu. Annesinin kendini kiliseye ilk getirdiği altı aylık bebeklik zamanından beri kilisede takdir edilesi bir şekilde uslu uslu durmuştu hep.

      Davy elini cebine soktu ve… Tüylü kımıl kımıl bir tırtıl çıkardı. Bunu fark eden Marilla yakalamaya çalışsa da çok geç olmuştu. Davy tırtılı Lauretta’nın boynundan aşağı attı.

      Bay Allan’ın duasının tam ortasında art arda delici çığlıklar işitilmeye başlandı. Papaz dehşet içinde durdu ve gözlerini açtı. Kilisedeki herkes kafasını kaldırdı. Lauretta White sırasında atlayıp zıplamaya başladı. Çılgına dönmüş hâlde elbisesinin arkasını tutmaya çalışıyordu.

      “Ay anni, anni… Çıkar şunu ay… Of çıkar hadi… O kötü çocuk ensemden içeri attı… Annii… Ayyy… Aşağı iniyor…”

      Bayan White yüzünde sert bir ifadeyle ayağa kalkarak kıvranıp duran Lauretta’yı kilisenin dışına taşıdı. Çığlıkları uzaklaştıkça kaybolurken Bay Allan ayine devam etti. Ancak herkes o gün ayinin başarısız olduğunun farkındaydı. Marilla hayatında ilk kez okunan ayetlere dikkat etmedi. Anne’in ise utancından yüzü kıpkırmızı olmuştu.

      Eve döndüklerinde Marilla, Davy’i yatağa yatırdı ve günün sonuna kadar orada kalmasını söyledi. Ona yemek vermese de süt ve ekmek yemesine izin verdi. Yiyecekleri ona Anne götürdü. Çocuk pişmanlık belirtisi göstermeden keyifle yerken Anne kederle yanında oturuyordu. Yine de Anne’in hüzünlü gözleri Davy’i etkiledi.

      “Galiba…” dedi düşünceli bir şekilde. “Senin Paul Irving kilisede bir kızın ensesinden içeri tırtıl atmazdı, değil mi?”

      “Gerçekten de yapmazdı bunu.” dedi Anne üzülerek.

      “O zaman bunu yaptığıma üzüldüm.” diye bir itirafta bulundu Davy. “Ama çok neşeli iri bir tırtıldı. İçeri girdiğimiz sırada kilise merdiveninden aldım. Onu ziyan etmek yazık olur diye düşündüm. Hem o kızın çığlık attığını duymak eğlenceli değil miydi?”

      Yardım Topluluğu salı günü öğleden sonra Green Gables’ta bir araya geldi. Marilla’nın yardıma ihtiyacı olacağını düşünen Anne, okuldan eve aceleyle geldi. Tertipli ve usturuplu Dora, kolalanmış beyaz elbisesi ve siyah kuşağı ile birlikte topluluk üyelerinin yanında salonda oturuyordu. Kendisi ile konuşulduğunda ağırbaşlı bir şekilde cevap veriyor yoksa sessizce oturuyordu. Âdeta örnek çocuk gibi davranıyordu. Keyifli bir pisliğe bulanmış Davy ise bahçede çamur pastası yapıyordu.

      “Yapmasına izin verdim.” dedi Marilla tükenmiş vaziyette. “Bunun daha beter yaramazlık yapmasını engelleyeceğini düşündüm. Bu şekilde sadece üstünü başını kirletir. Onu çaya çağırmadan önce biz yer içeriz. Dora bizimle birlikte içebilir çayını. Fakat Yardım Topluluğu üyeleri buradayken Davy’nin bizimle masaya oturmasına müsaade etmeye cesaret edemem.”

      Anne, salondaki misafirleri çay için çağırdığında Dora’nın orada olmadığını gördü. Bayan Jasper Bell, Davy’nin ön kapıya gelerek ona seslendiğini söyledi. Marilla ile kilerde yapılan acil bir görüşme sonrasında çocukların çaylarını daha sonra birlikte içmeleri kararı alındı.

      Perişan bir silüet yemek salonunu işgal ettiğinde çayı yarılamışlardı. Marilla ve Anne dehşete düşmüş gibiydi, misafirlerse hayretler içerisindeydi. Bu Dora olabilir miydi? Hıçkıra hıçkıra ağlayan, üzerinden Marilla’nın yepyeni halısına sular damlayan sırılsıklam elbise içindeki ne idiği belirsiz varlık küçük kız olabilir miydi?

      “Dora sana ne oldu?” diye haykırdı Anne, Bayan Jasper Bell’e suçlu bir bakış atarken. Söylendiğine göre bu hanımefendinin ailesi kazaların hiç yaşanmadığı tek aileydi.

      “Davy beni domuz ağılının çitlerinde yürüttü.” diyerek feryat etti Dora. “Ben yapmak istemedim ama o bana ödlek tavuk dedi. Sonra da ağıla düştüm, elbisem kirlendi ve domuz üzerimden geçti. Elbisem iğrenç hâldeydi ama Davy eğer pompanın altında durursam yıkayarak temizleyeceğini söyledi. Ben dediğini yaptım ama elbisem azıcık bile temizlenmedi. Güzelim kuşağım ve ayakkabılarım da mahvoldu.”

      Marilla yukarı çıkıp Dora’ya eski kıyafetlerini giydirirken masadaki misafirleri Anne ağırladı. Yakalanan Davy yemek verilmeden yatağa yollandı. Anne ise alaca karanlık vakti Davy’nin odasına girerek onunla ciddi bir konuşma yaptı. Bu pek de olumsuz sonuç vermeyen, oldukça güvendiği bir yöntemdi. Çocuğa davranışından dolayı çok kötü hissettiğini söyledi.

      “Ben de şimdi üzüldüm.” diye itiraf etti Davy. “Ama sorun bir şeyleri yapmadan önce azla üzülmüyor olmam. Dora pasta yapmama yardım etmedi çünkü elbiseyeyini kirletmekten korkuyordu ve beni kudurttu. Zannedersem Paul Irving eğer düşeceğini bilseydi kız kardeşini domuz ağılının çitlerinden yürütmezdi öyle değil mi?”

      “Hayır, böyle bir şeyi aklından bile geçirmezdi. Paul mükemmel bir küçük beyefendi.”

      Gözlerini