Александр Дюма

Üç Silahşörler


Скачать книгу

bir papazım. Buna inan. Beni bu yola oyalanmam için Athos ve Porthos soktu. Tam din adamı olmak üzereyken bir sorun yaşadım ama bu senin ilgini çekmez, değerli vaktini almak istemem.”

      “Kesinlikle hayır. Bu beni çok ilgilendiriyor!” dedi Dartanyan. “Ayrıca şu anda yapacağım hiçbir şey yok.”

      “Evet, ama benim okumam gereken dua kitabım var.” diye cevap verdi Aramis. “Sonra Madame de Aiguillon’un rica ettiği şeyleri yazmam gerek. Sonra St. Honore Caddesi’nden Madame de Chev-reuse için ruj alacağım. Görüyorsun Sevgili Dostum, senin vaktin olsa bile benim yok.”

      Elini içtenlikle arkadaşına uzatan Aramis oradan ayrıldı.

      Dartanyan bütün çabalarına rağmen yeni arkadaşlarıyla ilgili daha fazla şey öğrenememişti. Gelecekte daha fazla şey bilmek umuduyla onlar ile ilgili anlatılanlara inanma kararı aldı. Üç silahşorlere kahraman gözüyle bakıyordu.

      Hayat, bu dört arkadaş için yeterince eğlenceliydi. Maalesef sürekli kumar oynayan Athos, kendisine borç vermeye dünden razı olsalar da arkadaşlarından bir kuruş borç almamıştı. Olur da birine borçlanırsa ertesi sabah saat altıda borcunu ödemek üzere alacaklıyı uyandırıyordu.

      Kazandığı zamanlarda küstah ve kibirli olan Porthos, kaybettiğinde günlerce ortadan kaybolup solgun bir yüzle zayıflamış bir hâlde geri dönüyordu. Parası yeniden cüzdanındaydı bir şekilde.

      Aramis ise asla oynamazdı. Hatta canlılığı en az olan silahşorün o olduğu söylenebilirdi. Her zaman yapacak başka bir işi olurdu. Şarabın keyiflendirdiği masadan, yemeğin ortasında kalktığı olurdu. Bazen ilmî yazılar yazmak üzere evine döner, arkadaşlarına kendisini rahatsız etmemelerini söylerdi.

      Bunun üzerine Athos, çekici ve hüzünlü bir şekilde gülümser, Porthos ise Aramis’in ancak bir köy papazı olabileceğine yemin ederdi.

      Parasını alan Dartanyan’ın uşağı Planchet hayatından memnun gibiydi. Her ay kendi evine dönmek üzere ayrılsa da geri döndüğünde efendisini arkadaşça karşılıyordu. Ne var ki Kral’ın verdiği paralar azalınca can sıkıcı terslikler yaşanmaya başladı. Athos’un mide bulandırıcı olduğunu düşündüğü, Porthos’un kaba bulduğu, Aramis’in ise “Saçma!” olarak nitelendirdiği şikâyetler başladı. Athos onu kovmasını, Porthos kovmadan önce sağlam bir dayak atmasını Aramis ise bir efendinin böyle şeyler duymaması gerektiğini söyledi.

      “Sizin için böyle söylemek kolay.” dedi Dartanyan. “Siz Athos, konuşmayı yasakladığınız Grimaud ile dilsiz misali bir yaşam sürüyor, kötü konuşmalar yapmıyorsunuz. Siz Porthos, uşağınız için âdeta bir Tanrı’sınız. Sürekli dinî çalışmalarla meşgul siz Aramis ise yumuşak dindar Bazin’e ilham veriyorsunuz ve onun saygısını kazanıyorsunuz. Fakat ben parasız biri olarak bir silahşor değilim, muhafız bile değilim. Hâl böyleyken uşağımın beni sevmesini, saymasını ya da benden korkmasını sağlayacak ne yapabilirim?”

      “Bu ciddi bir durum.” diye cevap verdi üç arkadaş. “Bu bir aile meselesi. Eğer uşağının kalmasını istiyorsan demir yumruğunu hissettirmelisin. Bunun üzerine düşün bakalım.”

      Durum üzerine düşünen Dartanyan onu geçici olmak üzere dövme kararı verdi. Bunu da olağan titizliğiyle yaptı. Dayak attıktan sonra ona kendi hizmetinden ayrılmasını yasakladı. “Çünkü, gelecek mutlaka her şeyi düzeltecek ve ben iyi zamanları bekliyorum. Bu sebepten istikbalin benimle kalmana bağlı ve ben bu şansı kaçırmana müsaade etmeyecek kadar iyi bir efendiyim.” dedi.

      Bu durum, silahşorlerin Dartanyan’a olan saygısını arttırdı. Planchet de aynı şekilde ona hayranlık duymaya başladı ve ayrılmak ile ilgili hiçbir şey söylemedi bir daha.

      Dört arkadaş kardeş gibi olmaya başladılar. Yabancı bir yere geldiğinden kendine ait alışkanlıkları henüz oturtmayan Dartanyan, arkadaşlarının rutinine dâhil oldu.

      Kışları sekiz, yazları altıda uyanarak Treville’in yanına gider, gerekli talimatları alırlardı. Dartanyan, silahşor olmasa dahi görevlerini takdire şayan bir dakiklikle yerine getirirdi. Silahşorlerin konağında herkesçe tanınır, iyi bir arkadaş olarak bilinirdi. Kendisini ilk bakışta takdir eden Treville ise onu Kral’a tavsiye etmekten geri kalmıyordu.

      Silahşorler de genç arkadaşlarına bağlanmışlardı. Arkadaşlık bağıyla bağlı olan dört adam düello, iş ya da eğlence gibi sebeplerden birbirlerini günde dört kez görme ihtiyacı hissederlerdi. Âdeta gölge gibi peşindelerdi birbirlerinin.

      Bu arada Mösyö De Treville’in vaatleri de olumlu bir şekilde sonuçlanıyordu. Bir sabah Kral, Mösyö de Chevalier Dessessart’a Dartanyan’ı muhafız alayına öğrenci olarak almasını emretti. Dartanyan iç çekerek üniformasını giydi. Bunun yerine bir silahşor üniforması giyebilmek için hayatından on yılını verirdi hâlbuki. Fakat Treville, silahşor olabilmesi için iki yıllık bir acemilik dönemi atlatması gerektiğini söylemişti. Bu, Kral’a hizmet ya da olağanüstü başarı gibi bazı koşullar sağlandığında kısalabilecek bir acemilikti. Bu söz üzerine Dartanyan, ertesi gün görevine başladı.

      Athos, Porthos ve Aramis de delikanlının kendilerine eşlik ettiği gibi nöbetlerinde ona eşlik ettiler. Bu sayede Mösyö de Chevalier Dessessart’ın birliği bir değil, dört kişi kabul etmiş gibi oldu.

      8

      Bir Saray Entrikası

      Hayattaki başlangıcı ve sonu olan her şey gibi Kral’ın verdiği para da tükenince dört arkadaş maddi sıkıntılar çekmeye başladı.

      Athos bir müddet kendi imkânlarıyla arkadaşlarına destek oldu. Daha sonra alışkanlığı üzerine bir süre ortadan kaybolan Porthos, geri döndüğünde iki hafta boyunca dostlarının ihtiyaçlarını karşıladı. Son olarak Aramis kendi dediğine göre kitaplarını satarak elde ettiği parayla iyi yürekliliğini ispatladı.

      Bu arada alışkanlıkları üzere Treville’e başvurup para aldılar. Fakat bu miktar zaten borç içinde olan silahşorlerle hiç parası olmayan Dartanyan’a uzun süre dayanmadı.

      Gerçekten sıkıntıya düştüklerinde ise son çare olarak sekiz altınlık bir miktarı kumar oynaması için Porthos’a verdiler. Ne var ki şansı yaver gitmemekle kalmadı bir de yirmi beş altın borca girdi.

      Bu durum adamları sıkıntıya sokmuştu. Böylece uşakları ile birlikte iskeledeki muhafızların verdiği yemek davetlerini kovalamaya başladılar. Aramis, varlık zamanlarında verilen yemeklerin karşılığını yokluk zamanlarında almanın akıllıca olduğunu söylüyordu.

      Athos aldığı dört davete arkadaşları ve uşaklarını götürmüştü. Porthos aynı şekilde altı, Aramis ise sekiz davete katılmıştı. Her ne kadar gürültücü bir adam olmasa da fazlasıyla aranan bir isimdi.

      Şehirde kimseyi tanımayan Dartanyan hemşehrisi olan bir papazın evinde bir kahvaltıya ve muhafız birliğinden birinin verdiği bir yemek davetine katılabilmişti. Papazın evine götürdüğü ordusu adamın iki ayda tüketeceği yemeği tüketmişti. Muhafızın evinde de aynı şekilde yemişti. Yine de Planchet, “Ne kadar yese de insan bir ömürlük yiyemiyor.” demişti.

      Athos, Porthos ve Aramis’in kendisine verdiği ziyafetlere hakkıyla karşılık veremediğini düşünen Dartanyan utanmıştı. Kendisini bir yük olarak görüyordu. Kral’ın verdiği para sayesinde arkadaşlarına tam bir ay yetecek maddi imkânı sağladığını ise unutuyordu. Bu sebepten çalışma kararı aldı. Bu cesur ve girişken dört adamdan oluşan birliğin, kasılarak yürümek, kılıç savurmak ve şaka yapmaktan başka amaçları da olmalı diye düşündü.

      Kalplerini ve cüzdanlarını paylaşan, birbirlerine her daim destek olup asla teslim olmayan,