Александр Дюма

Üç Silahşörler


Скачать книгу

hızlıca etrafına bakındı ve caddenin boş olduğunu gördü. Rakibine şunları söyledi:

      “Her ne kadar isminiz Bernajoux olsa da bir silahşor çırağı ile uğraşmak zorunda olduğunuz için şanslı olduğunuza inanıyorum. Ama emin olun elimden geleni yapacağım. Gardınızı alın!”

      “Fakat burası kavga etmek için uygun bir yer değil. St. Germain Manastırı’nın arkasına gitmeliyiz belki de.”

      “Söylediğiniz şey tamamen mantıklı.” dedi Dartanyan. “Ama ne yazık ki kaybedecek vaktim yok çünkü saat on iki de bir görüşmem var. Gardınızı alın beyefendi!”

      Bernajoux böyle bir şeyi ikiletecek adam değildi. Bir anda kılıcını çekip rakibine savurdu. Genç rakibini bu şekilde korkutacağını düşünüyordu.

      Ne var ki Dartanyan, bir gün önce acemiliğini üzerinden atmıştı. Zafer sarhoşluğu ve gelecek ümidinden dolayı geriye bir adım dahi atmadı. İki kılıç çarpışmaya başladı böylece. Dartanyan kaskatı dururken rakibi geri çekilmişti. Bu fırsattan yararlanan Dartanyan kılıcıyla rakibinin omzunu yaraladı. Daha sonra geri çekilip kılıcını kaldırdığında ise yarasının önemli olmadığını söyleyen rakibi üzerine saldırıp delikanlının kılıcına saplandı. Bernajoux düşmemişti ve yenildiğini kabul etmiyordu. Sadece bir akrabasının emrinde çalıştığı Mösyö de la Tremouille’ın evine yöneldi. Rakibinin yarasının ciddiyetinin farkında olmayıp onu sıkıştıran Dartanyan muhtemelen üçüncü bir darbeyle işini bitirecekti. Ne var ki kavgayı işiten iki muhafız kılıçları ellerinde dışarı çıkıp Dartanyan’a saldırdılar. Bu sırada Athos, Porthos ve Aramis de dışarı çıkıp arkadaşlarına saldıran muhafızları püskürttüler. Bernajoux yere düşmüştü. Dörde iki kalan muhafızlar, “Yardım edin. Mösyö de la Tremouille konağındakiler yardım edin!” diye bağırmaya başladı. Bu bağırışlar üzerine otelde bulunan herkes dışarı çıkıp dört savaşçının üzerine çullandılar. Bunun üzerine silahşorler, “Silahşorlere yardım edin!” diye bağırdılar.

      Silahşorlerin çağrısı karşılık bulmuştu. Kardinal’den nefret ettikleri bilindiğinden sevilirlerdi. Bu sebepten diğer savaşçılar bir kavga sırasında silahşorlerin tarafında yer alırlardı. O sırada oradan geçmekte olan Mösyö Dessessart’ın birliğine ait üç askerden ikisi dört arkadaşın yardımına koştu. Diğeri ise Mösyö de Treville’in konağına giderek, “Silahşorlerin yardımına koşun!” diye bağırdı. Konak her zamanki gibi savaşçılarla doluydu. Arkadaşlarının yanına koşmakta gecikmediler. Bir an büyük bir kargaşa ortaya çıksa da üstünlük silahşorlerdeydi. Kardinal’in muhafızları ile Mösyö de la Tremouille’ın adamları otele çekilip kapıyı güç bela kapattılar. Yaralı adama gelince, durumu ciddi vaziyette oradan götürüldü.

      Silahşorler ve müttefikleri pek heyecanlıydılar. Mösyö de la Tremouille’ın konağını bu adamlara ev sahipliği yaptığı için yakıp yakmamayı tartıştılar. Bu teklif ahali arasında heyecan yaratsa da saat on biri vurunca Dartanyan ve arkadaşları görüşmelerini hatırlayıp arkadaşlarını sakinleştirdiler. Adamlar sadece taş atarak yetinmek zorunda kalmışlardı. Ne var ki kapı çok güçlüydü ve bir müddet sonra sıkıldılar. Ayrıca bu girişimin lideri kabul ettikleri kişiler yanlarından ayrılmak zorunda kalıp olaydan çoktan haberdar olan Mösyö de Treville’in konağına yönelmişlerdi.

      “Derhâl Louvre’a gidiyoruz!” dedi Treville. “Derhâl gidelim ki Kardinal aklını çelmeden Kral’a ulaşalım. Olayı dünkü kavgaya bağlar aradan çıkarırız.”

      Ne var ki saraya vardıklarında Kral’ın St. Germain ormanında geyik avına çıktığı haberini aldılar. Treville bu bilgiyi iki kez tekrar ettirdi. Her işittiğinde kaşları çatıldı.

      “Majestelerinin dün ava çıkma planı var mıydı?” diye sordu Treville.

      “Hayır efendim.” diye cevap verdi uşak. “Başavcı bu sabah gelip bir geyik tespit ettiklerini söyledi. Kral ilk başta olumsuz yanıt verse de avcılığa olan düşkünlüğünden dolayı yemekten sonra yola koyuldu.”

      “Peki Kral, Kardinal ile görüştü mü?” diye sordu Treville.

      “Muhtemelen.” diye cevap verdi uşak. “Kardinal hazretlerinin atlarının bu sabah arabaya koşulduğunu gördüm. Nereye gittiğini sorduğumda bana ‘St. Germain.’ cevabını verdiler.”

      “Bizden önce davranmış.” dedi Treville. “Beyler, ben bu gece Kral’ı görmeye gideceğim. Siz ise sakın bunu yapmaya kalkmayın.”

      Fazlasıyla mantıklı bu tavsiye, Kral’ı çok iyi bilen bir adamdan geliyordu ve dört genç adam herhangi bir itirazda bulunmadılar. Treville eve dönmelerini ve haber beklemelerini tavsiye etti.

      Konağına dönen Treville, şikâyet eden ilk kişi olmanın iyi olacağını düşündü. Hizmetçilerinden biri ile Mösyö de la Tremouille’a yolladığı mektupta Kardinal muhafızlarını evinden çıkarmasını ve adamlarını ortaya çıkan tatsız durum için azarlamasını rica etti. Ne var ki Bernajoux’nun akrabası olduğunu bildiğimiz seyisi tarafından çoktan aklı çelinen Mösyö de la Tremouille ne Treville’in ne de silahşorlerinin şikâyette bulunmaya hakkı olmadığını, konağını yakma niyetinde bulunanların silahşor taraftarlarından dolayı kendisinin şikâyetçi olması gerektiği cevabını verdi. Bu iki soylu arasındaki tartışmanın uzaması ve her birinin kendi kanaatinde daha ısrarcı olması söz konusu olabilirdi. Ne var ki Treville bu durumu sessizce çözecek bir çare buldu. Mösyö de la Tremouille’ı kendisi ziyaret edecekti.

      Böylece derhâl konağa gitti ve geldiğinin söylenmesini istedi.

      İki asil birbirlerini nazikçe selamladılar. Her ne kadar dost olmasalar da aralarında en azından saygı vardı. İki adam da cesur ve onurluydu. Tremouille protestandı ve Kral’ı çok az görürdü. Herhangi bir taraf tutmadığından dolayı da ikili ilişkilerinde ön yargılı olmazdı. Yine de bu seferki kabulünde kibar olsa da her zamankinden daha soğuktu.

      “Beyefendi!” dedi Mösyö de Treville, “Öyle sanıyorum ki ikimizin de şikâyetçi olmak için sebepleri var. Bu hadiseyi netliğe kavuşturmak için geldim.”

      “Buna bir itirazım yok,” diye cevap verdi Mösyö de la Tremouille. “Ancak bu konu hakkında iyi malumat sahibi olduğum için sizi uyarmak isterim. Kabahat sizin silahşorlerinizde.”

      “Siz birazdan yapacağım teklifi kabul etmemek için fazla adil ve mantıklı bir adamsınız mösyö.” dedi Treville.

      “Buyrun beyefendi. Dinliyorum.”

      “Seyisinizin akrabası Mösyö Bernajoux nasıllar?”

      “Durumu pek ciddi gerçekten. Koluna aldığı darbeye ilaveten bir de ciğerlerinden vurulmuş. Doktor iyi şeyler söylemiyor.”

      “Peki kendinde mi?”

      “Evet.”

      “Konuşuyor mu?”

      “Güçlükle de olsa konuşabiliyor.”

      “Hadi gidip onu görelim beyefendi. Ondan, belki de huzuruna çıkacağı Tanrı adına doğruyu söylemesini isteyelim. Bu konuda onun hükmünü kabul edip söyleyeceklerine inanacağım efendim.”

      Bir an için düşünen Mösyö de la Tremouille, daha makul bir karşı teklif bulamadığı için kabul etti.

      İki adam, yaralının bulunduğu odaya indiler. İki soylunun kendisini görmeye geldiğini gören Bernajoux yerinden doğrulmaya çalışsa da çok bitkin olduğundan neredeyse baygın vaziyette tekrar düşüverdi.

      Mösyö de la Tremouille’ın kendisine birtakım esanslar koklatmasının akabinde yeniden canlandı. Treville adamı etki altında