target="_blank" rel="nofollow" href="#n61" type="note">61
Maksûd bu hilkatten eğer ma'rifetinse;
Varmış mı o müdhiş görünen gâyete kimse?62
Bir sahne midir yoksa bu âlem nazarında?
Bir sahne ki milyarla oyun var üzerinde!
Bir sahne ki her perdesi tertîb-i meşiyyet;
Eşhâsı da bâzîçe-i âvâre-i kudret!63
Cânîleri, kâtilleri meydâna süren sen;
Cânîdeki, kâtildeki cür'et yine senden!64
Sensin yaratan, başka değil, zulmeti, nûru;
Sensin veren ilhâm ile takvâyı, fücûru!65
Zâlimde teaddîye olan meyl nedendir?
Mazlûm niçin olmada ondan müteneffir?
Âkil nereden gördü bu ciddî harekâtı?
Câhil neden öğrenmedi âdâb-ı hayâtı?66
Bir fâilin icbârı bütün gördüğüm âsâr!
Cebrî değilim… Olsam İlâhî ne suçum var?67
Bir sahne demek âleme pek doğrudur elbet;
Ancak, görülen vak'aların hepsi hakikat.68
Hem öyle vekâyi' ki temâşâsı hazindir,
Âheng-i tarab-sâzı bütün âh u enindir!69
Zîrâ ederek bunca sefâlet-zede feryâd;
Vâveyl sadâsıyla dolar sîne-i eb'âd.70
Yâ Rab, bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi?
Senden daha bir emr-i sükûn inmeyecek mi?71
Her an ediyorsun bizi makhûr-i celâlin,
Kurban olayım, nerde senin, nerde cemâlin?72
Sendense eğer çektiğimiz bunca devâhî,
Kimden kime feryâd edelim, söyle İlâhî!73
Lâ yüs'el'e binlerce suâl olsa da kurban,
İnsan bu muammâlara dehşetle nigehban.74
Bir şahsa esir olmayı bir koskoca millet,
Mekrinle mi, yâ Rab, sanıyor kendine devlet?75
Dünyâyı yakıp yıkmaya bir seyf-i teaddî,
Emrinle mi, yâ Rab, ediyor böyle tesaddî?76
Zâlimlere kahrın o kadar verdi ki meydan:
«Yok Âdil-i Mutlak» diyecek ye's ile vicdan!77
Yerden çıkıyor göklere bin âh-ı şererbâr,
Gökler ediyor sâde çıkan nâleyi tekrâr!78
Bir yanda yanar lânesi bin hâne-harâbın,
Bir yanda söner lem'ası milyonla şebâbın.79
Kalmış eli böğründe felâket-zede mâder;
Evlâdını gömmüş kara topraklara, inler,80
Ağlar beriden bir sürü âvâre-i tâli',
Nan-pâre için eyleyerek ırzını zâyi'.81
Bükmüş orada boynunu binlerce yetîman,
Me'vâ arıyor âileler lâne perîşan!82
Mazlûm şikâyette, nedâmette sitemkâr;
Hûnâbe-i maktûle garîk olmada hunhâr!83
Bîmârı, felâketliyi, üryânı, sefîli,
Meflûcu, amel-mandeyi, miskîni, zelîli,
Gaddârı, cefâ-dîdeyi, mahkûmu, esîri,
Heyhât, şu pâyânsız olan cemm-i gafîri
Teşhîr ile şöhret kazanan sahne-i dünyâ
Gelmez mi İlâhî sana bir kanlı temâşâ?84
Lâkin bu sefîlân-ı beşerden kiminin, var
Kalbinde bir ümmîd ki encüm gibi parlar:
Îmandır o cevher ki İlâhî ne büyüktür…
Îmansız olan paslı yürek sînede yüktür!85
Mü'min -ki bilir gördüğü yekrûze cihânın
Fevkınde ne âlemleri var subh-i bekânın;-86
Bin cân ile elbet çekecek etse de bilfarz,
Her devri hayâtın ona binlerce belâ arz.87
Ferdâdaki ezvâkı o ettikçe teemmül,
Eyler bugün âlâma nasıl olsa tahammül…88
Bir mülhidi lâkin kim eder tesliye, heyhât?
Sığmaz bunun âfâkına ferdâ-yı mükâfât!89
Baştan başa «boşluk» şu semâlar, şu zeminler,
Bir gûş-i kerem var mı akan yaşları dinler?90
İlcâ-yı tesâdüfle şu «boş!» âleme düşmüş;
Etrafına binlerce şedâid gelip üşmüş.91
Her lâhza boğuşmakla geçip devr-i hayâtı,
Bir şey olacak gâye-i hüsrânı: memâtı!92
Varlıktan onun inleyerek ölme nasîbi!
Bunlar beşerin işte en âvâre garîbi!93
Mü'minlere imdâda yetiş merhametinle,
Mülhidlere lâkin daha çok merhamet eyle:94
Gümrâhlarındır ki karanlıklara dalmış,
Bir rehber olur necm-i emel yok da bunalmış!95
Sensin bu şebistâna süren onları elbet,
Senden doğacak doğsa da bir fecr-i hidâyet.96
Mülhid de senin, kalb-i muvahhid de senindir;
İlhâd ile tevhid