Неизвестный автор

Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler


Скачать книгу

gel ak sütünü emdiğim kadınım ana

      Ak bürçekli izzetli canım ana

      Akarlı sularına beddua etme

      Kazılık Dağı’nın günahı yoktur

      Biterli otlarına beddua etme

      Kazılık Dağı’nın suçu yoktur

      Koşan geyiklerine beddua etme

      Kazılık Dağı’nın günahı yoktur

      Aslan ile kaplanına beddua etme

      Kazılık Dağı’nın suçu yoktur

      Beddua edersen babama et

      Bu suç, bu günah babamdandır

      Oğlan yine:

      “Ana ağlama, bana bu yaradan ölüm yoktur, korkma. Boz atlı Hızır bana geldi, üç kere yaramı sıvazladı, bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği ile ananın sütü sana merhemdir, dedi.”

      Böyle deyince kırk ince kız yayıldılar, dağ çiçeği topladılar. Oğlanın anası memesini bir sıktı, sütü gelmedi; iki sıktı, sütü gelmedi; üçüncüde kendisini zorladı, iyice doldu, memesini sıktı, süt ile kan karışık geldi. Dağ çiçeği ile sütü oğlanın yarasına sürdüler. Onu ata bindirdiler, alarak yurduna gittiler. Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Han’dan sakladılar.

      At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Hanım, oğlanın kırk günde yarası iyileşti, sapasağlam oldu. Oğlan ata biner, kılıç kuşanır oldu, av avlar, kuş kuşlar oldu. Dirse Han’ın bunlardan hiç haberi olmadı; o, oğlancığını öldü sanıyordu.

      O kırk namert, bunu duydu:

      “Neyleyelim?” diye konuştular. “Dirse Han eğer oğlancığını görürse, bırakmaz, hepimizi öldürür. Gelin, Dirse Hanı tutalım, ak ellerini ardına bağlayalım, kıl sicimi ak boynuna takalım, alıp kâfir ellerine yönelelim.” diyerek Dirse Han’ı tuttular.

      Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicimi boynuna taktılar; ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan, bunlar atlı yürüdüler; alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler. Dirse Han’ın esir olduğundan Oğuz beylerinin hiç haberi bile olmadı.

      Meğer Sultan’ım, Dirse Han’ın hatunu, bunu duymuş. Oğlancığına karşı varıp söylemiş, görelim Han’ım ne söylemiş:

      Görüyor musun ay oğul neler oldu?

      Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu

      Yurtta düşman yok iken

      Senin babanın üstüne düşman geldi

      O kırk namert, babanın arkadaşları babanı tuttular

      Ak ellerini ardına bağladılar

      Kıl sicimi ak boynuna taktılar

      Kendileri atlıydı

      Babanı ise yayan yürüttüler

      Alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler

      Hanım oğul kalkarak yerinden doğrul

      Kırk yiğidini beraberine al

      Babanı o kırk namertten kurtar

      Yürü oğul

      Baban sana kıydı ise

      Sen babana kıyma

      Boğaç Bey, anasını kırmadı ve onun sözünü tuttu. Yerinden kalktı, kara çelik öz kılıcını beline kuşandı, ak kirişli sert yayını eline aldı, altın mızrağını koluna taktı, büyük cins atını tutturdu, sıçrayıp bindi. Kırk yiğidini de beraberine aldığı gibi babasının ardınca koşturup gitti.

      O namertler de bir yerde konmuş, al şarabın keskininden içiyorlardı. Boğaç Han, atını sürüp onlara yetişti. O kırk namert de bunu gördü ve:

      “Gelin varalım şu yiğidi tutup getirelim, ikisini bir arada kâfire yetiştirelim.” dediler.

      Dirse Han:

      Kırk yoldaşım aman

      Tanrı’nın birliğine yoktur güman 3

      Benim elimi çözün

      Kolca kopuzumu elime verin

      O yiğidi döndüreyim

      İster beni öldürün, ister diriltin

      Bırakıverin

      Elini çözdüler, kolca kopuzunu eline verdiler. Dirse Han, o yiğidin kendi oğlancığı olduğunu bilemedi, karşı geldi. Söyler, görelim Han’ım, ne söyler:

      Boynu uzun büyük cins atlar gider ise benim gider

      Senin de içinde bineğin var ise söyle bana

      Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri

      Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider

      Senin de içinde etliğin var ise söyle bana

      Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri

      Develerden kızıl deve gider ise benim gider

      Senin de içinde yük taşıyıcın var ise söyle bana

      Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri

      Altın başlı otağlar gider ise benim gider

      Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana

      Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri

      Ak yüzlü ela gözlü gelinler gider ise benim gider

      Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana

      Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri

      Ak sakallı ihtiyarlar gider ise benim gider

      Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana

      Savaşmadan, vuruşmadan kurtarayım dön geri

      Benim için geldin ise oğlancığımı öldürmüşüm

      Yiğit sana günahı yok dön geri

      Buna karşılık oğlan burada babasına söylemiş, görelim Han’ım, ne söylemiş:

      Boynu uzun büyük cins atlar senin gider

      Benim de içinde bineğim var

      Bırakmam kırk namerde

      Develerde kızıl deve senin gider

      Benim de içinde yük taşıyıcım var

      Bırakmam kırk namerde

      Ağıllarda on bin koyun senin gider

      Benim de içinde etliğim var

      Bırakmam kırk namerde

      Ak yüzlü ela gözlü gelin senin gider

      Benim de içinde nişanlım var

      Bırakmam kırk namerde

      Altın başlı otağlar senin gider

      Benim de içinde odam var

      Bırakmam kırk namerde

      Ak sakallı ihtiyarlar senin gider

      Benim de içinde bir aklı şaşmış şuuru yitmiş

      İhtiyar babam var

      Bırakmam yok kırk namerde dedi ve kırk yiğidine tülbent salladı, el eyledi. Kırk yiğit büyük cins atını oynattı, oğlanın etrafına toplandı. Oğlan kırk yiğidiyle beraber at tepti, savaştı. Kiminin boynunu vurdu, kimini esir eyledi. Babasını kurtardı, çekildi, geri döndü. Dirse Han, burada oğlancığının