Corci Zeydan

Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı


Скачать книгу

edecek mi? Asker göndererek Kirmani’ye sıkıntı verip onu uzaklaştırmayacağını kim kestirebilir? O zaman bizim hâlimiz ne olur?”

      Reyhane gülümsemeye başladı:

      “Şimdiki halifeyi düşünüyorsanız bu tarafı hiç merak etmeyiniz. Halife etrafında meydana gelen birtakım endişe verici olaylar ile meşgul. Biraz uzağa bakacak bir hâlde değildir. Hizmetkârınız Dahhâk’tan aldığım bilgiye göre şimdiki hâliyle Mervan bin Muhammed, halife olur olmaz akrabası ve kendi adamlarının bile dâhil olduğu bütün halk ona düşman kesilmiş. Bir zamandan beri Şam diyarındaki düşmanlarıyla uğraşıyor. Bunlara yüz bin zorluk ile üstünlük sağlamış. Şu hâlde Horasan, Kirmani gibi bir adamın eline geçerse emin olunuz halife artık bu toprakların geri alınmasını hiç hatırına getirmez.”

      “Pek iyi oldu ki o tuhaf hizmetkârı hatırıma getirdin. Hakikaten hafif ruhlu bir adamdır. Farisiyi iyi biliyor. Daima gülüşündeki hafifliğe rağmen pek akıllı pek kurnaz görülüyor. Ona bazı işlerde güven olunabilir. Acaba şimdi nerededir? Çağırsanız, fena olmaz. Belki kendisinden yeni bir şey işitiriz.”

      4

      GECE MİSAFİRİ

      Reyhane, hizmetkârı çağırmak için kalkmaya hazırlanırken odanın kapısı önünde bir ayak sesi işitti. Beyin oradan geçmekte olduğunu derhâl anladı. Geçip gitmesini bekledi. Fakat bey doğruca bulundukları odaya geliyordu. Kapıya varınca, onu açarak içeri girdi. Daha evvel gösterdiğimiz gibi kaftana sıkı sıkıya sarılmıştı. Bey içeri girince maşita telaş ile ayağa kalktı. Kapıya doğru süratle yürüyerek çekip gitti. Gülnar ise pederini görünce hemen doğrulup yatak içinde oturdu. Pederinin öyle bir zamanda birdenbire içeri girmesinden biraz telaş etmişti. Fakat çabucak kendini topladı. Pederini güler yüzle karşıladı. Bey, Gülnar’ın yatağının kenarına gelince durdu. Şefkatle, babacan sevgiyle kızının çenesini parmakları arasına alarak okşamaya başladı. Gülnar pederinin o saatte ne maksatla geldiğini anlıyor, sakin duruyordu. Bey kızını okşamakta devam ettiği hâlde, sordu:

      “Pek erken yatmak istiyorsun. Rahatsız mısın?”

      “Hayır, babacığım yalnız kendimi biraz yorgun gördüm de yatağa uzandım. Uykum gelmiyordu.”

      “O hâlde haydi büyük salona gidelim; orası bahçeye, çiçeklere nazır. Mevsim ilkbahar, mehtap var. Orada açılırsın.”

      Gülnar için pederinin arzusuna evet demekten başka imkân yoktu. Ayağa kalktı kırmızı renkli geniş Keşmir şalına bütün vücudunu örtecek derecede sarılarak pederiyle yürüdü. Salona varınca karşı karşıya iki minder üzerine oturdular. Gülnar, pederinin kendisinin hoşuna gitmeyecek bir hususta konuşacağını anlıyordu. Gerçekten de bey minder üzerine yerleştikten sonra şu sözleri söyledi:

      “Seni bu gece, bana gösterdiğin güvene muhalif bir hâlde görüyorum. Bunun sebebi nedir?”

      Bu söz, Gülnar’ı biraz üzdü.

      “Babacığım! Hiçbir vakit sözünüzden dışarı çıkmadan her ne emrederseniz, ona uyarım.”

      “Öyle ise Arap emirinin oğluyla seni nişanlamak için bana adam gönderdiğinden bahsedeceğim zaman niye konuşmadın? Bu emire gelin olmanın senin mutluluğuna hizmet eden en büyük sebep olduğunu onaylamıyor musun?”

      Gülnar, bilmiyor gibi davrandı:

      “Babacığım hangi emirden bahsediyorsunuz?”

      “Merv şehrini kuşatan, belki de şimdi şehri ele geçirmiş bulunan Yemen Kabilesi Kumandanı Kirmani’den bahsediyorum. İşittiğime göre Emevilerin Valisi Nasr bin Seyyar ona karşı duramayarak şehri bırakıp kaçmış.”

      “Zerre kadar emrinizden dönmeyeceğime emin olunuz fakat ben emirin başarılı olacağına emin değilim. Daha evvel Merv Valisi Nasr bin Seyyar da beni, sizden oğlu için istemişti, razı olmadınız. Hâlbuki Nasr, Horasan topraklarının hakiki valisiydi.”

      “İşte bu da seni ne kadar sevdiğimi, iyiliğini, rahat ve saadetini ne kadar düşündüğümü göstermez mi? Çünkü bu Nasr’ın çok geçmeden mağlup olacağını bu memleketten bozguna uğramış şekilde çıkıp gideceğini bilirdim. Sebebi de evvela bu adamın emrinde bulunan askerî kuvvet gayet zayıftır. Dahası mensup olduğu Emevi Devleti’nin durumu her yerde gayet perişandır. Bunlarla beraber Horasan halkı bu devlete düşman kesilmiştir. Zira bu devlet, İranlıları hor görerek haksızlık yapmış. Birtakım ağır vergiler koyarak halkı kendine gücendirmiş, bunlar yetmezmiş gibi Müslüman olan halktan da cizye tahsil etmek istiyor.”

      “Bu devletin bu gibi yolsuzluklarını bilirim. Fakat her ne olursa olsun bence hâlâ bu devlet, Kirmani gibi devletsiz, hükûmetsiz adamlardan daha fazla kuvvetlidir. Kirmani kendi devletine karşı isyan eden bir adamdan başka bir şey değildir. Ben bu adamı devletlerine asi olan, sonunda perişan hatta ölü düşmüş Havâriç’ten farklı görmüyorum. Haricilerden Şeyban’ın bir süre önce Merv’i kuşatma altına aldığını görmediniz mi? Neticede ne kazandı? Haydi, bu noktadan bakalım. Kirmani’nin elinde ne kadar kuvvet var? O, Araplardan yalnız Yemen kabilelerini elde edebilmiş. Hâlbuki bütün Hicaz kabileleri Nasr bin Seyyar’a destek veriyor. Bu kuvvet Yemen kabilelerinden daha aşağı değil hatta daha fazladır. Bir de hilafeti ehlibeyit adına talep eden ve şimdilik Abbasilerden İbrahim bin Muhammed için çalışan Şia fırkasını, önem vermeden uzak tutmak uygun değildir. Biz de Abbasilere destek için diğer İranlılar gibi bu fırkayı desteklemek adına sözleşmedik mi? Hâlbuki bu fırkanın en büyük kuvveti Horasan’dadır.”

      “Evet, düşüncelerin son derece doğrudur. Şia’yı desteklemek için anlaştık. Fakat bana öyle görünüyor ki bu fırkanın girişimleri hep sözde kalıyor. Fiilen bir şey yapamıyorlar. Çünkü yardım ve desteğimize gizlice başvurdukları tarihten beri birkaç sene geçti. Kendilerine maddi olarak birçok kez yardım etmemize rağmen bugüne kadar gizlenmekle vakit geçirdiler, ortaya çıkamıyorlar. Hâlbuki Kirmani askerini kendi tarafına çekerek açıktan açığa ortaya atılmış, herkese meydan okuyor. Yakında Merv’i ele geçirecek, şüphe yok. Kirmani bu şehri ele geçirdi mi Horasan emiri kesilir. Sonra bütün şehirler birer birer kendisine tabi olur. Emevi Devleti yerine kutlu bir devlet kurar. Bunu destekleyen büyük kanıt, daha önceki gün Haris bin Süreyc’i mağlup ederek öldürmesidir. Şimdi de Merv şehrinde galip gelerek Nasr’ı kaçmaya mecbur edilmiştir. Nasr hâlâ firardadır. Demek oluyor ki bugün memleketin fiilen hâkimiyeti Kirmani’nin elindedir. Nasihatlerimi kabul et sen. Kazanırsa seni oğluna vereceğimi daha önce kendisine söyledim. Bu hususta söz de verdim. Bu iş için bir adam ile mihrinini de gönderdi.”

      Gülnar, gözlerini yere diktiği hâlde hiç konuşmadı. Pederi, bu sessizliği kabul ediyorum şeklinde anladı. Bunu kesinleştirmek için ellerini birbiri üzerinde vurdu. Gelen hizmetkâra “Dahhâk’ı bana çağır.” emrini verdi.

      5

      DAHHÂK

      Biraz zaman sonra uzun boyu zayıf vücudu sebebiyle biraz kambur gibi görünür bir adam salona girdi. Sürekli, sebepsiz şekilde ahmaklar gibi güldüğü görülen bu hizmetkârın yüzü pek küçük; gözleri ufak, sakalı çukur ve bıyığı seyrekken pek büyük bir sarık sarardı. Bunun için kıyafeti pek gülünçtü. Kendisiyle konuşulduğu zaman vaziyetine ve sözlerine gülmemek mümkün değildir. Bey onu esir tacirlerinden satın alarak hizmetine katmıştı. Dahhâk, Arap ırkından olduğu için Araplar da o dönemlerde esir suretiyle pek nadir satıldıkları için kendine özgü hâliyle de burada itibar görünce hafif ruhluğu ile beyin pek hoşuna gitmişti.

      Onun için çok defa bey onu yanına çağırarak Araplara dair olan fikir ve düşüncelerinden yararlanırdı. Dahhâk bu hususta bey