Сюэцинь Цао

Kızıl Odanın Rüyası III. Cilt


Скачать книгу

kapıyı kilitlemeye ne gerek var ki?” diye sordu Baoyu. “Zaten çok az kişi bu girişi kullanıyor; şimdi teyzem ve siz ikiniz de Bahçe’de yaşadığınıza göre, evden bir şey almaya gitmeniz gerektiği her seferinde tekrar tekrar kilitleyip açmak sıkıntı olur.”

      “İnsan her zaman o kadar dikkatli olamayabiliyor.” dedi Baochai. “Son günlerde yaşadığınız olaylara bir baksana. Ama bizimkilerden hiç kimse zan altında kalmadı. Ben bunu kapının sürekli olarak kilitli tutulmasına yoruyorum. Açık bırakılmış olsaydı, yolu kısaltmak için bizimle beraber başkaları da kullanmak isterdi; kimlerin geçmesine izin verilip kimlere izin verilmeyeceğini belirlemek çok kırıcı olurdu. Bu yüzden sürekli olarak kilitli tutup herkesin kullanmasını engellemek daha iyi olur; annem ve benim için biraz sıkıntı olsa da en azından bir sorun yaşandığında bizden hiç kimse zan altında kalmaz.”

      “Demek kayıp malzeme meselesini sen de duydun?” diye sordu Baoyu.

      “Yani gül özü ve kurt mantarını diyorsun?” dedi Baochai. “Seninkiler işin içine karışmasaydı haberim bile olmazdı. Hayır, bundan daha ciddi bir şeyden söz ediyorum, hepimizin iyiliği için, asla ortaya çıkmamasını umduğum bir şeyden. Eğer duyulursa, bir sürü insan zan altında kalır. Bunu sana söylüyorum çünkü senin ev idaresiyle bir ilgin yok. Geçen gün Pinger’ya da söyledim. O çok akıllı bir kız ve hanımı dışarı çıkmadığından bilmesi gerektiğini düşündüm. Dediğim gibi, umarım duyulmaz ama eğer patlak verecek olursa, Pinger önceden uyarılmış olacak ve haksız yere suçlanmaya karşı gardını alabilecek. Sen de dediklerimi dinle ve dikkatli ol. Ama benden duyduklarını kimseye söyleme.”

      Böyle konuşa konuşa İçe İşleyen Koku Kameriyesi’ne geldiler. Köprünün tam ortasında on kadar kız -Xiren, Xiangling, Daishu, Qingwen, Sheyue, Fangguan, Ouguan, Ruiguan ve tanıyamadıkları bir iki kız daha- parmaklıklara abanmış sudaki balıklara bakıyordu. Baoyu ve iki kuzeni onlara yaklaşırlarken, koro hâlinde bağırdılar.

      “Şakayık Bahçesi’nde parti hazır. Hemen koşup yerlerinizi alın.”

      Hizmetçi kızları da yanlarına alan kuzenler suyun kenarından Şakayık Bahçesi’ne doğru ilerlediler. Bahçenin tam ortasında büyük ve açık bir çardak vardı, orada masalar kurulmuştu. You Shi bile davet edilmiş, gelip oturmuş onları bekliyordu. Aslında Pinger hariç herkes gelmişti.

      Pinger üzerine parti için daha uygun bir şeyler giyme niyetiyle Xifeng’ın dairesine uğramıştı ama oraya vardığı anda Lin ve Lai evlerinden hediyeler yağmaya başladı. Bunları getirenler, her seviyeden hane personelinin hediyelerini ve tebriklerini gönderdiği ve ikili üçlü gruplar hâlinde gelen bir ulak akınının başı çekenleriydi. Pinger onları karşılıyor, hediye getirenleri ödüllendiriyor, bizzat kutlamaya gelenlere teşekkür ediyor, Xifeng’a hediyeleri göstermek için bir içeri, bir dışarı girip çıkıyordu. Bunlardan sadece birkaçını kendisine ayırdı; diğerlerini ya geri çevirdi ya da başkasına verdi. Ziyaretçiler kesildiğinde de bu sefer Xifeng’a yemek servisi yapması ve bitirmesini beklemesi gerekti. Ancak ondan sonra üzerini değiştirip Bahçe’ye dönebildi.

      Onu aramak için gönderilen bir grup hizmetçi Bahçe’ye girerken görüp hemen çardağa getirdiler. Gördüğü manzara çok göz alıcıydı. Belki masalar şık, sandalye minderleri lotus desenli değildi ama sofrayı çekici ve iştah açıcı yapmak için hiçbir şey eksik bırakılmamıştı. Dostça bir gülümsemeyle karşılandı Pinger.

      “İşte herkes burada!”

      Onu ve diğer üçünü -Baoyu, Baoqin ve Xiuyan- başköşeye oturtmak istediler ama Xue teyze orada olduğundan dördü de kabul etmedi.

      “Benim gibi bir ihtiyar siz gençlerin arasına pek yakışmıyor.” dedi Xue teyze. “Kalırsam huzursuz olacağım. İzin verirseniz, gidip görüşme odasında biraz uzanmak istiyorum. Hiçbir şey yiyesim yok, zaten içki düşkünü de değilim. Ben burada olmazsam misafirlerinizle daha iyi ilgilenebilirsiniz.”

      You Shi ve diğerleri kalması için ısrar ettiler. Sadece Baochai kabul etti.

      “Annemin gitmesi bizim için daha iyi mi olur, yoksa olmaz mı bilmem ama eminim gidip uzansa, kendisini burada olduğundan daha iyi hisseder. Sevdiği bir şey varsa, oraya göndeririz, rahat rahat yer. Hem zaten şu anda orada kimse yok. Annem giderse her şeye göz kulak olur.” dedi.

      “Peki o hâlde, gitmesine izin verebiliriz.” dedi Tanchun gülerek. “ ‘En büyük saygı itaattir.’ derler.”

      O da diğerleriyle birlikte görüşme odasına kadar Xue teyzeye eşlik etti; küçük hizmetçilere yastıkları hazırlattı.

      “Şimdi burada kalıp, hiçbir bahane uydurmadan Bayan Xue’nin bacaklarına masaj yapar, istediği zaman çayını getirirseniz, eminim ki bizim yemesi için göndereceğimiz lezzetli şeylerden size de verecektir. Bu yüzden sakın ortadan kaybolmayın.” dedi kızlara, Xue teyze rahatça yerleşince.

      Kızlar dediğini yapacaklarına söz verdiler.

      Geri döndüklerinde, Tanchun Baoqin ile Xiuyan’i birinci masanın başköşesine oturttu. Pinger yüzü batıya, Baoyu de doğuya dönük olarak onların sağında ve solunda yerlerini aldılar. Tanchun Yuanyang’ı yanına alıp masanın alçak tarafında oturdu. Batı duvarına paralel olan masanın iki uzun kenarında yaş sırasına göre Baochai, Daiyu, Xiangyun, Yingchun ve Xichun; iki kısa kenarında da Yuchuan ve Xiangling oturdular. You Shi ile Li Wan, doğu duvarına paralel olan masanın uzun kenarına, Xiren ile Caixia da kısa kenarlarına yerleştiler. Dördüncü masada diğer hizmetçiler Zijuan, Yinger, Qingwen, Xiaoluo ve Siqi oturuyordu.

      Hepsi yerlerine yerleşince, Tanchun tekrar ayağa kalktı, dört yaş günü sahibinin şerefine kadeh kaldırmak istedi ama yaş günü sahibi dörtlü, ev sahiplerinden birinin bunu yapmasına izin verirlerse, ardından diğerlerinin de geleceğini fark ederek karşı çıktılar.

      “Eğer bunu başlatırsan, akşama kadar yerimize oturamayız.” dedi Baoqin.

      Anlayış gösteren Tanchun tekrar oturdu. Onların peşine takılan kör hikâyeciler bir yaş günü şarkısı için enstrümanlarını akort ettiler. Bu sefer hepsi birden itiraz etti.

      “Biz bu eski âdetlerden hiç hoşlanmıyoruz. Neden görüşme odasına gidip Bayan Xue’yi eğlendirmiyorsunuz?”

      Onlar giderlerken, masadaki yiyeceklerden bir tabak hazırlayıp, kör hikâyecilere eşlik edecek kızlarla Xue teyzeye gönderdiler.

      “Burada oturup sakin sakin sohbet etmek hiç eğlenceli değil.” dedi Baoyu, hikâyeciler gidince. “İçki içme oyunu oynayalım.”

      Çeşitli öneriler yapıldı ama hiçbiri herkesin birden onayını alamadı.

      “Bakın ne diyeceğim.” dedi Daiyu. “Neden değişik oyunların adlarını kâğıtlara yazıp kura çekmiyoruz?”

      “İyi fikir!” dedi diğerleri. Mürekkep taşı, yazı fırçası ve kâğıt getirtildi.

      Şiir yazmasının yanı sıra, son zamanlarda kaligrafi de öğrenmeye başlayan Xiangling için yeni becerisini deneme fırsatı dayanılmaz olduğundan, hemen fırlayıp yazma işini üstlenmek istedi. Biraz düşündükten sonra grubun bulmayı başardığı on küsur oyun adını Tanchun teker teker söyleyerek Xiangling’e yazdırdı. Kâğıt parçaları ikiye katlanıp bir kavanoza kondu. Tanchun Pinger’dan bir tane çekmesini istedi. Bir çift yemek çubuğuyla iyice karıştırdıktan sonra bir kâğıt çekti kız. Tanchun açıp okudu.

      “Örtülü bilmece.”

      “Örtülü bilmece mi?” dedi Baochai, gülerek. “Bütün oyunların büyükbabasıdır o! Eski zamanlarda oynarlarmış. Tabii tam olarak nasıl oynadıklarını bilmiyoruz, bizim modern