daha aptal değil iseniz, siz de fark etmişsinizdir ki şu dünyada hiçbir şey bizi, bu adamlara size ateş etme emri vermek kadar keyiflendiremez. Şimdiye kadar vermediysek sizi cezalandırmak için başka planlarımız olduğundandır. Ölümünüzle bu planların suya düşmesini istemeyiz.”
“Sadece bir soruya cevap ver.” dedi Tarzan. “Oğlum bu gemide mi?”
“Hayır.” diye karşılık verdi Alexis Paulvitch. “Oğlunuz başka bir yerde emniyette, bizim adil taleplerimize boyun eğmeyi kabul ettiğiniz sürece de öldürülmeyecek. Sizi öldürmemiz lazım gelirse bu durumda çocuğu öldürmenin bir âlemi kalmayacak zira siz ölünce çocuğu öldürerek cezalandıracağımız kimse kalmamış olacak. O zaman çocuk bizim için sadece mütemadi bir tehlike ve utanç kaynağı olacak. Yani sizin anlayacağınız, oğlunuzu kurtarmanızın tek yolu, sizden istediğimiz çeki yazmak suretiyle önce kendi hayatınızı kurtarmak.”
“Pekâlâ.” diye karşılık verdi Tarzan zira Paulvitch’in yaptığı tehditleri yerine getirmelerini göze alamayacağını biliyordu ve taleplerine boyun eğmesi hâlinde, ufak da olsa oğlanı kurtarma şansı olabilirdi.
Çeki imzalamasının ardından yaşamasına müsaade edeceklerine hiç ihtimal vermiyordu fakat onlara asla unutamayacakları bir mücadele yaşatmakta kararlıydı, hatta mümkünse ebediyete Paulvitch’i de beraberinde götürecekti. Üzüldüğü tek şey, Paulvitch’in yerinde Rokoff’un olmamasıydı.
Cebinden çek defterini ve dolma kalemini çıkardı.
“Ne kadar?” diye sordu.
Paulvitch epey yüklü bir miktar söyledi. Tarzan gülümsememek için kendini zor tuttu.
Açgözlülükleri yüzünden kendi kendilerini mahvedeceklerdi, en azından fidye hususunda. Kasten tereddüt eder gibi yaptı ve miktar üzerinde pazarlık etti lakin Paulvitch inatçıydı. En sonunda maymun adam, çekine bankadaki parasına karşılık gelenden daha büyük bir meblağ yazıp imzaladı.
Kıymetsiz kâğıdı Rus’a vermek için döndüğünde gözü, tesadüfen Kincaid’in sancak tarafına kaydı. Geminin karadan birkaç yüz metre mesafede olduğunu görünce şaşırdı. Sık tropik orman, neredeyse suyun kıyısına kadar iniyordu ve arkasında da ormanla kaplı daha yüksek rakımlı topraklar uzanıyordu.
Paulvitch, adamın baktığı yeri fark etmişti.
“Burada azat edileceksiniz.” dedi.
Tarzan’ın Rus’tan fiziksel olarak intikam alma planı anında uçup gitti. Gördüğü karanın, Afrika Ana Karası olduğu fikrindeydi ve onu oraya bırakırlarsa şüphesiz ki oradan nispeten kolay bir şekilde medeniyete dönebileceğini biliyordu.
Paulvitch çeki aldı.
“Kıyafetlerini çıkar.” dedi maymun adama. “Orada onlara ihtiyacın olmayacak.”
Tarzan itiraz etti.
Paulvitch silahlı denizcilere işaret etti. Bunun üzerine İngiliz, kıyafetlerini yavaş yavaş çıkardı.
Bir filika indirdiler ve maymun adamı, hâlen silahlı adamların eşliğinde kıyıya götürdüler. Yarım saat sonra denizciler Kincaid’e geri döndüler ve gemi yavaş yavaş yoluna devam etti.
Tarzan; dar sahil şeridinde durup uzaklaşan gemiyi seyrederken küpeşteye birinin yanaştığını ve dikkatini çekmek için yüksek sesle ona bağırdığını gördü.
Maymun adam; kendisini kıyıya taşıyan küçük filika, buharlı gemiye geri dönmek üzereyken denizcilerden birinin kendisine verdiği notu okumak üzereydi fakat geminin güvertesinden seslenildiğini duyunca başını kaldırıp oraya baktı.
Küçük bir çocuğu başının üzerinde yukarı kaldırarak onunla alay edercesine gülen siyah sakallı bir adam gördü. Tarzan, zaten uzaklaşmakta olan gemiye yüzmek için denize doğru koşacak oldu lakin böylesine pervasız bir hareketin bir işe yaramayacağını fark edip suyun kenarında durdu.
Kincaid kıyıdan denize uzanan burnun ardında gözden kaybolana dek, Tarzan gözlerini gemiden ayırmadan orada dikildi.
Arkasında kalan ormandan bir çift vahşi, kanlı göz, kıllı kaşların altından onu öfkeyle seyrediyordu.
Ağaç tepelerindeki küçük maymunlar cıyaklayıp bağrışıyorlardı; uzaklardan, iç kısımda kalan ormandan ise bir leoparın çığlığı duyuluyordu.
Fakat Greystoke Lordu John Clayton, ne işitiyor ne de görüyordu. Zira o sırada, ezelî düşmanının başadamının tek bir sözüne güvenecek kadar saf davranarak boşa harcadığı fırsat sebebiyle büyük bir pişmanlık içerisindeydi.
“En azından tek bir tesellim var, Jane’in Londra’da emniyette olduğunu biliyorum.” diye düşündü. “Tanrı’ya şükür, o da benimle beraber bu zalimlerin eline düşmedi.”
Arkasında, onu kedinin fareyi izlediği gibi izleyen kıllı yaratık, ona doğru sinsi sinsi yaklaşıyordu.
Vahşi maymun adamın talimli hisleri neredeydi?
Keskin kulaklarına ne olmuştu?
O müthiş koku alma duyusu nereye gitmişti?
3. BÖLÜM
PUSUDAKİ HAYVANLAR
Tarzan, denizcinin eline tutuşturduğu notu yavaşça açtı ve okudu. İlk başta, okudukları kederden uyuşan zihnine pek bir şey ifade etmedi fakat en sonunda korkunç intikam planının mahiyeti, zihninde tam manasıyla canlandı.
Notta şöyle yazıyordu:
Bu not, sana ve senin çocuğuna dair niyetlerimin mahiyetini izah edecektir.
Sen bir maymun olarak doğdun. Ormanlarda çıplak yaşadın. Seni kendi özüne geri döndürdük ama oğlun, babasından bir adım öteye gidecek. Evrimin değişmez kanunudur bu.
Babası hayvandı ama oğlu insan olacak, tekâmül merdiveninde bir sonraki basamağa çıkacak. Ormanda yaşayan çıplak bir hayvan olmayacak, avret yerini örtecek ve bakır halhallar takacak, belki bir de burnunda hızması olacak çünkü o, insanların arasında; vahşi bir yamyam kabilesinde büyüyecek.
Seni öldürebilirdim fakat o zaman bu, benim elimden çekeceğin cezanın şiddetini azaltmış olurdu.
Ölseydin, oğlunun içine düştüğü vaziyeti bilip acı çekemezdin fakat kaçamayacağın, oğlunun peşine düşüp kurtaramayacağın bir yerde hayatta kalırsan oğlunun yaşadığı hayatın dehşetini düşünerek ömrünün tüm yıllarını ölümden beter acılar çekerek geçireceksin.
İşte bu, beni karşına alma cüretinde bulunmanın cezasının sadece bir kısmı olacak.
Not: Cezanın geri kalanı, biraz sonra karının başına geleceklerle alakalı; o kısmını da senin hayal gücüne bırakıyorum.
Okumayı bitirdiğinde arkasından gelen hafif bir sesle irkilip gerçek dünyaya döndü.
Hisleri anında uyandı ve yeniden Maymunların Tarzanı oldu.
Arkasına döndüğünde o artık bir hayvandı, kendini koruma içgüdüsüyle cana gelmişti ve koca erkek maymun, saldırıya geçiyordu.
Tarzan’ın kurtardığı eşiyle beraber vahşi ormandan ayrılmasından bu yana geçen iki yılda, onu ormanın yenilmez efendisi yapan müthiş hünerlerinde hafif bir körelme olmuştu. Uziri’deki büyük arazisi vaktinin ve dikkatinin çoğunu alıyordu ve neredeyse insanüstü seviyedeki hünerlerini fiilen kullanma ve böylelikle muhafaza etme hususunda ona bol bol fırsat sağlamıştı fakat şimdi karşısına çıkan kıllı, boğa gibi kalın boyunlu canavarla çıplak