Recaizade Mahmut Ekrem

ARABA SEVDASI


Скачать книгу

diğeri ise Sökreter des Amants35 adında ufak bir kitaptı.

      Bihruz Bey, kolası parlak Frenk gömleğinden başlayarak Terzi Mir markalı hafif ve zarif pardösüsüne kadar üzerinde bulundurduğu yakalı ne kadar şey varsa, her birisiyle yakasını pençesine başka başka teslim etmeye özendiği amur dö fam (kadın aşkı) hakkında Profesör Mösyö Piyer cenaplarından her ne kadar bir öğüt alamamış ise de – yukarıda bahsi geçtiği gibi-gelecek cuma günü Periveş Hanım’a sunulmak üzere mükemmel bir sitem mektubu hazırlamaktan ibaret olarak akşamdan kendi kendine vermiş olduğu karardan vazgeçmemişti; fakat beyin fikrince Periveş Hanım gibi nobl (asil) bir aileye mensup, mükemmel terbiye görmüş bir nazenine takdim edilecek aşk mektubunda bulunacak tabirler, santimanlar (duygular) da nobl (asil) olmak zorundaydı ve bu konuda Fransızca o yolda yazılmış şeylere müracaat zorunluydu. Bunun üzerine beyefendi, önce Nuvel Eloiz’i açtı. Ötesinden berisinden okudu. Anladı, anlayamadı; çünkü kitabın cümleleri pek çetin, cümlelerde gizlenen fikirler ise fazlaca felsefîydi. Kitabı karıştırdı, yine karıştırdı, birçok karıştırdı. Nihayet kolay sandığı ve azıcık değişiklik yapmakla kendi hâl ve durumuna uygulanabilir gibi gördüğü birinci mektubun gerekli yerlerini duruma göre değiştirerek tercümeye başladı ise de bu şekil sökmedi. Yalnız, baş taraflarındaki şuradan buradan birkaç cümleyi almakla yetinerek ve geri kalan yerlerini kendi düşüncesinden çıkararak uğraşa uğraşa aşağıdaki mektup suretini meydana getirdi:

      Ah, güzel hanımefendi!

      Sizden kaçmalıyım. Evet efendim, burasını pek iyi hissediyorum. O kadarcık bile durup size bakmamalıydım ya da sizi hiç görmemeliydim; fakat bugün ne yapmalı, kendimi nasıl idare etmeli? Bakınız hâlime de zavallı âşığınıza bir konsey (nasihat) veriniz. Bilirsiniz ki bendeniz bahçeye kendi arzumla girmedim, sarhoş eden bakışınızın davetiyle girdim. Yer aynalarını güzelliğine hayran eden yüzünüzü yakından gördüm, çıldırdım! Evet, sizden ayrıldıktan sonra bahçenin öbür kapısından âdeta mezon dezalieneden (akıl hastanesinden) kurtulmuş gibi çılgın bir şekilde çıktım. Bunun üzerinde temiz kişiliğinizi temin edebilirim.

      Ah! O momanda (an)da ne kadar örö (mutlu) ne kadar da malörö (talihsizdim). Derece-i noblesini (asalet derecesini) tarif etmeye yeterli kalifikatif (uygun kelime) bulmaktan aciz kaldığım temiz kişiliğinize takdime cesaret ettiğim o fakir jeranyumu (sardunyayı) par jantiyes (nezaketen) kabul buyurdunuz da o güzel korsajınızda ona yer bile verdiniz. Ah! O fane (solmuş) çiçeğin bahtiyarlığına haset! Her biri bir cihana bedel olan iltifatınız onunla da kalmadı, lâkin kendime emportans (önem) vermiş olmaktan korkarım, bunları tekrar etmekten çekinirim. Her ne kadar bazı talanlar kültive (tecrübeler kazandımsa)da masum kişiliğinize lâyık olmadığımı itiraf ile kendimi bahtiyar sayarım. Hem de malörö (talihsizim) demiştim; çünkü ah, sizden şikâyet etmek bile cinayettir; lâkin kulda kusur çok olur, affeder efendisi, bu anlamda kölenizin bu kabahatini affetmenizi yüce şahsınızdan beklerim. Gelecek cuma günü yine buraya gelelim diye buyurduğunuzda saat kaçta diye sordum ise de cevaba her nedense tenezzül buyrulmadı. Bunun sebebini mümkünü yok keşfedemedim. Birdenbire masum gözünüzden düşüvermiş olmak için ne kusur etmiş olduğumu bilemiyorum. Ve özellikle bahçeden çıkıp landonuza acele atlayışınız ve giderken bin can ile iltifatınızı bekleyen bu zavallı âşığınıza bir adiyö (hoşça kal) bile demeye tenezzül buyurmayışınız! Artık, bu ensültlerin (kırıcı sözlerin) yüreğimde açtığı kanlı yaraların acısı sonsuza kadar sürecektir. Evet, bunlar benim kendi yaptıklarımın cezasıdır. Sizi gördüğüm zaman yüzünüze – oh, kel divin bote kö vuzet (ne ilâhî bir güzelliksiniz)! – yüzünüze bakmaya cesaret etmemeli; yüreğimi, aşkınızın pençesine düşürmemeliydim. Bununla beraber cesaretimin cezasını çekmeye başladığımdan masum kişiliğinize hiç bahsetmemeliyim. Bu konudaki plezir (zevk) de başka bir lezzettir! Bununla beraber sizi her gün görüyorum. O güzel, o şık, o zarif landonuza bir ren (kraliçe) gibi kurulup hayalimin parkında dolaşıp yüreğimi üzüyorsunuz. Lâkin görüyorum ki siz, bunu düşünmeyerek masumane yapıyorsunuz ve kölenizin üzüntülerini ağırlaştırıyorsunuz; lâkin köleniz ümitsiz mi kalacak? Sizi kendime çekmek için sevdanızdan gönlümü almak benim elimde midir? Küçük hanımefendi! Köleniz, yalnızca bir çare görüyorum bu ambaradan (sıkıntıdan)

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Yararlanılan kaynak: Şemsettin Kutlu, Tazminat Dönemi Türk Edebiyatı, Remzi Kitapevi, İstanbul, 1997

      2

      Dışişleri Bakanlığında yazı işlerini yürütmekte görevli birimi

      3

      Şimdiki Danıştay

      4

      Vakıflar ve Eğitim-Öğretim Bakanlıkları

      5

      Ahmet Hamdi Tanpınar, 19. Asır Türk Edebiyatı, Çağlayan Kitapevi, İstanbul, 1988

      6

      Yaklaşık 68 santimlik bir ölçü birimi

      7

      Aylandız: Sedefotugillerden, Avrupa’ya Çin’den getirilmiş, kısa zamanda yetişip boy atabilen, yaprak ve çiçekleri kötü kokan bir ağaç

      8

      Üç Belde: Üsküdar, Galata ve Eyüp semtleri

      9

      Güzel Helen: Jacques Offenbach tarafından bestelenmiş üç perdelik bir opera eseridir. Eserin librettosu orijinal olarak Fransızca Henri Meilhac ve Ludovic Halevy tarafından yazılmıştır. Prömiyer sahnelenmesi 17 Aralık 1864’te Paris’teki Théâtre des Variétés’de yapılmıştır.

      10

      Kaplumbağa kabuğundan yapılan.

      11

      Aritmetikteki dört işlemi anlatmak için alay yollu olarak kullanılır.

      12

      Peyke (Far.): Dar ve alçak tahta sedir

      13

      Setre (Ar.): Eskiden daha çok resmî dairelerde giyilen, düz