girişinin solunda duruyordu, böylece yüzü içeri girmek isteyen herkese bakmış oluyordu. Davut heykelinin ancak Baragello’da çok alçak bir standın üzerinde duran ve yerleştirildiği konum yüzünden yanlış bir açıdan bakılan halini görebilen bizler için bu andaki heykelin sahip olduğu gerçek güzellik, bu coşku, bu gurur ve göz alıcı özgüven hayal bile edilemez.
Leonardo hırçın bir boraya karşı sığındığı binanın arkasından çıkmaya hazırlanan bir adam gibi derince nefes aldı. Tam o sırada bir grup kızın sesi ortama doldu.
“Söylüyorum sana sevgili Clarice,” diye güldü biri, “sanat eleştirmenliğini cesurca yapmalısın! Bu çeşme çok haşin ve biraz da ağır, antiklerin zarafetinden yoksun. Diğeri biraz hoşuma gitti ama yine de…” Kız, cümlesini gülüşmelerle sonlandırdı.
“Onu dinleme Clarice!” diye itiraz etti başka bir kız. “Yalnızca en beğendiklerini gösterip ardından bilge görünerek susmalısın.”
“Ama ben ne sanattan ne de mimariden anlıyorum,” dedi üçüncü kız çaresiz bir sesle.
Davut Heykeli – Verrocchio
Museo Nazionale, Floransa
“Saçmalık! Sen kendi kadınlık hislerine güven, sanat ve mimariyi erkeklere bırak. Eğer yalnızca seni memnun edenleri söyler, dilini tutar ve konuşma kısmını erkeklere bırakırsan çok bilgili biri olarak ün kazanırsın!”
“Tanrım,” diye fısıldadı Verrocchio gülerek. “Bu hanımefendi gerçekten de çok bilgili!”
Üç kız kol kola onlara doğru geldiler.
Ortada yürüyen uzun, zayıf, ancak on yedi yaşında olan koyu saçlı Clarice Orsini, Lorenzo’nun eşiydi. Onun iki yanında yürüyenler, neşe dolu Nannina de Medici ve Lucrezia de Donati, Lorenzo’nun son turnuvasının kraliçeleriydi.
“Çeşmenin tasarımlarını getirdiniz mi Bay Andrea?” diye sordu Madonna16 Nannia neşeyle çünkü Andrea Verrocchio, Medici ailesinin hayran olduğu bir sanatçıydı.
“Evet, Madonna,” dedi sanatçı, elindeki çizimlerin rulosunu iyice sıkılaştırdı.
“Hadi, hemen söyle bize!” diye heyecanla atıldı Madonna Lucrezia. “Bir satir mi, yunus mu yoksa aşk tanrısı mı yapıyorsunuz? Meraktan ölüyoruz!”
Ressam, elinde tuttuğu ruloları belirgin şekilde sallayarak “Bu sorunun cevabını bana da ancak Madonna Clarice verebilir. Karar ona ait,” dedi.
Bunun üzerine Clarice Orsini tatlı soyluluğunu ortaya koyan bir zarafetle elini uzattı ve Verrocchio da saygıyla eğilerek resimleri hanımefendinin ellerine bıraktı.
“Ah!” diye hayranlıkla iç geçirdi Clarice. Yüzü memnuniyetle parıldarken dudaklarını hafifçe aralamış ve gözlerini elindeki yunus putto’su çizimine odaklamıştı. Sonra birden yüzü bulutlandı ve sanattan hiç anlamadığını söyleyerek kararsızca kocasına doğru baktı.
“Saçmalık, sevgili Clarice!” dedi Lorenzo, göz ucuyla Lucrezia de’ Donati’ye bakarak. “Eğer yalnızca seni memnun edenleri söyler, dilini tutar ve konuşma kısmını erkeklere bırakırsan çok bilgili biri olarak ün kazanırsın!” Sonra eşine sevgi dolu bir bakışla sordu, “Hangisi olsun Clarice?”
“Elinde yunus tutan bu putto harikulade!” dedi Clarice. “Üstelik annen bir aşk meleği ve baban da bir yunus istemişti. Bu şekilde herkes memnun olur.”
“İnsan eşinin zevkine güvenmeli,” dedi adam. “Andrea da ben de senin gibi düşünmüştük!”
Böylece sohbet ederek çeşmeye güzel bir yer bulmak için yürümeye başladılar. Leonardo’nun tüm bu konuşmalardan uzak kaldığını ve Davut heykelinin yanında beklemeye devam ettiğini fark eden Madonna Lucrezia ise genç adamla konuşmak için onun yanına doğru ilerledi.
Lorenzo, turnuvasını Lucrezia Donati’nin onuruna düzenlemişti ve yine aynı hanımefendinin adına şiirler yazıyordu. Eşinin kendisine olan sevgisinden tamamen emin olan Madonna Clarice tüm bunları platonik bir arkadaşlık sevgisi olarak görüyor ve önemsemiyordu. Lucrezia Donati, soyundan geldiği Piccarda Donati’ye benziyordu. Piccarda Donati içinse Dante şu satırları yazmıştı:
“İyilik ve güzellik arasında hüküm süren kız kardeşim, hangisine daha yakındır bilinmez.
O, alnında asil tacı, kalbinde zafer ve mutlulukla,
Yüce Olimpos’ta oturur.”
Dante’nin Piccarda’sı gibi Lucrezia da, Leonardo’ya bakarak “hafifçe” gülümsedi. Kendisi, güzel ruhunu güzel bir bedenle gösteren gerçek bir Platoncuydu.17 Gülümsemekse ruhun canlılığını yansıtmak değil miydi? “İçeride ışıldayanın dışarı yansıması.”
“Sizi ilk gördüğüm anda, bu Davut heykelini inceleyişinizden anlıyorum ki siz bu zanaatın bir öğrencisisiniz,” dedi Leonardo’ya.
Leonardo ise heykele değil de önündeki hanımefendiye döndü ve gerçekten de bir öğrenci olduğunu söyledi.
“Öyleyse,” dedi kız gülümseyerek, “sizin bu şaheser üzerine görüşlerinizi duymak isterim.”
Genç adam kendi fikrinin sorulmasından onur duyarak heykelin anatomisi, pozu ve canlılığının fevkalade olduğunu söyledi.
“Ah, elbette bir heykeltıraş olarak siz bu şekildeki detayları benden çok daha iyi bilir ve anlarsınız. Ben yalnızca Majesteleri’nin yüzüne bakıyor ve hayran kalıyorum,” diye yanıtladı kız.
Genç adam, yalnızca bir çoban olan Davut’a bu hanımefendinin niçin majesteleri diye hitap ettiğini anlayamasa da hem yüzdeki hem de saçlardaki çalışmanın gerçekten de hayranlık verici olduğunu söyledi.
“Söylemek istediğimi tam olarak anladığınızı düşünmüyorum,” diye yanıtladı kız gülümseyerek. “Eğer yakından bakarsanız fark edeceksiniz ki Messer Andrea bize gizli bir oyun oynamış. Bu bir çoban değil, genç bir hükümdar!”
Bunun üzerine Leonardo tüm dikkatini heykele verdi.
“Gülüşüne bir bakın,” dedi kız. “Majesteleri kendisine tamamen hâkim. Bu yüzden de bir soylu gibi hem kendisinden hem de çevresindekilerden emin. Bir taht veya orduya ihtiyacı yok; o yalnızca konuşsun, herkes onu dinleyip takip eder!”
Kızın samimiyeti genç adamı bir mıknatıs gibi çekiyordu. Tekrar gözlerini kızın yüzüne çevirdi.
“Ayrıca,” diye ekledi genç kadın gülümseyerek, “neşesi sayesinde herkes onu sevecek. İlahi filozofun dediği gibi, ‘Tatlı bir neşeyle ve ölçülü bir gülümsemeyle ruhunu yansıtmak insanın yapması gereken bir şeydir.’”
“Ah,” diye mırıldanarak devam etti, “eğer cumhuriyet yerine bir krallık yönetiminde yaşarsam Tanrı bana böyle bir kral bahşetsin.”
“Madonna!” diye haykırdı genç adam, kızın samimiyetiyle âdeta sarhoş bir halde. “Sizin gülümsemeniz tıpkı bu heykelinki gibi, tarif ettiğiniz gibi!”
“Bu ne güzel bir iltifat!” diye gülümsedi genç kadın, zarafetle eğildi. Ardından arkasını döndü ve uzaklaştı. Bu şekilde yürürken Lucrezia de’ Donati nezaket dolu gözlerle arkasını döndü, “Şimdi gitmeliyim çünkü diğerlerine çeşme için yer seçiminde yardımcı olmazsam ilgilenmediğimi zannederler!” dedi.
Böylece