ödeyerek beni çıkarır mısın?
RODNEY: (Uzun bir duraksama)
BEN: Rodney? Rodney!? (Narkolepsisinin tuttuğunu zannettim.)
RODNEY: Josh, seni çıkarmaya geleceğim. Ama yarına kadar olmaz. Hoşça kal. (Klik)
Deliye dönmüştüm. Ama tarih öğretmeni ve futbol koçu olan Rodney’nin hayatta kendine ilke edindiği bir mantrası vardı. “Bir çocuğu başarıdan ya da başarısızlıktan hemen çekip çıkarma çünkü her ikisinden de bir şey öğrenir.”
Ertesi sabah Rodney kefaletimi ödeyip beni hapisten çıkarmaya geldi. Tam da söz verdiği gibi. Eve dönüş yolculuğu acayip sıkıntılıydı. Unutmayın ki önceki geceyi hapiste yabancılarla geçirmiştim. On yedi yaşınızdayken, gözaltındaki başka hoş insanlarla havadan sudan konuşmazsınız.
Rodney arabayı evin önüne çekerken kolunu yukarı uzatıp kendini arabanın dışına çekti ve şöyle dedi: “Oturup konuşmamız gerek.”
İşte o zaman anladım. Üç yılın ardından nihayet başarmıştım. Rodney’yi çökertmiştim. Kafamda eşyalarımı toplamaya ve seyir defterime yeni bir kayıt düşmeye başladım.
Şunu netleştirmeme izin verin: Beni kovmak istediği için Rodney’yi suçlamıyordum. O çok nazikti, gerçekten çabalamıştı. Benim için kendini zahmete sokmuştu. Bunun karşılığında ben nankör, mantıksız ve tamamen adice davranmıştım. Açıkçası, ben de kendimi kovmak isterdim.
Rodney ile karısı Christine, daha önce pek çok kez içinde bulunduğum sohbete başlamak için beni oturma odasında bir koltuğa oturttular.
RODNEY: Josh. Sorun yaratıp durabilirsin, bizi kendinden uzaklaştırabilirsin, sürekli haylazlık edebilirsin (ses tonu değişti) ama şunu o kalın kafana sokman gerek evlat. Biz seni bir sorun olarak görmüyoruz. Biz seni bir fırsat olarak görüyoruz.
Sonra, sessizlik.
“Ah olamaz,” diye düşündüm, “nutuk çekiyor. Bu dandik motivasyon konuşmasına katlanmaktansa kovulmayı tercih ederim.”
Ama bunun hemen ardından içimde, alaycılığımı paramparça eden farklı bir duygu dalgası belirdi. Rodney’nin kararlılığını kanıtladığını fark ettim. Tutarlıydı, kendini adamıştı. Hayatımın dava dosyası –tüm işaretleri ve lekeleriyle birlikte– ona verilmiş ve o da daha önce hiçbir yetişkinin ortaya çıkaramadığı şeyi görmüştü.
Benim olabileceğim şeyi fark etmişti.
Biz seni sorun olarak görmüyoruz. Biz seni bir fırsat olarak görüyoruz.
Bu sözler benim için dönüm noktası oldu.
Günümüzün başa çıkılamaz görünen zorluklarıyla karşı karşıya kalmak için evlatlık çocuk olmaya gerek yok:
Her yıl ergenlerimizin 3,2 milyonu zorbalığa maruz kalıyor.
Tüm ergenlerin yüzde 15’i elektronik yollardan zorbalığa uğradığını bildiriyor ve neredeyse yüzde 20’si son bir yıl içinde okulda zorbalığa maruz kaldığını söylüyor.
Her yıl ergenlerimizin 1,2 milyonu okulu bırakıyor.
Yani günde yedi bin öğrenci okulu bırakıyor. Yeni gelen öğrencilerin neredeyse yüzde 25’i de vaktinde mezun olamıyor.
Ergenlerimiz uyuşturucularla hissizleşiyor.
On yetişkin bağımlıdan dokuzu uyuşturucu kullanmaya on sekiz yaşına girmeden başlamış.
Ergenlerimiz tehlikeli kararlar veriyor.
Son on iki ayda, ülke çapındaki öğrencilerin yüzde 22’sine okul binası içinde biri tarafından yasadışı bir uyuşturucu teklif edildi, satıldı ya da verildi. Geçen ay ergenlerin yüzde 17’sinden sadece biraz daha azı en az bir gün bir silah taşıdı.
Ergenlerimiz genellikle umutsuz hissediyor.
Ülke çapındaki öğrencilerin yüzde 30’dan fazlası peş peşe iki ya da daha fazla hafta boyunca neredeyse her gün çok kederli ya da umutsuz hissettiğini, günlük alışkanlıklarını terk ettiğini bildirdi.
Ve trajiktir ki ergenlerimiz kendilerini öldürüyor.
On beş ila yirmi dört yaş arası gençlerde intihar, başlıca ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Ülkemizde her gün, yedinci sınıf ila on ikinci sınıf arasında eğitim gören gençler tarafından ortalama 5.400’den fazla intihar girişimi gerçekleşiyor.
Bu istatistikler kaynakları eksik, yoksul veya başka türden güçlükler yaşayan çevrelerden alınmadı. Toplumun her tabakasından alınan verileri gösteriyor: Tek ebeveynli aileler. İki ebeveynli aileler. Zengin, orta sınıf, yoksulluk sınırının altında. Ergen camiasının durumu bu. Her ergen de bir istatistik olmaya bir karar uzaklığında.
İstatistiksel olarak ölü, hapiste ya da evsiz olmalıyım. Yine de öyle değilim. Neden?
Beni önemseyen, ilgili bir yetişkin sayesinde ben bir istatistik değilim. Mükemmel olmasa da kendini yürekten adamış, Rodney adında beni önemseyen bir yetişkin.
Ama lütfen iyi anlayın. Bu sadece düze çıkmış bir çocukla ilgili bir kıssadan hisse. İlham verici, iyi hissettiren bir hikâye değil. Durun size Harvard Üniversitesi’nde çalışanların ne bulduğunu anlatayım.
Harvard Üniversitesi, The Center on the Developing Child (Gelişmekte Olan Çocuk Merkezi) “çocuk sonuçları” dedikleri şeyin nasıl iyileştirilebileceğini anlama amacıyla kurdu. Dayanma gücünü araştırma amacıyla yola çıktılar. Bazı çocukların ciddi güçlükleri aşmasını sağlayan ve diğer çocukların yenik düşmesine sebep olan şey nedir? Sonunda bir başarı hikâyesine dönüşen çocukların ortak paydası nedir?
İşte bulguları:
Dayanma gücü geliştiren çocuklarda görülen en yaygın tek faktör, destekleyici bir ebeveynle, bakıcıyla ya da başka bir yetişkinle kurulan en az bir istikrarlı ve adanmış ilişkidir. Bu ilişkiler gelişim sırasında yaşanan aksaklıklar karşısında kişisel çözüm üretme, yönlendirici destek ve koruma sağlayarak çocuk için tampon vazifesi görür. Ayrıca çocukların bir güçlüğe uyumlu karşılık vermesini ve gelişmesini sağlayan temel kapasiteleri de – plan yapma, gözlemleme ve davranışı düzenleme becerisi gibi– inşa ederler. 4
Dünyanın en saygın üniversitelerinden birinde yapılan bu sosyal bilim araştırması, sizin ve benim kendi hayatlarımızdan içten içe bildiğimiz bir şeyi onaylıyor.
Her çocuk bir başarı hikâyesi olmaya, onu önemseyen, ilgili bir yetişkin kadar uzaktır.
Her çocuğun bir “Rodney”ye ihtiyacı vardır.
Sizin de bir Rodney’niz vardı, değil mi? Hak etmediğiniz zaman bile en iyi tarafınızı gören biri? Sizin yanınızda olan biri. İhtiyacınız olduğunda sizi azarlayan biri. Hayat hırpaladığında da sizi dinleyen biri. O Rodney sayesinde şu an olduğunuz kişisiniz.
Bu kitabın amacı mümkün olan en iyi “Rodney” olmanız için size yardım etmek.
Ergen çocuğunuza gerçekten yardım etmek söz konusu olduğunda şunu bilir şunu söylerim: Ben sizin