Омер Сейфеддин

Белый Тюльпан. Самые пронзительные турецкие рассказы ХХ века. Уровень 1


Скачать книгу

açık / Muhsin Çelebi / serbest adımlarla / girdi / kapıdan

      d. tekrar tekrar / Sadrazam / sordu / ısrar etti

      e. macera / Tebriz sarayındaki / karınlığına / tarihin / karıştı

      3. Составьте словосочетания, соединив существительное с глаголом.

      a. müsaade –          1. etmek

      b. rehine –            2. istemek

      c. ısrar –             3. geçirmek

      d. fiyat –             4. sıkmak

      e. dişler –            5. vermek

      f. haber –            6. koymak

      g. ele –              7. artırmak

      4. Ответьте на вопросы.

      a. Bayezid’in divanı nereye elçi göndermek istemişti?

      b. Muhsin Çelebi, Şah İsmail’e gitmek için hangi elbiseyi satın almıştı?

      c. Muhsin Çelebi, Pembe İncili Kaftan’ın parasını nereden almıştı?

      d. Muhsin Çelebi, Pembe İncili Kaftan’ı nerede bırakmıştı?

      e. Muhsin Çelebi, elçilikten döndükten sonra ne yapmıştı?

      5. Определите, верны (doğru) фразы, или нет (yanlış).

      a. Bayezid-i Veli’nin karakteri son derece yumuşaktı.

      b. Muhsin Çelebi, hazineden para almak istemedi.

      c. Muhsin Çelebi bahçesini rehine koydu.

      d. Muhsin Çelebi, Şah İsmail’in sarayında oturamadı.

      e. Muhsin Çelebi, Şah İsmail’in sarayından yavaş yavaş döndü.

ОТВЕТЫ

      1. a. Vezirler, sevgili padişahın sükûnunu bozmamayı en büyük vazifeleri sayarlardı.

      b. Sadrazam, ‘‘Ben tam bu elçiliğe münasip bir adam biliyorum,’’ dedi.

      c. Sadrazam bir an eteğine kapanılmasını bekledi.

      d. Muhsin Çelebi’nin yaşı kırkı geçiyordu.

      e. Sadrazamın şaşmaya hakkı vardı.

      2. a. Şah İsmail’in elçisi gayet ağır giyinmişti.

      b. Altı aylık nafakalarını ellerine verdi.

      c. Muhsin Çelebi, açık kapıdan serbest adımlarla girdi.

      d. Sadrazam ısrar etti, tekrar tekrar sordu.

      e. Tebriz sarayındaki macera, tarihin karınlığına karıştı.

      3. a. 2. müsaade istemek – просить разрешения;

      b. 6. rehine koymak – оставить в залог;

      с. 1. ısrar etmek – настаивать;

      d. 7. fiyat artırmak – повысить цену;

      e. 4. dişler sıkmak – стиснуть зубы;

      f. 5. haber vermek – сообщать;

      g. 3. ele geçirmek – захватывать.

      4. a. Bayezit’in divanı İran’a Şah İsmail’e elçi göndermek istemişti.

      b. Muhsin Çelebi, Şah İsmail’e gitmek için kaftan satın almıştı.

      c. Muhsin Çelebi, Pembe İncili Kaftan’ı almak için çiftliğini, mandırasını, evini, dükkanlarını, bahçesini rehine koydu.

      d. Muhsin Çelebi, Pembe İncili Kaftan’ı Şah İsmail’in sarayında bırakmıştı.

      e. Muhsin Çelebi, elçilikten kalan atı ve mücevher takımını sattı ve küçük bir bahçe satın aldı.

      5. a. doğru.

      b. doğru, Muhsin Çelebi, ‘‘Hazineden bir pul almam,’’ dedi.

      c. doğru.

      d. yanlış, çünkü Muhsin Çelebi sırtından Pembe İncili Kaftan’ı çıkardı, yere serdi ve üzerine bağdaş kurdu.

      e. yanlış, çünkü Muhsin Çelebi gece gündüz dörtnala döndü.

      Beyaz Lâle

      Hudutta bozulan ordu iki günden beri[50] Serez’den[51] geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve kırmızı, giysileri paramparça idi. Dursalar düşeceklermiş gibi, omuzlarındaki çamurlu tüfeklerin altında iki büklüm olmuş; yorgun ve perişan, ağır ağır yürüyorlardı.

      Askerin çekilmesi bitince Bulgarlar, Türk mahallelerinde gezinmeye başladılar. Şehrin Rum ve Bulgar olmayan kısmı[52] derin bir sükût içinde uyuyordu. Bütün perdeler inmişti. Kafeslerde heyecanlı gölgeler oynaşıyor, sararmış erkekler demirleri vurulmuş kapıların arkasında kalplerinin çarpıntısını dinler gibi, bütün gün bütün gece pinekliyorlardı.

      Bu sıkıcı, bu üzücü sükûnet çok sürmedi. Ertesi gün Bulgar ordusu mızıka çalarak şehre girdi, hükümeti ve kışlaları doldurdu. Aynı zamanda birçok komitacı[53] da karınca gibi sokaklara üşüşmüştü. Galipler sevinçlerinden bir yerde duramıyorlar, ayaklarında görünmez kanatlar varmış gibi, oraya buraya koşuyorlardı.

      Şehrin yağmasının ve ahalinin katliamının intizamını belirtmek ve usule göre idare etmek, Binbaşı Radko Balkaneski’nin vazifesiydi. O, daha içeri girilmeden merkez kumandanı tarafından tayin edildi.

      Bu, gayet mükemmel tahsil ve terbiye görmüş bir gençti. Lise öğrenimini İstanbul’da Galatasaray Sultanisi’nde bitirmiş, bin dokuz yüzde Sofya Harp Okulu’ndan çıkmış, birkaç sene sonra yedek orduya geçmişti. Asil ve zengin bir çiftçi olan babasının bitmez tükenmez denilen parasıyla[54] yaşıyor, hayatının bir kısmını çılgın eğlencelerle, bir kısmını da milli işlerle, yani Makedonya teşkilatıyla[55], bomba amirliğiyle geçiriyordu. Bekârdı. Evlenmeye vakit bulamamıştı. Çünkü hayatının bütün yazlarını Makedonya’da geçirir,