George Thomas Bettany

Charles Darwin


Скачать книгу

ve çok sayıdaki evcil hayvanına gösterdiği ilgi de elbette artmıştı. Tepe Ev’in güvercinlerinin güzelliği, çeşitliliği ve eğitimleri hem kentte hem de kentin ötesinde çok iyi bilinirdi. Bay Woodall, Charles Darwin’in okuldan arkadaşı olan din adamı W. A. Leighton’ın, Darwin’in çiçek toplarken annesinin bitkibilime ilişkin temel derslerinden birini anımsadığını hatırladığını belirtir. Ne yazık ki annesi, Tepe Ev’i çok erken bir zamanda terk etmiştir. Bayan Wedgwood, Charles’ın dokuz yaşına basmasına aylar kala, 1817 yılının temmuz ayında vefat etti.

      Dr. Robert Darwin’in en büyük oğluna dedesi Erasmus’un ismi verilmişti ve Carlyle’larla yakın dost olmasıyla göze çarpardı. Carlyle,15 Reminiscences16 adlı kitabında Erasmus hakkında, “Kendine özgü bir karakteri, alaycı yapısı ve pratik zekâsı olan biriydi. Tanıdığım en samimi, en dürüst, en mütevazı insandı. E. Darwin, verdiğim derslerde merhum Whewell’in17 beni ne kadar hevesle dinlediğini (her zaman benimle aynı fikirde olmasa da) görmüş ve ona ‘Uyumlu Demirci’ adını takmıştı. Sevgilim, dürüst adam Darwin’i çok severdi. Dükkânlara ve benzeri yerlere birlikte giderlerdi. O zamanlar omnibüsler18 çok pahalıydı, binmek için insan iki kere düşünürdü ve Darwin, eşimi tek atlı binek arabasıyla oradan oraya götürürdü. Darwin’in zaman zaman alaycı olan söylemleri eşime büyük keyif verirdi. Daha ilk bakışta onu ‘kusursuz bir beyefendi’ olarak tanımlamıştı. Ona göre yapmacık tek bir yanı dahi olmayan, kıymeti az bilinen, şefkatli biriydi.” Erasmus Darwin 77 yaşında, 1881 yılında vefat etmiştir. Hiç kuşkusuz çok kabiliyetli bir insandı, fakat bu kabiliyetine dair ondan geriye hiçbir şey kalmadı. Küçük kardeşi gibi o da mezunu olduğu Cambridge Christ’s College üyesiydi. Tıp alanındaki diplomasını 1828 yılında bu okuldan almıştı.

      6 yaşındaki Charles Darwin, kız kardeşi Catherine'le birlikte

      Charles Darwin, annesinin yaşamının son bulacağı 1817 yılının başlangıcında, tıpkı Wedgwood’lara benzer şekilde Darwin’lerin de bağlı bulunduğu Shrewsbury Üniteryen Kilisesi’nin vaizi Papaz George Case’in yanına okula gönderildi. Ardından 1818 yazının ortalarında, daha sonra Lichfield piskoposu olacak Samuel Butler’ın yönetimindeki Shrewsbury İlköğretim Okulu’na devam etti. Her yerde olduğu gibi buradaki öğretimin de temelinde klasikler vardı, bunlar geleceğin doğabilimcisinin zevkine pek hitap etmemişti. İngiliz okullarının şanına yaraşır olmayacak ama Charles Darwin bu okulların verdiği eğitimden pek fayda göremedi. Darwin’in zihnini şekillendiren, o dönemler tali bir konu olan Öklid dersi, Shrewsbury okulunun gerçek eğitim namına ona verebildiği tek şeydi. Doğa anaya ve onun bereketli yapıtlarına ilişkin çalışmalar, Darwin tarafından oldukça ilgi çekici bir hale getirilmiş olmalarına karşın, bahsi edilen dönemden yetmiş sene sonra bile okullarımızda verilen eğitimde kendilerine hâlâ pek az yer bulmaktadır.

      Bilindik derslere ilgi duyan genç adam, okul arkadaşlarının sportif faaliyetlerine karşı herhangi bir ilgi göstermedi. Okul arkadaşı Papaz W. A. Leighton’ın dediğine göre sessizdi, çoğu zaman düşüncelerinde kaybolurdu, ayrıca yalnız başına gezinmeyi de çok severdi. Bir diğer okul arkadaşı, Shrewsbury’deki St. Chad Bölge Papazı John Yardley’ye göre ise neşeli, iyi huylu ve konuşkandı. Çocukluk yıllarında yaşadığı kayda geçen kazalardan birisi, “dalgınlıkla” eski Shrewsbury surlarından düşmesiydi. Küçüklüğünde bile okul çağındaki her çocuğun ilgisini çeken deniz kabukları, madeni para, mühür gibi objeleri toplayıp koleksiyon yapmaya bayılırdı. Hem Darwin ailesinde hem de Wedgwood ailesinde var olan, mekaniğe yönelik doğuştan gelen yetenek, çocukların mekanizmalara olan ilgisinde kendini göstermişti. Darwin’in, gençlik hatıralarında hiç unutmadığı şeylerden biri dayısı Josiah Wedgwood’un ona verniye ölçeğinin nasıl kullanıldığını açıklamasıydı. Babasının arazisindeki güvercinler, egzotik bitkiler, bodur ağaçlar ve çiçeklerin Darwin’in zihninde hiç kaybolmayacak şekilde yer ettiğine ve Darwin farkında olmasa da bunların onu gelecekteki haline hazırladığına şüphe yok. Çok şükür okul günleri pek uzun sürmedi. 1825 yılında, on altı yaşındayken, tıpkı dedesi ve babası gibi kendini tıp alanına adamak için Edinburgh Üniversitesi’ne gitti. On altı yaşındaki genç adam, kitaplardan ziyade uzun uzun düşünüp gözlemler yaparak elde ettiği sonuçlarla donanmış bir haldeydi; içten gelen özgün karakteriyle, doğru olduğunu düşündüğü şeyi özümseyeceği ve kendisine uygun olmadığını düşündüğü şeyi reddedeceği, gürültüyle gösterişin yer almayacağı, bağımsız bir rol üstlenmeye hazırdı.

      Ikinci Bölüm

      Charles Darwin Edinburgh’a geldiğinde, üniversite en şaşaalı dönemlerinden birini yaşamıyordu. Tıp eğitimi veren profesörler, Darwin’i bu alana çekmeyi başaramadılar, iki senelik bir eğitim dönemi sonrasında Darwin, tıbbın onu içine çekmemesi gerektiğine karar verdi. Diğer yandan doğa tarihi için bambaşka bir durum sözkonusuydu. Darwin’in bu alana ilgisi gittikçe arttı. Edinburgh Üniversitesi’ndeki Plinian Society’de19 kafa dengi insanlarla karşılaştı. W. F. Ainsworth20 yazdığı The Athenaeum (1882) adlı kitapta Darwin’le beraber doğa tarihiyle ilgili, onlara ipuçları verebilecek nesneler bulmak umuduyla kimi zaman Firth of Forth21 kıyılarına, kimi zamansa Fife22 kıyılarına veya bölgedeki adalara kısa gezintiler yaptıklarını yazmıştır. Günlerden bir gün yine bir gezinti için bitkibilimci Dr. Greville’le birlikte May Adası’na gitmişlerdi. Kara ayaklı martıların ve diğer su kuşlarının tiz çığlıklarının, Scottish Cryptogamic Flora23 kitabını yazan saygın yazar Dr. Greville’in üzerinde bıraktığı etki, Darwin ve Ainsworth’u fazlasıyla eğlendirmişti, hatta Dr. Greville yemyeşil çimenlerin üzerine uzanarak engelleyemediği gülüşünün keyfini çıkarmıştır. Yine bu gezilerin bir başkasında genç doğabilimciler gecenin karanlığında Inchkeith’ta24 mahsur kalmışlar ve deniz fenerine sığınmışlardı.

      Bu tarihten sonra Darwin sadece koleksiyoncu ve keşif yapan bir doğabilimci değildi, artık önemli biyolojik olguları da gözlemliyordu. 27 Mart 1827 günü Plinian Society’de bir sunum gerçekleştirdi. Bu sunumda, plyzoa sınıfından yosun hayvancıklarının bir türünün (Flustra foliacea) yumurtalarında (daha ziyade larvalarında) birlikte yaşam süren binlerce organizmanın sürekli olarak keçeye benzer bir koloni oluşturduğundan bahsetti. Bu larvanın hareketinin eskiden seyrek olsa da artık sıklıkla karşılaşılan bir yapı olduğunu keşfettiğini duyurdu. Buna ek olarak, o zamana kadar bir yosun türünün ilk evrelerinden biri olduğu zannedilen küçük siyah varlığın aslında Pontobdella muricata (bir çeşit deniz sülüğü) yumurtası olduğunu ortaya çıkardı. Aynı yılın 3 Nisan’ındaysa bu deniz sülüğünün, yumurtalarının ve yavrularının da yer aldığı örneklerini sergiledi.

      Kuşkusuz, Darwin bu araştırmaları yaparken Dr. Grant’ın teşvik ve yardımlarından faydalanmıştı. Daha sonraları University College London’da doğa tarihi bölümünde profesör olacak olan Dr. Grant, o zamanlar Edinburgh Üniversitesi’nde süngerlerin yapısı üzerine incelemeler yapıyordu. Sözkonusu dönemde Edinburgh’ta fevkalade bir doğa tarihi müzesi kurmakla meşgul olan Profesör Jameson da bir şekilde Darwin’i etkileyen kişilerden biriydi.