Kerim Kuvetli

Anadolu'nun Sırları


Скачать книгу

sergilediği asil davranışlar ile insani değerlerin yüceliğini vurgulamak istemiştir. Belki de bu Homeros destanları üslubunun en değerli özelliklerinden biridir.

      Eserlerinde yarattığı kader bilinci sonraki çağların yazarlarına esin kaynağı olmuştur. Bir krallığın, kralın ya da kahramanların yazılmış kaderden yani onları bekleyen sondan kaçamamaları ve trajik akıbetlere uğramaları edebiyatta kader bilincini doğurmuştur.

      Günümüz yazın bilimcileri ve kültür tarihçilerinin görüşlerine göre; Homeros’un eserlerinin anlatı gücü tarihin hiçbir döneminde etkisini yitirmemiştir. Tarihsel, kültürel ve mitsel bilgiyi harmanlayarak destansı anlatı biçimini geliştiren Homeros, antik dönemin “anlatı bilgesi” olarak kabul edilir. Onun anlatma bilgeliği, keskin zekâsının yanında, yaşadığı çevreden ve dünyayı anlama bilgeliğinden kaynaklanır.

      Homeros; iyi bir gözlemci, tarihi iyi bilen bir bilgeydi ve tarihin yaşamı belirleyen gücünü görebilmişti. Eserlerinden ayrıca şehirler, yollar, deniz, dağlar, ovalar, akarsular kısacası derin coğrafya bilgisi içeren bilgeliğini de okuyabilmekteyiz. Bir bakıma, Akdeniz coğrafyası ve halklarının yaşam biçimini sanatsal içeriğe dönüştürmüştür.

      Bilindiği gibi antik dönemin önde gelen egemen sanatı, anlatı sanatıdır. Anlatı sanatının ana konusu tarih, tanrılar ve mitlerdir.

      Mitler antik dönemde yaşamın her alanında vardır ve anlatı için önemli bir başvuru kaynağıdır. Fakat destanlarda geçen söz konusu mitlerde anlatıldığı coğrafyaya göre farklılıklar vardır. Tarihsel bir olayı mitolojik bir biçimde aktarma özel bir çalışma gerektirir. Antik çağda mitsel anlatım; tarihsel ve siyasi çevreye göre uyarlanmaktadır. Bu sebeple hemen hemen her şehrin kendi mitleri vardır. Ozanlar bu versiyonların da bilgisine sahip olmalıdırlar ki özgün olabilsinler. Bu mitsel destanların en zengin kaynağı ise Anadolu’dur. Anadolu’nun Ege kıyısındaki şehirleri bu türün ana kaynağı olmuştur. Homeros’un yaşadığı İyonya coğrafyası ise; Sümer, Babil, Asur, Hitit, Mısır ve Yunan gibi birçok zengin kültürle beslenmiş ve dogmatik fikirlerden uzak, özgür ve özgün düşüncelerin kendine yer bulabildiği güzel bir yerdi. Bu sebepledir ki destan türünü sanatsal zirveye taşıyan ve destansı anlatımın en özgün eserlerini veren Homeros’un bu bölgeden çıkması hiç de tesadüf değildir.

      Homeros, hem İlias hem de Odysseia destanlarında kendi zamanına değin gelen eski sözlü tür olan anlatıların dilini, anlatma biçimini aşmış; yapıtlarını özgün içeriklerle donatmıştır. İlias destanı altılı ölçüyle yazılmış on altı bin dizeden, Odysseia ise on iki bin dizeden oluşur. Yapıtları döneminin anlayışından farklı ve ileridir. Geleneksel olanın yerine farklı bir üslup getirmiş yani “yeni destan dilini” keşfetmiştir. Eski Yunan destanlarının anlatı dilindeki, olayları başlangıcından kronolojik olarak anlatma ve sonlandırma gibi klişeleri aşarak olay örgüsünü ve hikâyeleri çeşitlendirmiş ve monotonluğa düşmeden anlatma becerisi göstermiştir. Onun destanlarında anlatı olayların başlangıcından değil, ortasından başlar ve sonlandırılmaz. Böylelikle yazınsal ve sanatsal yönü güçlü bir tür yaratmıştır.

      Homeros’un kültürel atamız olarak kabul edilmesinin en büyük sebeplerinden biri onun tarihte en çok okunan, eleştirilen ve alımlanan yazar olmasıdır. Önce Antik Yunan kültüründe ardından Antik Roma kültüründe kazandığı popülaritesi, günümüze kadar devam etmiş ve Avrupa’dan Amerika’ya kadar yayılmıştır. Anadolu kıyılarında doğan tarih, coğrafya, kültür anlatma bilgeliği barındıran eserleri başka kültür coğrafyalarındaki yapıtlara öncülük etmiştir. Herkes Homeros’tan bir şeyler öğrenmiştir diyebiliriz. Birçok yazar ve şair onun eserlerini taklit etmiş ya da hikâyelerinden esinlenmişlerdir. Homeros’un eserleri günümüze değin okul kitaplarında yer almış ve bilgi kaynağı olarak değerlendirilmiştir.

      Homeros’un yazdığı eserler nesiller boyunca dilden dile dolaşmış, dünyanın en bilinen destanları olmuştur. Çocukluklarında bu efsanelerle büyüyenler, Kral Priamos’un hazinelerinin peşine düşmüş, savaşlarda çarpışan gençler kendilerini Truvalı Prens Hector’un ya da Achilleus’un yerine koymuşlar ve onlar kadar cesur ve büyük savaşçılar olmayı hayal etmişlerdir. Büyük İskender’den Roma İmparatoru Augustus’a, Fatih Sultan Mehmet’ten Mustafa Kemal Atatürk’e kadar tüm büyük önderlerin etkilendiği eserler olmuştur.

      Yunan ve Roma dünyasından, Troia temasını ayrıntıları ile tasvir eden çok miktarda sanat eseri günümüze kadar ulaşmıştır. Türkiye, Avrupa ve Amerika’da pek çok müzede İlyada’dan çok çeşitli konuların tasvir edildiği örnekler bulunmaktadır. Avrupa’nın kültürel atası olarak kabul edilen İtalya’nın kurucusu dahi, Homeros’un İlyada eserinde geçen Truvalı kahraman Aeneas olarak kabul edilir.

      Bütün Avrupa tarihinin biçimlenmesinde önemli etkileri olan modern dünyanın bakış açışını büyüten filoloji, edebiyat, tarih, coğrafya, retorik, sanat, teoloji, felsefe gibi birçok alanı etkilemiş Homeros yapıtlarının, Anadolu’da ortaya çıkmış olması, bizim açımızdan gurur verici bir durumdur.

      Coğrafyacıların Atası Strabon

      Amasya (Amasia), Türkiye’nin en büyük ikinci akarsuyu olan Yeşilırmak’ın kenarına kurulmuş bu güzel şehir, akarsuları, elma bahçeleri, dağları, ovaları ve gölleri ile coğrafi bir güzelliğe sahipken aynı zamanda coğrafya denilince dünyada akla gelen ilk isimlerden, coğrafyacıların atası olan Strabon’un da doğduğu ve yaşamını sürdüğü şehir olmasıyla güzelliğini taçlandırmıştır. Bugün şehrin merkezinde Şehzadeler Gezi Yolu’nda bu ünlü tarihçi ve coğrafyacının heykeli bulunmaktadır.

      Strabon (MÖ 63 – MS 25) Küçük Asya’nın Karadeniz kıyısında Amasia (Amasya) kentinde doğdu ve hem İskenderiye hem Roma’da öğrenim gördü. En önemli eseri, bilinen tüm dünyayı Mukaddime’sinde belirttiği gibi “kara ve denizdeki şeyleri, hayvanları, bitkileri, meyveleri ve çeşitli bölgelerde görülen başka her şeyi” kapsayan, on yedi ciltlik Geographika’sıdır.3

      Strabon Heykeli, Amasya

      Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Strabon, klasik Yunan eğitimi gördü. Eğitimi için Roma’ya MÖ 44 yılında gitti. Önce Aristoteles sonra Stoa okulunun görüşlerini benimsedi. Tam on üç yıl eğitimi için Roma’da kaldı. Roma İmparatorluğu topraklarının büyük bir kısmını dolaşmıştı. Ardından yine eğitim için Mısır’a gitti. MÖ 28 yılında İskenderiye’ye gitti ve orada uzun süre kaldı.

      Geographika (Coğrafya) adlı yapıtı on yedi cilttir ve bunun büyük bölümü günümüze kadar gelmiştir. Bu eseri Yunan ve Roma dünyasının daha kapsamlı anlaşılmasını sağlamak için yazmıştır. En geniş seçmeci düşüncelere yer veren yapıt, Eratosthenes, Hipparkhos, Epheros, Polybios ve Poseidonios adlı tarihçilerden esinlenmişti.

      Strabon’un coğrafyası tarihsel bir özellik taşımakla birlikte, insanın, kavimlerin ve imparatorlukların fiziki dünya ile olan ilişkilerini de belirtir. Bu özelliğiyle Ptolemaios’un Geographike Apheresis adlı eserinden üstündür.

      Strabon’un Geographika eseri, yazıldığı döneme kadar olan eserlere bakıldığında Anadolu coğrafyası ile ilgili en kapsamlı bilgileri içeren rehber kitaptır. Eserin günümüz Türkçesi ile basılmış Antik Anadolu Coğrafyası isimli kısmı yurdumuzun tarihi coğrafyasıyla ilgilidir ve eserlerinden XII., XIII. ve XIV. kitaplarını içermektedir.

      Strabon’un bu temel eseri yalnızca bir coğrafya