Rory Gallagher

Basit Düşün


Скачать книгу

Nihai hedef, asıl hedefinize ulaşmaktaki motivasyonunuzu (Altın Olimpiyat madalyası kazanmak ya da işyerindeki performansınızı artırmak gibi) canlı tutarken, “yakın hedef” içinde bulunduğunuz anda tamamlamanız gereken görevleri (bir bisikletin aerodinamiklerini geliştirmek ya da sunum becerileriniz üzerinde çalışmak gibi) daha iyi tanımlayabilmenize yardımcı olur. Bir psikoloğun dediği üzere “uzak hedeflerinizi günlük hayatın angaryasıyla harmanlamayı”46 bilmeniz gerekir. Bölümlemenin en temel derslerinden biri, her ayrı bölümün bir araya geldiğinde nihai hedefinize ulaşmanızı sağlayacağından emin olmaktır.

      Bu bölümde belirlenen üç altın kural, hedefinize ulaşma yolunuzda sizlere yardımcı olacaktır. İlk kural, kendinizin ve başkalarının refahını nelerin artırabileceğini düşünmenizi öğütler. Bunu gerçekleştirebilmenizin bir yolu olarak, hayatınızda değiştirmek istediğiniz her şeyi listeleyip sonra da refah seviyeniz üzerindeki etkisini ve de o alana karşı duyduğunuz ilgi ve tutku kriterlerini göz önünde bulundurarak bir puanlama yapmanızı önermiştik. Bu aşamada biraz zaman harcamanız gerekse de, eğer bunu yapabilirseniz tutkuyla peşinden koşabileceğiniz ve muhtemelen hayatınızı (ve etrafınızdakilerin hayatlarını da) iyileştirecek bir hedef bulmuşsunuz demektir. Bundan sonraki adım ise hedefinize ulaştığınızda size yardımcı olanların ve sizin bunun farkına varabilmeniz için başarının nasıl görüneceği hakkında kendinize karşı dürüst olmanızdır. Son olarak ana hedefi parçalara ayırmanın öneminden bahsettik. Bu küçük “parçalar” basit düşün yaklaşımının temelini oluştururlar. Bu parçalar sayesinde, büyük ve uzun vadeli hedefinizle, o hedefe ulaşmak için günlük olarak yapmanız gerekenler arasındaki bağlantıyı görürsünüz. Şimdi hedefinizi belirlediğinize göre, bir sonraki bölümde günlük hayatınızın ve rutinlerinizin ana hedefinize ulaşmanız yolunda size nasıl destek olabileceğiyle ilgili bir plan yapabiliriz.

      2

      PLANLAYIN

      Amerika'nın 2008’deki başkanlık seçimlerine dönelim. Amerika, Obama çılgınlığına kapılmış durumdadır. Ülkenin dört bir yanından gelen genç partililer, Barack Obama’nın seçilmesi güç bir adaydan, başkanlık için yarışan güçlü bir adaya dönüştüğü, görünürde engellenemez yükselişine yardım etmek için ellerinden geleni yapıyorlardır. Başarısının büyük kısmını galibiyeti süresince ve sonrasında oy verenlerle sanal ortamda bağlantı kurmasına borçludur. Hatta bu seçim “Facebook Seçimi” olarak isimlendirilmiştir47. Bunun sosyal medya devrimini gerçek anlamda kucaklayan ilk başkanlık seçimi olduğu doğrudur. Aslında sahne arkasında, neredeyse hiç ilgi çekmeyen ama dünya üzerindeki tüm kampanyacıların dikkat etmesi bilgece olacak türden bir devrim daha dönüyordur.

      Obama’nın ekibi insanların yıllardır aynı metotlarla oy vermeye teşvik edildiğini fark etmiştir. Partiye sempati duyan insanlarla iletişime geçilip bu yıl oy vermeyi düşünüp düşünmedikleri sorulmaktadır. Bu alanda geçmişte yapılmış birçok çalışma, insanlara telefon etmenin bir fark yaratıp yaratmadığını ve eğer yaratıyorsa arkadaş canlısı bir üslubun mu yoksa ciddi bir tavrın mı işe yarayacağını araştırmaktadır48. Ancak soruları şekillendirme biçiminin insanların nasıl cevap vereceğini etkilediği gerçeğinin davranış bilimi literatürünün ana alanlarından biri olduğunu göz önüne alan Obama’nın ekibi de, insanların oy vermeye gelmelerine yarayacak daha etkili yöntemler olabileceğinde karar kılmıştır.

      Şu anda Harvard’da çalışan ve Davranışsal Kavrayış Ekibi’yle eğitim alanında çeşitli projelerde işbirliği içinde olan Todd Rogers ve Notre Dame Üniversitesi’nden meslektaşı David Nickerson konuya dahil olmuştur. Rogers ve Nickerson, insanların basit planlar yapmak için cesaretlendirildiği durumlarda, planları gerçekleştirme ihtimallerinin çok daha yüksek olacağı sonucunu ortaya çıkaran bir dizi psikolojik bulgudan son derece etkilenmiştir. Önerme basittir. İnsanlara oy verip vermeyeceklerini sormak yerine, nerede, ne zaman ve nasıl oy vereceklerini düşünmeye teşvik etmek gerekir. Böylece etkin planlamanın nasıl sonuçlara yol açabileceğini görmek için Pensilvanya’daki demokratik ön seçimlere katılan 300.000 kişi üzerinde, gelmiş geçmiş en büyük seçim denemesini gerçekleştirmişlerdir.

      Bir grup insan standart gruba dâhildir. Bu kişiler düzenli olarak aranmış, yaklaşmakta olan seçimler ve oy verme görevleri kendilerine hatırlatılmıştır49. İkinci gruba da telefonla ulaşılmış, ancak bu sefer oy vermeye niyetli olup olmadıkları sorulmuştur. Üçüncü ve son gruba ise saat kaçta oy verecekleri, nereden gelecekleri ve öncesinde ne yapmayı düşündükleri sorulmuştur. Nerede, ne zaman ve nasıl ek soruları, plan yapılmasını teşvik etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Seçmenlerden oy verme eylemi ve günlük yaşamları arasında basit ve kavramsal bir bağ kurmaları istenmiştir.

      Peki insanların oy vermelerini sağlayan en etkin yol hangisidir? Hatırlatıcı standart telefonları (oy vermelerini hatırlatan) alan grubun oy verme ihtimalinde bir artış görülmemiştir. Oy vermeyi düşünüp düşünmedikleri sorulan grubun oy verme oranında yüzde 2 artış görülmüştür. En büyük etkiyi ise planlama mesajları yaratmıştır. Bu gruptaki insanların oy verme oranı yüzde 4,1 artmıştır. En şaşırtıcı kısım ise, oy vermeye uygun tek kişinin yaşadığı hanelerdeki insanların oy verme oranlarındaki artışın yüzde 9,1 olmasıdır. Belki de bunun nedeni, bu kişilerin özellikle de başkalarına bağlı herhangi bir planlarının olma ihtimalinin çok düşük olmasıdır50. Seçim sonuçları üzerine düşünen ve bu alana ilgi duyanlar için bunlar devasa rakamlardır. Rogers ve Nickerson’ın da belirttiği üzere, 2012’de belirli bir adayı seçenlerin oy verme oranında toplamda yüzde 2,1 artış görülseydi, seçmenlerin Florida, Kuzey Carolina ve Ohio’daki sonuçları değiştirme gücüne sahip olduğu ortaya çıkacaktı. 2008’de Florida, Indiana, Kuzey Carolina ve Missouri’deki eyalet seçim sonuçları da benzer biçimde değişebilirdi. Başka bir deyişle, bir seçim özellikle çekişmeli olduğunda, basit planlama yöntemleri seçim sonuçlarını kökünden değiştirecek güce sahipti.

      Planlamanın hedeflere ulaşmadaki anahtar etmen olduğuna inanıyoruz. Ancak görüldüğü üzere, bu planları nasıl yaptığınıza dair ufak detaylar büyük önem taşır. Bu bölümdeki üç altın kural, bu detayları doğru anlamanıza yardımcı olacaktır. Bunlar:

      • Basit Tutun. Hedefinize bağlı kalmak için gerekli zihinsel çabayı azaltacak ve amacınızdan saptığınız zaman farkına varmanıza yardımcı olacak türden, basit ve net kurallar belirlemelisiniz.

      • Eyleme Dökülebilecek Bir Plan Yapın. Bu adımların her birini başarmak için ihtiyacınız olan her eylemi nasıl, nerede ve ne zaman yapacağınızı belirlemek başarı oranınızı artıracaktır.

      • Planı Alışkanlık Haline Getirin. Aynı tetikleyici etkenlere karşılık olarak aynı eylemleri tekrarlamak, hedefinize ulaşmanızı çok daha kolaylaştıracak alışkanlıklar edinmenize yardımcı olacaktır.

1 Kural: Basit Tutun

      Owain birkaç yıl önce, tükettiği alkol miktarını azaltmaya karar vermişti. Ne zaman işten gelip yemek hazırlamaya girişse, kendine ve eşi Sophie’ye birer kadeh şarap doldurur olmuştu. Bazen yemekle birlikte bir kadeh daha içip, eğer şişenin sonuna yaklaşmışsa televizyon izlerken kalanını da bitirirdi. Ağır içici değildi. Ancak medyada “orta sınıf içiciliği” diye tanımlanan kötü bir alışkanlığa kapılıyor olma tehlikesi vardı51. Bu tanıma göre bir kadeh şarap ya da bir