David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı


Скачать книгу

ömrü boyunca, tanınmış herhangi bir besteciden daha fazla, 500’ün üzerinde konçertoya imza atarak, insanı şaşkına çevirecek bir üretkenlik sergiledi. Vivaldi vokal eserler bestelemesine rağmen, parçalarının çoğu enstrümantaldir ve en çok da bu alanda ün yapmıştır. Son derece güzel bir etkileyiciliğe sahip olan konçertoları, incelikli hüzünden heybetli coşkuya uzanan bir dizi duyguyu içinde barındırır.

      Vivaldi’nin eserlerinin çoğu bir hikâyeyi anlatan, bir duyguyu çağrıştıran veya genelde doğal döngüdeki gerçek hayattan olayların bir izlenimini veren bir program niteliğindeydi. Konçertolar çoğunlukla üç bölümden oluşuyordu: bir allegro (canlı tempo) bölüm, aynı veya benzer bir tonda yavaş bir bölüm ve ilkinden bile daha canlı olabilen son bir allegro bölüm.

      Vivaldi’nin “Gece”, “Denizdeki Fırtına” ve “Sakakuşu” gibi besteleri arasında en ünlüsü, bugün klasik Batı müziğinin en popüler eserlerinden biri olarak kolayca hafızalarda yer eden ve dört konçertoluk bir diziden oluşan “Dört Mevsim”dir. Bu ve diğer parçalarıyla Vivaldi, solocunun rolüne olağanüstü bir drama ve gösteriş duygusuyla benzeri görülmemiş bir önem yükleyerek devrim yapmıştır. Vivaldi, aynı zamanda Johann Sebastian Bach ve klasik dönem bestecileri üzerinde, hatırda kalan temaları, maceracı ritmik motifleri ve bestelerinin duruluğuyla büyük bir etki bırakmıştır.

EK BİLGİLER:

      1. Vivaldi’nin çoğu elyazmasının başında, “Laus Deo Beataeque Mariae Deiparae Amen” sözlerinin bir kısaltması yer alıyordu. Bu ifade, “Tanrı’nın ve Kutsal Meryem’in (Tanrı’nın anası) Onuruna” anlamına gelir.

      2. Vivaldi’nin hayatının bir noktasında, o zamanlar bir müzisyen için ödenen en yüksek maaşlardan birini aldığı, bir yılda 50.000 duka altını kazandığı biliniyor.

      Mantık

      Mantık, biçimsel geçerliliği olan akıl yürütmelerin incelemesidir. Akıl yürütme, öncülleri veya varsayımları olan birçok cümleden ve sonucu belirten bir cümleden oluşur. İşte size bir örnek:

      Sokrates bir insandır.

      Eğer Sokrates bir insan ise, o zaman Sokrates ölümlüdür.

      Dolayısıyla Sokrates ölümlüdür.

      Geçerli bir akıl yürütme sonucun doğruluğunu, öncüllerinin doğruluğunun takip ettiği bir akıl yürütmedir. Ancak, bu akıl yürütmenin geçerliliği, Sokrates, insanlık veya ölümlülük hakkında herhangi bir şeye bağlanamaz. Geçerlidir, çünkü oluşturulma biçimi veya yapılışı geçerlidir. Aşağıdaki, aynı akıl yürütmenin şematik bir anlatımıdır:

      1. p

      2. Eğer p ise, o zaman q’dur

      3. Dolayısıyla q’dur

      P veya q yerine hangi tümceleri koyduğumuzun önemi olmaksızın, bu geçerli bir akıl yürütmedir. Orijinal akıl yürütme (1)-(3), p ve q için belli tümceler koyduğumuz akıl yürütmeyle aynıdır. Ve, veya, biraz ve herhangi gibi sözcükler mantıksal ifadeler olarak isimlendirilir. Mantık çalışmaları, geçerli akıl yürütmelerini tasarlayan şeyleri sorgular. Eğer-o zaman ve ve gibi farklı mantıksal ifadeler arasındaki ilişkiyi ve bunların geçerli akıl yürütmelerinin kurulmasındaki rollerini inceler.

EK BİLGİLER:

      1. Aristo’nun ilk mantıksal sistemi geliştirmesinden beri mantık genellikle, bir kişinin felsefede öğrenmesi gereken ilk konu olarak kabul alınır.

      2. Gottlob Frege (1848-1925), modern mantığı 1879’daki Begriffschrift eserinde geliştirdi. Frege mantığı kökten değiştirmesine rağmen, alanı dışında neredeyse hiç bilinmez.

      3. Her gerçeğin ya doğru ya da yanlış olması ilkesi bazı filozoflarca reddedilir. Bazılarıysa ise tüm çelişkilerin yanlış olduğunu bile reddederler.

      Kral Davud

      Kral Şaul’dan sonra yönetime geçen Kral Davud, İsrail’in ikinci ve en büyük kralıydı. Yesse’nin oğluydu ve bir çoban olarak yetiştirildi. Hikâyesi İncil’de, Samuel’in kitabında anlatılır ve belki de en çok “Davud ve Goliath” hikâyesiyle bilinir.

      Goliath bir Filistinli’ydi ve bazılarınca üç metre boyunda olduğu söylenen bir devdi. Davud’la karşılaştığında Filistinliler İsrailliler’le savaştaydı. Ancak, savaşa girmeden önce Goliath İsrailliler’e onu yenebilecek bir savaşçı göndermeleri için meydan okudu. Goliath bu meydan okumayı kırk gün boyunca her gün tekrarladı, ama hiçbir İsrailli bunu kabul etmedi. Sonunda, o sıralarda bir ergen çocuk olan ve o an, sadece savaştaki büyük kardeşlerine yiyecek getirdiği için orada bulunan Davud, öne çıktı.

      Kral Şaul, Davud’un cesaretiyle neşelendi ve ona bir silah ile bir zırh sundu, ama Davud kabul etmedi. Goliath ile karşılaşmaya yanına bir sapan ve birkaç taş alarak gitti. Goliath saldırıya geçmeden önce, Davud sapanıyla bir taş atıp Goliath’ı başından vurarak yere devirdi. Ardından Goliath’ın kılıcını kaptı ve son bir hamleyle onun kafasını uçurarak zafere ulaştı.

      Bundan sonra Davud’un ünü tüm İsrail’e yayıldı. Kral Şaul da onu bir tehdit olarak algılamaya başlayıp, öldürtmek istedi. Fakat Şaul’un oğlu ve mirasçısı olan Yonatan, Davud’la arkadaş oldu ve onun hayatta kalmasına yardım etti. En sonunda Davud, Şaul’dan sonra İsrail’in ikinci kralı olarak seçildi.

      Davud kral olunca İsrail’in kuzey ve güney kavimlerini birleştirdi, başkenti Kudüs’e taşıdı. MÖ 1000 civarından başlayarak yaklaşık kırk sene ülkesini ciddi bir zorlukla karşılaşmadan yönetti. Krallığı esnasında Davud, Batşeba isminde evli bir kadına aşık oldu ve onu hamile bıraktı. Günahını örtmek için kadının eşine ordusunda bir asker olmasını emretti ve sonrasında onu öldürüleceği ön cepheye yolladı. Karşılığında Tanrı, bir peygamber olan Na-tan’ı, Davud’u suçuyla yüzleştirmek için gönderdi.

      Yahudiler Tanrı’nın, kusurlu da olsa Davud’a soyunun İsrail’i sonsuza dek yöneteceğini vâdettiğine inanırlar. Bu nedenle Yahudi geleneğine göre Mesih’in, Davut’un torunu olacağına inanılır.

EK BİLGİ:

      1. Goliath’ın hipofiz bezindeki bir bozukluk sonucu anormal bir cüsseye sahip olduğu söylenir. Bu bozukluğun varsayılan bir diğer göstergesi, Davut’un Goliath’a fark ettirmeden ona nasıl yaklaşabildiğini açıklayan, yanlarını görememe hastalığı olabilir.

      Magna Carta

      İngiltere Kralı John, 1214’te Fransa Kralı II. Philip ile girdiği bir savaşta yenilgiye uğradı. Ardından ülkesine dönüp, denizaşırı seferini desteklememiş olan baronlardan ağır vergiler toplayarak kraliyet hazinesini yeniden yapılandırmaya teşebbüs etti. Bunun üzerine baronlar isyan etti ve 1215 yazıyla beraber Londra’yı ele geçirdiler.

      Londra’nın düşmesiyle birlikte, Kral John, Thames Nehri’nin kıyısındaki çayırlıkta, Runnymede’de bir anlaşma yapmak için pazarlığa oturdu. Magna Carta adındaki bildiride özetlenen anlaşma, temel özgürlükler ve kralın mutlak gücü üzerine konan bir dizi sınırlamaların bir teminatıydı. Magna Carta 19 Haziran’da kraliyet mührüyle damgalandı ve ülke genelinde okunması emredildi. Anlaşma, sadece Kral John’u değil tüm mirasçılarını sonsuza dek bağlıyordu.

      Anlaşmanın ilk taslağı sadece baronlar için geçerliydi, ama son hali her özgür insanı kapsayacak şekilde değiştirildi.