David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı


Скачать книгу

için kullananlarla hayvan yetiştirmek için kullananlar arasındaki tarihi çatışmayı da gösterir. Kendisine âşık çiftçi bir tanrı ile çoban bir tanrı arasında seçim yapmaya zorlanan güzel bir tanrıça hakkındaki benzer bir hikâye Sümer kültüründe de karşımıza çıkar.

EK BİLGİLER:

      1. Kabil’in taşıdığı işaretin niteliği tarif edilmemiştir. Kimileri bu işaretin kızıl saçlar veya yüzde bulunan bir iz olduğunu öne sürmektedir. Kimileriyse bunun siyah ten olduğunu öne sürer ki bu teori köleliği meşru kılmak için de kullanılmıştır.

      2. Bu hikâyenin bazı İslami versiyonlarında Habil’in katledilmeye hiç direnmediği öne sürülür ve Habil bir pasifizm sembolü olarak görülür.

      Büyük İskender

      Büyük İskender (MÖ 356-323), Yunanistan’ın dağlık bir bölgesindeki bir krallık olan Makedonya’da doğdu ve ünlü Atinalı öğretmen Aristoteles’ten eğitim aldı. Babası Kral II. Philip, Makedonya’nın topraklarını Atina da dahil Yunanistan’ın antik şehir devletlerinin çoğunu alarak genişletmişti. Philip’in bir tiyatroda suikasta kurban gitmesinin ardından İskender yirmi yaşında babasının tahtına geçti.

      Kral olarak İskender, hayret verici bir dizi fethe imza atıp, o zamanlar Akdeniz’in çoğunu kapsayan bir imparatorluk yaratarak babasını aşmıştır. Başka hiçbir kral antik dünyada böylesi geniş bir coğrafyada egemenlik kuramamıştır. İskender’in orduları Makedonya’yı üs alarak Yunanistan, Suriye, Mısır, Mezopotamya ve Pers İmparatorluğu’nu istila ettiler. İskender, kral olduktan altı yıl sonra MÖ 330’da Pers kralı Darius’u yendi. En sonunda krallığını Hindistan’a kadar genişletti. Otuz üç yaşında, Babil antik şehrinde öldüğünde hükümranlığı aniden sona ermiş oldu.

      İskender’in yarattığı imparatorluk onun ölümünden sonra devlet yöneticileri arasında paylaşıldı fakat Romalılar tarafından işgal edilene dek yüzlerce yıl varlığını sürdürdü. Fethedilen topraklarda İskender ve orduları farklı gelenekleri olan yeni medeniyetlerle karşılaşmışlardı. Yunanlılar, yenilen milletlerin kültürlerini basit bir şekilde yok etmekten ziyade benimsediler ve Helenizm olarak bilinen yeni, melez bir kültür ortaya çıktı. Tarihte ilk kez güneydoğu Avrupa’nın geniş bir kısmı ile Yakındoğu aynı dili konuşup tek bir kültürel altyapıyı paylaştı. Yunanca yüzyıllarca antik dünyada lingua franca, ortak dil oldu, Yeni Ahit kitapları başlangıçta Yunanca yazıldı. Ordularının hareketiyle ortaya çıkan kültürel maya belki de İskender’in modern dünyaya bıraktığı en anlamlı mirastır.

      İskender, bugün hâlâ dünyanın ilgisini çekmektedir. Çağdaş tarihçiler onun acımasız komutanlığını, atlara duyduğu sevgiyi ve felsefe çalışmalarını incelemeye devam etmektedirler. Son zamanlarda İskender’in cinsel eğilimleri de merak konusu olmuştur.

EK BİLGİLER:

      1. Babasının fetihleri, küçük bir çocukken İskender’in canını sıkıyordu. Plutarch’a göre, genç İskender, kral olduğunda kendisine fethetmek için çok az yer kalacak diye üzülüyordu.

      2. Mısır’ı fethettikten sonra İskender, Akdeniz kıyısında kendi ismini verdiği bir düzine şehirden biri olan İskenderiye’yi kurdu. Yunanlılar İskenderiye’de binlerce parşömen barındıran devasa bir kütüphane inşa ettiler. Birkaç yüzyıl sonra kütüphanenin yanmasıyla beraber antik dünyaya ait birçok önemli bilgi de yok oldu.

      3. İskender hırslı bir avcıydı. Günümüzde Özbekistan sınırları içerisinde kalan topraklarda, tek bir av sırasında aralarında aslanlar da olmak üzere 4000 hayvan avladığı söylenir. Antik Yunanlılar hayvanları avlamak için mızrak ve ağ dışında pek az şey kullanırlardı.

      Kayıp Cennet

      John Milton’ın epik şiiri Kayıp Cennet (1667) İncil’in “Yaratılış” bölümünde de anlatıldığı gibi insanın masumiyetini kaybedişinin uzun ve ayrıntılı bir temsilidir. İngilizce’deki en güzel epik şiir sayılan Milton’ın başyapıtı, yalnızca Batı edebiyatında bir dönüm noktası olması bakımından değil, aynı zamanda Reform’un da etkileyici eserlerinden biri olması bakımından önemlidir.

      Kayıp Cennet, vurgulu hecelerin vurgusuz heceleri takip ettiği onlu hece ölçüsüyle yazılmış, uyaksız bir şiirdir. Shakespeare de oyunlarının çoğunu bu şekilde kaleme almış, ama Milton bu yapının olasılıklarını ve uygulamalarını önemli ölçüde genişletmiştir. Aynı zamanda, Homeros ve diğer klasik dönem şairlerinin epiklerinde sıkça kullandıkları uzun, karmaşık bir teşbih türü olan destansı benzetmeden de epeyce faydalanmıştır.

      Kayıp Cennet, Şeytan ve diğer düşmüş meleklerin Tanrı’ya karşı gelerek Cennet’teki savaşı kaybetmeleriyle başlar. Ceza olarak Tanrı onları cehenneme gönderir. İntikam arzusuyla yanıp tutuşan Şeytan ve yandaşları, Tanrı’nın yaratırken en çok değer verdiği insanı baştan çıkarmaya karar verirler. Şeytan cehennemden sıvışarak gizlice Cennet’e girer. Kendisini karakurbağası olarak gösteren Şeytan, Âdem ve Havva uyurken Havva’nın kulağına fısıldayarak memnuniyetsizlik tohumları eker. Şeytan’ın planının farkında olan Tanrı, Rafael adlı meleği Âdem’i uyarması için gönderir. Cennet’e geri döndüğü zaman Şeytan, Havva’nın tek başına çalışmak için Âdem’den izin kopardığını görür. Bu kez bir yılan kılığına girip pohpohlama ve kurnazlıkla Havva’yı Tanrı’ya karşı gelip Bilgi Ağacı’nın meyvesini yemesi için ikna eder. Havva’nın bu davranışını öğrenen Âdem çaresizliğe kapılır. Ancak Havva’sız Cennet’te yaşamaktansa Havva’ya katılıp sürülmeyi tercih ederek bilinçli olarak meyveyi yemeye karar verir. Yanlarına gelen Başmelek Mikail’in insanlığı bekleyen kötü talihi Âdem’e göstermesinden sonra, Âdem ile Havva “el ele,” gözyaşları içinde, “dalgın adımlarla ve yavaşça,” cenneti terk ederler.

      Kötü adamlar çoğunlukla edebi çalışmaların en ilginç karakterleridir, Kayıp Cennet’te de durum böyledir. Şeytan en karmaşık, gerçekçi ve etkileyici karakterdir. İleri görüşlü, liderlik ve hitabet becerileri sergileyen, ama bu niteliklerini gururu adına, bencilce amaçlar için kullanan bir anti-kahramandır. Ayrıca Şeytan kötülük yaparken bilinçsiz değildir, kendisinin farkındadır, Tanrı’nın onu sürdüğünü bildiğinden eziyet çekmektedir. Sonunda Şeytan trajik bir şahsiyet olarak karşımıza çıkar ve bu yorum, kimilerinin Milton’ı Şeytan’a çok fazla sempati duymakla suçlanmasına sebep olmuştur.

EK BİLGİLER:

      1. Milton, muhtemelen glokom hastalığından kör oldu ve 1654 yılıyla beraber yazılarını asistanına yazdırması gerekti.

      2. Kayıp Cennet’ten sonra Milton, Yeni Ahit’te yer alan ve İsa’nın çölde geçirdiği kırk günde Şeytan ile yüzleşmesini anlatan hikâyeyi yeniden yorumlayan Kazanılmış Cennet’i (1671) kaleme aldı.

      Milo Venüs’ü

      Tüm zamanların en ünlü heykellerinden biri olan Milo Venüs’ü (Venus de Milo), ismini 1820 yılında bir köylü tarafından Milos adlı Yunan adasında bulunmasından alır. Türk yetkililerin el koyduğu eser, nihayet bir Fransız donanma görevlisine satılmıştır. Eser 1821’de XVIII. Louis’ye sunulmuş ve o da eseri halen sergilemekte olan Paris’teki Louvre Müzesi’ne bağışlamıştır.

      İki yüz üç santimetre boyundaki heykel, Paros adlı Yunan adasından çıkarılan mermerden yapılmıştır. Teması, Romalıların Venüs olarak bildiği Yunan Aşk ve Güzellik