ise sonraki on yıl boyunca devam etmiştir.
Vercingetorix, Arvernian Celtillus’un oğluydu. Babası ülkenin tamamını ele geçirmeye çalıştığı iddiası ile rakipleri tarafından öldürülmüştü. MÖ 53 yılında Sezar İtalya’nın oldukça uzak bir bölgesindeyken, Vercingetorix bunu Roma karşıtı bir koalisyon kurmak için fırsat bildi. Bunun üzerine Sezar kış olmasına rağmen Gaul’e geri dönmek zorunda kalmış, ordularını kar kütlelerinin içinden isyancıların peşine yollamıştı.
Gallilerin Gergovia Savaşı’ndaki büyük zaferinin ardından, Vercingetorix Alesia’da sıkıştırıldı (MÖ 52). Burası Fransa’nın doğusundaki bir kaleydi. Sezar mancınık ve gizli tuzaklarla bölgeyi kuşattı. Bölgenin sakinlerinden binlercesi kuşatma sırasında açlıktan öldü. Vercingetorix vazgeçmek zorunda kaldı ve sonunda Sezar’a teslim oldu.
Söylendiğine göre teatral bir hava içinde gururla Sezar’ın yanına yaklaşıp kalkanını ayaklarının dibine fırlatmıştı. Zincirlenmiş olarak Roma’ya götürüldü. Sezar’ın zafer gösterisinde yürümek zorunda bırakıldı. Sonra da büyük ihtimalle cezaevinde idam edildi.
1- Vercingetorix 2003 yılındaki TNT filmi Sezar’da Alman aktör Heino Ferch (1963-) tarafından canlandırılmıştır. 2001 yapımı bir Fransız filmi olan Vercingetorix’de ise Mortal Kombat’le (1995) ünlenen Christopher Lambert (1957-) başroldeydi.
2- Yenilgisinin ardından Vercingetorix Roma’daki Mamertine Zindanı’na atıldı. Aziz Peter’in de daha sonra aynı yerde tutulduğu düşünülmektedir. Zindan günümüzde Katolik Kilisesi’ne ait tarihi bir bölgedir. “Aziz Peter Zindanı” adıyla anılmaktadır.
3- Alesia Savaşı’nın tam yeri bilinmemekle birlikte Doğu Fransa’daki Dijon’a yakın olduğu tahmin edilmektedir.
Hillel
Bir gün bir adam Yahudi bilgesi Yaşlı Hillel’e yaklaştı. Ona bir teklifi vardı: Dinin bütün prensiplerini tek bir cümle ile ifade edebilirse Yahudiliği kabul edecekti.
Hillel ona şöyle dedi: “Sana kötü gelen şeyi başkasına yapma. Temel yasa budur. Gerisi bunun açıklamasından ibarettir. Git ve öğren.”
Batı dinlerinin en ünlü prensiplerinden olan bu altın kural, Hillel’in öğretisinin çekirdeğinde yer alan hümanist yaklaşımı çok güzel özetlemektedir. Önemli Yahudi şahsiyetlerinden olan Hillel, kendi zamanının en saygın din adamıydı. Döneminin pek çok dini kural ve geleneğini yazılı hale getirmiştir. Ahlakla ilgili yazılarıysa hangi dinden olursa olsun tüm insanlara ilham vermiştir.
Hillel, hayatının büyük bölümünü Kudüs’te geçirmiş olsa da Babil’de doğmuştur. MÖ 1. yy’da Babil’de büyük bir Yahudi nüfusu vardı. Kökenleri hakkında pek az şey bilinse de İncil’de geçen Kral Davud’un soyundan geldiği ileri sürülmektedir. Hillel’in henüz genç bir delikanlıyken odunculuk yaparak geçimini sağladığı tahmin edilmektedir.
Daha sonraları Yahudi kanunları hakkındaki bilgeliği ile büyük bir etki yarattığı Kudüs’e gitmiştir. Ayrıntılar bilinmese de, özel bir ritüelle ilgili rahatsız edici bir sorunu halletmesinin ardından şehrin dini otoritesi haline geldiği söylenmektedir.
Bu dönemde Kudüs ve çevre yerleşimler Roma İmparatorluğu’nun bünyesinde yer almaktaydı. Roma hükümranlığının kabul edilmesinin ardından gelen politik karmaşa, Yahudi toplumunda bölünmelere neden olmuştu. Hillel diğer Yahudi dini gruplarıyla, özellikle de Sadukilerle anlaşamayan Farisilerin safında yer aldı.
Sadukiler aristokratları temsil ederken Hillel’in yandaşı olduğu Farisiler daha ziyade halktan yanaydılar. Teolojik olaraksa Sadukiler’in eski Yahudi metinlerini kelime kelime benimsemeyi tercih eden, yoruma kapalı bir yaklaşımları vardı. Hillel ise metinlerin sadece bir başlangıç noktası olduğunu ve hahamlar tarafından yorumlanabileceklerini düşünmekteydi. (Eski Yahudilik’te bugün anlaşıldığı şekliyle, bir kurum olarak hahamlık bulunmamaktadır) Pratik meselelerde ise Hillel toplumun, sosyal adaletin ve bilginin önemini vurgulamaktaydı.
Ölümünün ardından, özellikle de MS 70’de İkinci Tapınak’ın yıkılmasıyla Farisi Yahudilik, Yahudi toplumundaki hakim güç olarak ortaya çıktı ve zamanla çağdaş Rabbinik Yahudiliğe evrildi. Günümüzde dünya Yahudiliği’nde bu yaklaşım hakim konumdadır.
1- Kudüs’e vardığında Hillel çok yoksuldu. Tevrat’ı öğrenmek için gerekli parayı ödeyebilecek durumda değildi. Ondan para istenmedi ve sonraları ücret uygulaması tamamen ortadan kaldırıldı. Zira yoksulluğun nitelikli bir kişiyi Tevrat’ı öğrenmekten alıkoymaması gerektiği düşüncesi hakim olmuştu.
2- Metinler üzerinde hahamlar tarafından yapılmış olan yorumlar Talmud adıyla anılmaktadır.
3- Ölümünden 500 yıl sonrasına kadar, Hillel’in soyundan gelenler Kudüs’ün önde gelen dini kişileri oldular.
Chandragupta Maurya
Chandragupta Maurya (MÖ 340-296) etkili bir Hint monarkıydı. Maurya Hanedanı’nı kurdu ve ülkesini Yunan istilasından kurtardı. Onun soyundan gelenler 200 yıl boyunca hakim oldular ve neredeyse günümüz Hindistan’ının tamamını kuşatan büyük bir imparatorluk kurdular.
Büyük İskender (MÖ 356-323) MÖ 326 yılında Kuzey Hindistan’ı işgal etti. İskender batıya dönerken fethettiği yerleri yerel valilere emanet etti. Bunlar bölgelerini onun adına yöneteceklerdi. Birkaç yıl içinde Chandragupta yerel valileri etkisiz kıldı ve kendi krallığını kurdu.
İmparatorluğu kurduğu sırada henüz yirmi yaşındaydı. Küçük Hint devletlerini fethetmiş ve pek sevilmeyen Nanda Hanedanı’nı devirmişti. Böylece Hint tarihinde ilk kez bütün ülke bir çatı altında toplanıyordu. Gücünün doruğundayken batıda Afganistan’dan doğuda Bangladeş’e kadar uzanan bir imparatorluğu kontrol etti. Hindistan’ın neredeyse tamamı bu imparatorluğun sınırları içerisindeydi.
MÖ 305 yılında bir Yunan generali olan Seleucus Nikator (MÖ 358-281), İskender’in imparatorluğunu yeniden kurmak istedi. Pek çok doğu bölgesini ele geçirdi ve Mauryan İmparatorluğu’na yöneldi. İki taraf arasında görüşmeler yapılmaya başlandı. Chandragupta, topraklarından vazgeçmeleri karşılığında Yunanlılar’a beş yüz savaş fili vermeyi önerdi. Anlaşmayı uzun bir süre geçerli kılmak için Seleucus’un kızlarından biri ile evlendiği de tahmin edilmektedir.
Kısa süre sonra Chandragupta tahtı oğlu Bindusara’ya bıraktı. Caynizm dinini benimsedi ve ömrünün son yıllarını Bangalore yakınlarındaki dini bir toplulukla birlikte geçirdi. Söylendiğine göre kendisini her şeyiyle dini inancına adayarak bir mağarada açlıktan öldü.
1- Chandragupta’nın Yunanlı düşmanları ona Sandrocottus ya da Androcottus diye hitap ediyorlardı.
2- Caynizm dünyanın en eski dinlerindendir. 3 bin yıl önce kurulduğu düşünülmektedir. Günümüzde 12 milyona yakın taraftarı olduğuna inanılmaktadır. Bu dine inananlar yaşayan hiçbir şeye zarar vermemeye çalışırlar. Dolayısıyla vejetaryendirler. Bazı cayniler böcekleri incitmemek için üzerinde yürüdükleri toprağı süpürürler.
3- Chandragupta’nın torunu Büyük Ashoka (MÖ 304-232) Budizmi benimsemiş, bu inancı bütün Hindistan’a yaymıştır.
Epikür
Zevk… Kutsal yaşamın başı da sonu da odur.
Platon’un (MÖ 429-347) ölümünden