David S. Kidder

Entelektüelin kutsal kitabı - modern kültür


Скачать книгу

ilk besteleri, geleneksel biçimdeydi. Buna karşılık I. Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda son derece radikal bir müzik biçimi geliştirmeye başladı. Amacını “geçmiş estetik anlayışlarının her türlü kısıtlamasının ötesine geçmek” olarak açıklıyordu.

      Schönberg’in getirdiği en önemli yenilik, atonaliteyi kullanış biçimiydi. Geleneksel klasik müzikte uyumsuz bir ton ya da nota; yerine oturmamış, havada kalmış bir ses demekti. Onu dengelemek için uyumlu bir sesin kullanılması gerekliydi. Schönberg uyumlu ve uyumsuz sesler arasındaki ayrımı görmezden geldi. Buna “uyumsuzluğun özgürleşmesi” adını veriyordu. Schönberg’in değerlendirmesi halen atonalite için yapılmış en iyi tanımdır. Atonaliteyi kullanması eserlerine tedirgin edici, akıldan çıkması güç bir hava veriyordu.

      Bir Yahudi olan Schönberg, 1920’lerde müzik eğitimi vermek için Almanya’ya gitmiştir. 1933 yılında Naziler iktidara gelince ülkeden ayrılmak zorunda kalmıştır. ABD’ye giden Schönberg, Kaliforniya Üniversitesi’nde dersler vermiş ve ölene kadar beste yapmayı sürdürmüştür.

Ek Bilgiler

      1- Schönberg batıl inançlı biriydi ve özellikle on üç sayısının uğursuz olduğuna inanırdı. Bu durum “triskaidekafobi” olarak adlandırılan psikolojik bir problemdir.

      2- Schönberg besteciliğine ek olarak yıllarca resim yapmıştır. Paul Klee (1879–1940) ve Wassily Kandinsky (1866–1944) gibi kendisini bir Alman dışavurumcusu olarak görüyordu.

      3- Klasik müzik dünyasından dışlanmasına tepki olarak 1918 yılında Schönberg Özel Müzik Performansları Topluluğu’nu kurar. Burası halka açık olmayan ve üye dinleyicilerin performanslarla ilgili görüşlerini dışarıda paylaşmalarına izin verilmeyen özel bir konser alanıydı.

      Charlie Chaplin

      Charlie Chaplin’in “Şarlo” tiplemesi, Hollywood’un sessiz filmler döneminin en kalıcı karakterlerinden birisidir. 1910 ve 1920’lerde onun, gezegenin en tanınmış figürü olduğu söyleniyordu. Dünyanın hemen her köşesinde, sinemanın gittiği her yerde bu komik karakter seyirci tarafından sahiplenilmekteydi.

      Chaplin (1889–1977) Londra’da doğmuştu. İngiltere sahnelerinde çocuk oyunculuk yapmıştı. Amerika’ya yaptığı ikinci gezisinde orada kalmaya karar verdi. 1913 yılında sessiz filmler alanında yapacağı kariyerine ilk adımını attı. İki yıl içerisinde uluslararası bir yıldız haline gelmişti.

      “Şarlo” karakteri ikinci filmi olan Kid Auto Races at Venice (1914) ile sahneye çıktı. Karakterin ince bir bıyığı, uzun şapkası, bol pantolonu, büyük ayakkabıları, bastonu ve kendine özgü bir yürüyüş tarzı vardı. Chaplin’in fiziksel komedi ve duygusal beden dili konusundaki ustalığı, onu konuşma dilinin limitleri ile sınırlanmayan küresel bir yıldız haline getirdi.

      1914 yılında kendi filmini yönetmeye başladı. Daha sonraları çalışmalarının her aşamasını kontrol edecekti; aktör, yönetmen, yapımcı, yazar, besteci ve editördü. 1920’lerde çok sevilen iki filmini yönetti: The Kid (1921) ve The Gold Rush (1925).

      Sonraki on yılda Chaplin eskisine göre daha az verimli oldu. Sadece iki film çekmişti fakat bunlar birer başyapıt olmuştu. Kimilerince en iyi filmi olarak görülen City Lights (1931), sesli filmler geliştirildikten üç yıl sonra gösterime girmişti. Chaplin sessiz filmlerin sesli filmlerden daha iyi bir ifade aracı olduğu yönündeki inancını koruyordu (City Lights teknik olarak sessiz film değildir. Filmde müzik ve efektler kullanılmıştır). Film güldürü, dram ve sosyal taşlamayı birleştiriyordu. Finalde ise izleyicileri duygusal bir son bekliyordu.

      Bir diğer Chaplin klasiği olan Modern Times (1936) aynı zamanda işsizlik, yoksulluk ve açlık dönemi olan Sanayi Çağı’nda insanın makinelerle olan mücadelesine odaklanıyordu.

      Alman diktatörü Adolf Hitler’in (1889–1945) yükselişi ile ilgili bir taşlama olan The Great Dictator (1940), “Şarlo”nun boy gösterdiği son filmdi. Bu filmin sonunda ilk kez ünlü karakterini konuşturuyordu. Chaplin yaşı ilerledikçe daha az çalışmaya başladı. 1940 yılından sonra sadece beş film yaptı. 1952 yılında çıktığı Avrupa turunu takiben, “istenmeyen adam” ilan edilerek ABD’ye girişine izin verilmedi. Uzun yıllar boyunca ABD otoriteleri onun komünist eğilimlere sahip olduğundan ve genç kadınlarla uygunsuz ilişkiler kurduğundan şüphelenmişlerdi.

      Seksen sekiz yaşında ölene dek kalan yıllarını İsviçre’de geçirdi.

Ek Bilgiler

      1- Chaplin 1975 yılında Kraliçe 2. Elizabeth (1926-) tarafından şövalye ilan edildi.

      2- Dördüncü ve son eşi Oona, evlendikleri sırada 18 yaşındaydı (Chaplin bu sırada kırk dört yaşındadır). Oona, Amerikan oyun yazarı Eugene O’Neill’in kızıydı (1888–1953). Oona, Chaplin’le evlendikten sonra babasıyla bir daha konuşmamıştır.

      3- Chaplin, 1972 yılında yirmi yıllık sürgünün ardından ABD’ye döndü ve “Oscar Onur Ödülü”nü aldı.

      Siyonizm

      1894 yılında Paris’te gazeteci olarak çalışan bir Macar Yahudisi olan Theodor Herzl (1860–1904) korkunç bir gösteriye tanıklık etmişti. Yahudi kökenli bir Fransız asker olan Alfred Dreyfus (1859–1935) haksız yere ihanetle suçlandı. Bu olay üzerine Paris’te toplanan kalabalıklar “Yahudilere ölüm” sloganını attılar.

      İşte tam bu anda Herzl’in kafasında uyanan bir düşünce modern siyonist hareketi inşa etmesine olanak sağlayacaktı: Yahudi halkının kendi ülkesine sahip olması gerekiyordu, üstelik alabildiğine acil bir biçimde yerine getirilmesi gereken bir görevdi bu.

      Dreyfus olayı 19. yüzyılda Yahudilerin Avrupa’da karşı karşıya oldukları antisemitizmin boyutlarını göstermişti. Dreyfus sonunda üzerine atılan suçlamalardan temize çıktı ve Fransız Başkanı kendisinden özür diledi. Ne var ki dört yılını Güney Amerika’daki bir hapishanede tecrit edilerek geçirmek zorunda kalmıştı.

      Bir Yahudi devleti fikri tamamen yeni sayılmazdı (Yahudiler MS 70 yılında Kudüs’ün Romalılar tarafından yıkılışından beri geri dönebilmek için dua ediyorlardı). Buna rağmen Herzl, dünya genelindeki Yahudileri bir çatı altında toplayabilmek için bir kampanya başlattı.

      Nathan Birnbaum (1864–1937) ile birlikte çalışan Herzl, 1897 yılında İsviçre, Basel’de 1. Siyonist Kongresi’ni topladı. Üç gün süren toplantıda Dünya Siyonist Kongresi kuruldu ve Basel Programı deklare edildi. Bu program çerçevesinde katılımcılar Filistin’de kamu hukukuna tabi bir Yahudi devleti kurma noktasında hemfikir olmuşlardı.

      O günden sonra her dört yılda bir Dünya Siyonist Kongresi bir araya geldi. II. Dünya Savaşı ile birlikte liderler çalışmalarını hızlandırmak zorunda kaldılar. Bu arada Dünya Siyonist Kongresi Filistin’de küçük ölçekli Yahudi yerleşimleri oluşturarak Basel Programı’nda dile getirilen hedeflerine yaklaşmaktaydı. Bir Osmanlı eyaleti olan Filistin, Kudüs’ü de içeriyordu.

      Siyonist hareketin oluşumu ve şekillenmesinde antisemitizm son derece belirleyici bir faktör olsa da Yahudiler anavatanlarına dönmeyi aynı zamanda bir ulus olarak kendi kendilerini yönetmek için de istiyorlardı. Diğerleri ile beraber Herzl ve Birnhaum’un çabaları sayesinde Yahudi devletinin kuruluşu 14 Mayıs 1948 tarihinde gerçekleşti. İsrail bağımsızlığını ilan etti.

Ek Bilgiler

      1- Birnhaum, Siyonizm terimini ilk olarak “Selbstemanzipation” dergisinin 1890 yılındaki sayısında yayınlanan bir makalede kullanmıştı.

      2- 1896 yılında