formu) ise en çok doğrudan aşağıdaki takımyıldızı, yani Argo gemisi veya onun asıl yıldızı Canopus’la ilişkilendirilir. Bununla birlikte iki tanrı ve onların takımyıldızları sıklıkla aynı ilahın tezahürleri olarak serbestçe yer değiştirebilir. Koşarken arkasına bakan bir adam olarak Orion’un temsil edilmesinin tarihini MÖ 2000’den öncesine kadar takip edebiliyoruz. Çoğunlukla, sağ kolunu kaldırmış biçimde tasvir edilir. Kimi zaman elinde bir yıldız veya hayatı simgeleyen bir hiyeroglif tutuyor olsa da genellikle eli boştur. Daha sonraları, savaşçı Horus’la ilişkilendirilebilmek için elinde bir mızrak tutarken tasvir edilmeye başlanmıştır. Gördüğümüz üzere Orion genellikle Sothis’in bir refakatçisi olarak ortaya çıkmaktadır. Yeni Krallık döneminde ayrıca, bir yıl miti olarak evrensel bir mitolojinin içinde gelişen iki Orion düşüncesine de rastlamaktayız. Bu semavi ikizler 58. şekilde gösterildiği gibi birleşik veya ayrı bir şekilde gözükürler. Mısırlılar, bu düşüncenin evrensel mitolojinin pek çok versiyonunda bulunan Osiris-Set mitleriyle benzer olduğunun farkında değilmiş gibi gözüküyorlar. Aynı şekilde muhtemelen Orion’un (veya onun muadili veya çifti olan Argo? gemisinin dümencisi Canopus) “yüzü geriye dönük” veya “geriye bakan” aşağı dünyanın gemici adamıyla benzerliği daha erken bir tarihte bile unutulmuştur.
57. şekil: Orion’un erken döneme ait bir tasviri
58. şekil: Orion Çifti
Diğer kıdemliler arasında en göze çarpanı Shesmu (Grekçe yazımı Σεσμη) takımyıldızının asıl yıldızı, gecenin son saatlerinin efendisi olarak arada sırada karşımıza çıkan kısmen yaman bir özelliğe sahip eski bir ilah olan on altıncı yıldızdır. Adının işaretlendiği basma bir hiyerogliften hareketle daha sonraki teologlar onun bir yağ baskıcısı ve merhem yapan, “laboratuvarın efendisi” olduğu anlamını çıkarmışlardır. Ancak daha eski metinler onu daha çok bir kasap veya bir aşçı olarak tarif etmektedir. Shesmu, ya insan şeklinde ya da öküz veya aslan kafasıyla resmedilir. Görünen o ki aslan kafası daha özgündür. Başka bir deyişle Shesmu, benzer bir şekilde muhtemelen aslan başlı olan tanrıça Shesemtet’in refakatçisi gibi gözükmektedir. Bir zamanlar Shesemtet’in mensuplarının onuncu, on birinci, on ikinci ve on üçüncü yıldızlarıyla temsil edildikleri düşünülüyordu. Bu yüzden bir zamanlar Shesemtet kudretli bir ilahtı ve gökyüzünün hanımefendisi olarak adlandırılıyordu. Bununla birlikte, piramit çağında bile neredeyse unutulmuştu ve sonrasında tamamen gözden kayboldu. MÖ 2000’de ismi anlamından koparılmış bir şekilde kıdemli yıldızlar listesindeki yerini almıştı.
59. şekil: Ölü gemisinin kaptanı
Yedi yıldızlı Büyükayı takımyıldızı (Charles’s Wain, Amerika’da genellikle Büyük Kepçe olarak adlandırılır) daha sonradan Osiris’in düşmanı, habis tanrı Set-Tifon’la tamamen özdeşleştirilmiştir. Özellikle saygıdeğer “yok edilemez” yıldızların, yani kuzey kutbu yakınlarında gökyüzünün en gözde bölgesinde bütün yıl boyunca gözüken yıldızların mensubu olsa bile gene de eski namıyla, “Öküz Bacağı” veya “Vurucu Sopa” (Mesekhti) diye anılan uğursuz bir takımyıldızdı.
Kral I. Sethos (Setkhuy) tapınağından buraya aktarmış olduğumuz aşağıdaki tasvirle burada bir öküz biçimindeki büyük “Öküz Bacağı” yakınında birkaç takımyıldızı tespit edebiliriz. Bunlar arasında en önemli olanı tuhaf tanrıça Epet’tir. Üst kısmı insan alt kısmı aslan olan dişi bir suaygırı olarak tasvir edilir. Sırtında bir timsah taşır (daha sonra bazen pençelerinde taşır) ve bu ilişki, bir timsah kafası ve kuyruğunu veya yalnızca kuyruğu kazanmasını sağlamıştır. Bir aslan veya insan formundaki kutsal bir tanrıça kafası şekline de bürünebilmektedir.
60. şekil: Öküz bacağının etrafındaki takımyıldızları
Böylelikle semavi doğasını göstermektedir. Bir dönem kendisine çok yaygın bir biçimde tapınılmış olmalı. Epiphi onun kutsal ayıydı ve buna uygun olarak Uêret veya sonradan T-uêret (Grekçe Θονηριζ) yani “Yüce Olan” namını almıştı. Epet, aslında basit bir yerel tanrıymış gibi gözükmektedir; ancak Yeni Krallık dönemi öncesinde 60. şekilde gördüğümüz gibi şeytani “Öküz Bacağı”nın koruyucusu olarak Çoban takımyıldızıyla özdeşleştirilmekteydi. Korkunç görünümüne rağmen gerçekte hayırsever ve “uğurların hanımefendisidir”. Hastalığa karşı koruma sağlar ve çocuk doğumunda en üst seviyede yardımcı olur. Yalnızca güneşin her sabahki doğumunda ortaya çıkmaz; oldukça tuhaf bir şekilde akşamları güneşin batışında da ortaya çıkar. Bu yüzden ona daha sonraları “Güneşi Taşıyan” denmiştir ve böylelikle Nut’la özdeşleştirilir veya Hat-hor-İsis kafasına sahiptir.
Kutup yıldızlarının bu temsilinde ayrıca, tehlikeli yedi yıldız grubunun diğer koruyucuları olarak Nübye’li Tanrıça Selket’i ve “Horus’un dört oğlunu” keşfetme girişimini görmekteyiz. Aynı şekilde bu temsilde omuzlarının arkasında bir asa taşıyan ve yüce taşıyıcının bir diğer koruyucusu olarak yıldızlaştırılmış ‘An, ‘Anen namlı bir tanrıya rastlamaktayız. Dolayısıyla bu tanrı bazen, gökyüzünün kuzeyindeki canavarla savaşan Horus’un bir tezahürü haline bile gelmektedir.
Bu tasvirde; tuhaf, çirkin yılan boğan cüce (veya dev) Bês’i de değerlendirmemiz mümkündür. Epet gibi Bês de erken bir dönemde yıldızların arasına yerleştirilmiştir. Kedigiller familyasından bazı vahşi hayvanların kulaklarına, yelesine ve kuyruğuna sahiptir; bu durum adının kaynağıymış gibi görünür. Ancak sanatçılar bu ayrıntıların tamamen sökülebilir bir deriye ait olup olmadığı konusunda genellikle kararsızdır. Yıldızlara ait mitolojide Bês, klasik dünyanın yılan boğan Ophiuchos (veya Yılancı takımyıldızı) takımyıldızının muadili olarak ortaya çıkar. Bunun sebebi muhtemelen gökyüzündeki bu klasik yer belirlemenin, her ne kadar Mısırlılar daha sonraları yıldızlara ait hiçbir izaha artık sahip olmasalar da Mısır’dan ödünç alınmış olmasıdır. Tılsımlardaki sayısız Bês tasvirine dayanarak oldukça zengin bir mitolojinin bu tuhaf kişiliğe dahil edilmiş olması gerektiği sonucunu çıkarabiliriz. Ancak bu mitoloji yalnızca sözlü kültür yoluyla geliştiğinden, sözgelimi çiçek sarmak, güzellik ürünleri hazırlamak gibi diğer kadınsı sanatlara olduğu gibi dansa ve müziğe de bu zevklerin ustası olacak kadar düşkün olduğuyla ilgili hikâyelere göre tahminde bulunmak bizim hayal gücümüze kalmıştır. Neşe dolu bir ilah olarak içmeye de düşkündür ve özellikle bir kamışla geniş şişelerden bira çekerken tasvir edilir. Tasvirlerde koruduğu ve bakıcılığını üstlendiği çocukları, en başta yeni doğmuş güneş tanrısını, eğlendirirken gözükür. Bu, onun bir çocuk doğum koruyucusu olarak niçin Uêret-Êpet’in refakatçisi (kimi zaman kocası) haline geldiğini açıklamaktadır. Bês yalnızca, yılanları boğazlayıp mideye indirmez; aynı zamanda yabandomuzlarını, aslanları ve antilopları elleriyle yakalamaktadır. Uyurken kullanılan veya kapı üzerine asılan tahtadan yapılmış koltuk kafalığı üzerindeki görüntüsü tehlikeli hayvanları ve kötü ruhları uzak tutar. Roma dönemindeki sağa sola bıçak savururken veya ağır zırhlı bir savaşçı olarak tasvir edilmesi, onun aynı koruyucu işlevini gösteriyor gibi gözükmektedir. İsminin izi MÖ 1500’e kadar sürülebir ama Mısır sanatında onu cepheden tasvir etmek oldukça alışılmadık olsa da eksiksiz tasviri tam bir kesinlikle MÖ 2000’den önce bulunmadığı için o, genellikle yabancı bir tanrı olarak düşünülürdü. Bununla birlikte onu “doğudan gelen, doğunun