gerçekleştirecek olsam birer ikişer hayal ettiğim kusursuzluğa biraz yaklaşılabilir. Belli belirsiz demiyorum ama devletin bünyesinde mevcut mümkün değişiklikler. Onları bir taneye indirgerdim; büyük dalga derdim. O zamana kadar krallar filozof ya da filozoflar kral olur ve şehirler hastalıktan, insan ırkından asla vazgeçmez. İdeal politikamız asla gerçekleşmez. Bunu söylemenin zor olduğunu ve az kişinin anlayacağını biliyorum. “Sokrates, bütün dünya ceketini çıkaracak, sana sopa ve taşlarla saldıracak ve bu yüzden bir cevap hazırlamanı öneririm.” “Beni sıkıntıya soktun.” dedim. “Ve haklıydım da.” diye yanıtladı. “Yine de senin yanında hiçbir şey yapmayan iyi niyetli bir dost gibi duracağım.” Böyle bir şampiyonun yardımını almak, konumunu korumak için elimden geleni yapacağım. Ve önce, kimden bahsettiğimi ve filozoflarla yöneticilerin ne gibi özellikleri olması gerektiğini açıklamalıyım. Sen keyfine düşkün bir adam olduğun için âşıkların bağlılıklarında ne kadar gelişigüzel olduklarını unutmazsın. Herkesi severler, kusurları güzelliğe dönüştürürler. Küçük ve kalkık burunlu bir gencin tatlı bir zarafeti olduğu söylenir. Bir diğerinin büyük burnu asil görünür. Özelliği olmayanlar hatasızdır. Koyu ten rengi olanlar erkek gibi, beyaz tenliler melek gibidir. Hastalıklı duranlara verilen yeni bir tatlı söz vardır; “bal rengi”. Şarap ve hırs sevenler aynı zamanda onlara çekici gelen her türlü şeyi isterler. Şimdi şuraya geliyoruz: Filozof da her tür bilgiyi sever, doyumsuz bir merakı vardır. “Merak onu bir filozof mu yapar? Görüntü ve sesleri sevenler, Dionysus festivallerindeki her bir notaya kulaklarını salıverenler de mi filozof olur?” Onlar gerçek filozof değillerdir, sadece bir taklit. “Öyleyse gerçeğini nasıl tanımlarız?”
Soyut kavramların varlıklarını kabul edersin; adalet, güzellik, iyi, kötü gibi tekken ayrı, sayısız kombinasyonlarında çok görünen kavramlar. Bu gerçekleri fark edenler filozoflardır. Öte yandan diğer kısım sesleri duyar, renkleri görür ve onların sanattaki kullanımlarını anlar ama mutlak adalet, güzellik ya da doğrunun gerçek veya uyanık görüntüsüne varamaz. Onlarda bilginin ışığı değil fikri vardır ve gördükleri şey hayalden başka bir şey değildir. Peki bize son kızacağını düşündüğümüz kişiyi zihnindeki bozukluğu ortaya çıkarmadan sakinleştirebilir miyiz? Bunu söylediğimizi düşün; bilgisi varsa bunu duymaya seviniriz ama bilginin bir şey olması gerekir, cahilliğin bir şey olmadığı gibi. Ve hem olan hem olmayan üçüncü bir şey daha vardır ve sadece bir fikir meselesidir. Fikir ve bilgi, öyleyse farklı amaçları olduğuna göre farklı becerilere sahip olmalıdır. Becerilerden kastettiğim şey yalnızca amaçlar yoluyla ayırt edilebilen, görülmeyen ve ayırt edilemeyen güçlerdir. Çünkü biri hataya eğilimli ama diğeri şaşmaz ve bütün becerilerimiz içinde en büyüğüdür. Eğer olmak, bilginin ve olmamak da cahilliğin amacı ise bunlar iki uçtur ve fikir de bunların arasında bir yerdedir; birinden daha koyu, diğerinden daha açık olduğu söylenebilir. Bu nötr ya da tesadüfi mesele aynı zamanda hem öyledir hem değildir ve hem var olmakta hem olmamakta payı vardır. Şimdi, soyut güzelliği ve adaleti reddedip birçok güzel ve adili kabul eden iyi dostuma, gördüğü her şeyin bir açıdan farklı olup olmadığını sormak isterim; güzel çirkin, dindar kâfir, insaflı adaletsiz? Çift olan aynı zamanda yarım da değil midir ve ağır ile hafif, birbirine geçen göreceli kelimeler değil midir? Bir şey hem öyledir hem değildir, eski bilmecedeki gibi. “Bir adam ve bir adam olmayan, bir kuşu ve kuş olmayanı bir taşla ve taş olmayanla vurdu ve vurmadı.” Zihin iki seçeneğin birine sabitlenemez ve bu iki anlamlı, orta derece, hatalı, yarı aydınlık ve olmak ile olmamak arasındaki bölgede nizamsız bir hareketi olan şeyler, asıl fikir meselesidir çünkü değişmez şeyler asıl bilgi meselesidir. Ve yalnızca hisler dünyasında kendini alçaltan ve yalnızca bu belirsiz algıya sahip olan kimse bir filozof değil yalnızca düşünceyi seven biridir.
Beşinci kitap, Devlet’in yeni bir başlangıcıdır çünkü mal mülk ve aile ortaklığı ilk olarak sürdürülüyordu ve filozofların krallığına geçiş yapılıyordu. Bunların ikisinden dolayı Platon, tavrından sonra, dördüncü kitaptan önce Glaukon ve Adeimantos’un kulağına düşmesi beklendiği için okuyucunun zihninde anlaşılmamış kalan bazı şans kelimeleri hazırlıyordu. Devlet’in bu kitabının, Morgenstern’in tanımladığı kelimeyle “paradoks”ları başka bir yer için saklanacak. Biçim üzerine bazı görüşler ve güçlüklerin açıklamaları kısaca eklenebilir.
Önce, kitap için bir tür şema veya plan işlevi gören dalgaların görüntüsü vardır. İlk dalga, ikinci dalga, üçüncü ve büyük bir şiddetle gelen dalga, onların kükremelerini duyuyoruz. Platon’un tekliflerinin aşırılıkları hakkında söylenebilecek her şey zaten kendisi tarafından önceden tahmin edilmiştir. Hiçbir şey şu muhteşem metni sunarkenki duraklamasından daha hayranlık uyandırıcı değildir: “Krallar filozof olana kadar” vb. ya da Glaukon yeni doğrunun insan ırkı tarafından ne biçimde anlaşılacağını tarif ederken haşmetliden gülünç olana tepki.
Komünist planda bazı kusurlar ve güçlükler fark edilebilir. Komünizmin alt sınıflara uygulanması hakkında hiçbir şey söylenmediği gibi yasaklanmış dereceler tablosu da yapılmadı. Evlilik festivalinde doğmuş çocuklardan birinin bir başka festivalde kendi kardeşlerinden biriyle, hatta kendi anne babasıyla bile evlenmesi muhtemeldir. Platon ensest birleşmelerden korkar ama aynı zamanda da şehrin her evlilik festivalinden sekiz dokuz ay sonra doğanların ailelerine bölünmesini de istemez. Eğer böyle hayaller cidden tartışmaya değer olsaydı, eski akrabalıklar bitirilirken yorumumuzu yapardık. Yeni kurulan akrabalık hiçbir doğal ya da mantıklı prensibe değil, yalnızca çocukların aynı yıl ve ayda doğması rastlantısına dayanıyor. Ayrıca grupların en adil ile en iyiyi bir araya getirmek için meclis tarafından nasıl çalıştırıldığını açıklamıyor. Beş ve yirmi yaşı betimlemek için kullanılan tek ifade de belki başka bir şairden alınmıştır.
Filozofun tarifinde, felsefenin doğasının betimleri aşktan türetilmiş ve Glaukon’un endişelerine, yani Yunan zevk adamı, modern damak tadı ve hislerinden daha uygundur. Kısmen alaycıdırlar ama aynı zamanda bir parça doğru da vardır. Bu bilim bir bütündür, ilkesi hem tümevarımcı hem de metafizik felsefesinin ana prensibi olarak kalır ve bilgiye duyulan sevgi, eski zamanlarda olduğu gibi günümüzde de filozofun özelliğidir.
Beşinci kitabın sonunda Platon, günümüz dünyasında ahlak ve teolojide büyük etkisi olmuş ve felsefe tarihinde ilk kez burada vuku bulan, rastlantısal meselenin hayal mahsulünü tanıtır. Bir konuda bilginin derecelerinin amaçla hiçbir şekilde örtüşen bir parçası olmadığını belirtmedi. Ona göre bir kelime bir ideaya karşılık gelmeliydi ve hiçbir şey hakkında olmayan fikri düşünemezdi. Karşılaştırmanın etkisi onu “paraleller” ve “eşlenikler” üretmeye, olaylara tepeden bakmaya itmiştir. İlk düşünürlerin zihinlerine göre “olmama” fikri karanlık ve gizemliydi. Bütün bilgiyi yıkmakla tehdit eden bu hayaletin aslında sadece mantıksal bir karar olduğunu görmüyorlardı. Dilin rastlantısal kullanımında iki tamamen farklı fikrin bir araya geldiği yaygın kelime de bir başka karışıklık kaynağıydı. Böylece Platon’un (Yunan) anlam belirsizliği ile ilk insan düşüncesine düzen getirme denemesi, algı ile fikri birbirine karıştırmış ve grup olmayı akraba olmaktan ayırmada başarısız olmuş görünmektedir. Thaetetus’ta bu güçlüklerin ilki çözülmeye başlar; Sofist’te ikincisi ve başka sebeplere ek olarak bu yüzden, o iki diyaloğun da Devlet’ten sonra geldiği kabul edilmektedir.
ALTINCI KİTAP
Birçoğunun gerçek olanla ilgili bilgisi olmadığına, zihinlerinde net bir adalet, güzellik ve doğru modeli olmadığına ve bu modellerin filozoflarda olduğuna karar verdikten sonra artık devletimizi onların mı yoksa birçoğunun mu yönetmesi gerektiğini sormalıyız. İyi de bir yöneticide olması gereken diğer özellikler