Скачать книгу

ection>

      Lucy Maud Montgomery, 30 Kasım 1874 tarihinde, Prens Edward Adaları, Clifton’da doğdu. Annesi, daha o bebekken tüberkülozdan hayatını kaybetti. Kendisini annesinin ailesi büyüttü. Babası, onu büyütmesi için büyükannesine emanet ettikten sonra Cavendish’e taşındı. Cavendish’te yaşamaya başlayan Montgomery’nin çocukluğu yalnızlık içinde, hayalî arkadaşlarla geçti. 1890 yılında, burada eğitimini tamamladıktan sonra, babası ve üvey annesiyle yaşamak için Prens Albert şehrine yerleşti.

      9 yaşındayken şiirlerini yazmaya ve günlük tutmaya başladı. İlk şiiri yerel gazetelerde yayımlandıktan sonra düzenli olarak kısa yazılar da yazmaya başladı. Charlottetown’daki Prince of Wales Üniversitesine girerek öğretmenlik lisansı aldı. Kısa süreliğine de olsa öğretmenlik yaptı. 1897’den itibaren yazmaya başladığı yüzlerce kısa öykü, haftalık dergilerde yayımlandı.

      1908 yılında yayımlanan ilk kitabı Yeşilin Kızı Anne ile büyük bir başarı yakaladı. Yazarı yaşamı boyunca popüler eden Anne karakteri dünyada en çok sevilen kitap kahramanlarından biri oldu. İlk roman ile birlikte bir seri hâline geldi. Yazar hayatı boyunca birçok roman, otobiyografi, kısa hikâye ve şiir yazdı. Toronto’daki evinde 24 Nisan 1942’de hayatını kaybetti.

      Hatice Vildan Topaloğlu, Kilis’te doğdu. İlköğretimine Hasan Ali Yücel İlköğretim Okulunda başlayıp Teğmen Kalmaz İlköğretim Okulunda tamamladı. Özel Sevgi Kolejini birincilikle bitirdi. Hacettepe Üniversitesinde bir yıl işletme okudu. ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Anadolu Ajansının İngilizce bölümünde 4 yıla yakın çalıştı.

      Çevirmenin yayımlanmış tercüme kitapları:

      Binbir Gece Masalları, Alâeddin’in Sihirli Lambası, Denizci Sinbad, Ali Baba ve Kırk Haramiler, Yeşilin Kızı Anne / Lucy Maud Montgomery, Avonlea Günlükleri / Lucy Maud Montgomery, Avonleali Anne / Lucy Maud Montgomery, Adanın Kızı Anne / Lucy Maud Montgomery, Rüzgârın Kızı Anne / Lucy Maud Montgomery, Beyaz Diş / Jack London, Kadınlar Alayı / Jack London, Üç Silahşorler / Alexander Dumas, On Beş Yaşında Bir Kaptan / Jules Verne, Sokrates’in Savunması / Platon, Mutlu Prens / Oscar Wilde, Nar Evi / Oscar Wilde, Tavşan Peter / Beatrix Potter

      ANNE hakkında “daha fazla şey” öğrenmek isteyen dünyanın dört bir tarafındaki tüm kızlara…

      BÖLÜM 1

      DEĞİŞİMİN GÖLGESİ

      “Hasat sona erdi ve yaz bitti.” dedi Anne Shirley, biçilmiş tarlalara hülyalı gözlerle bakarken. Diana Barry ile birlikte Green Gables’ın meyve bahçesinde elma topluyorlardı. Ancak Lanetli Koru’nun eğreltilerinin kokularını taşıyan ve hâlâ yaz tatlılığına sahip bir rüzgârın kanatlarında sürüklenen karahindiba alayının bulunduğu güneşli bir köşede dinlenmek üzere işlerine bir müddet ara vermişlerdi.

      Ne var ki etraflarındaki tüm manzara sonbahardan bahsediyordu. Uzaklardaki deniz boğuk bir sesle kükrüyordu, tarlalar çıplak ve kuruydu. Altın başakları şal misali kuşanmış Green Gables’ın aşağısındaki dere vadisi leziz bir mor rengini almış yıldız çiçekleriyle dolup taşıyordu. Parlak Sular Gölü ise maviydi; ancak baharın değişken mavisi ya da yazın açık mavi gök renginde değil de berrak, sabit, dingin bir mavilikteydi. Sanki su bütün anlık hâlleri ve hisleri geride bırakmış, kararsız hayallerin bölemeyeceği bir sakinliğe yerleşmişti.

      “Güzel bir yaz oldu.” dedi Diana, sol elindeki yüzüğü tebessümle oynatarak. “Bayan Lavendar’ın düğünü de âdeta taçlandırdı bu yazı. Sanırım Bay ve Bayan Irving şu anda Pasifik kıyısındalardır.”

      “Dünyayı dolaşacak kadar uzun süreliğine uzaklaştılar gibi geliyor bana.” diyerek iç çekti Anne.

      “Evlenmelerinin üzerinden sadece bir hafta geçmiş olmasına inanamıyorum. Her şey değişti. Bayan Lavendar, Bay ve Bayan Allan gittiler. Bütün panjurları kapalıyken papaz evi ne kadar da yalnız görünüyor öyle! Geçen gece yanından geçtiğimde içindeki herkes ölmüş gibi hissettirdi bana.”

      “Bay Allan kadar iyi başka papaz bulamayız.” dedi Diana kasvetli bir kesinlikle. “Sanırım bu kış türlü türlü ayinler olacak, pazarların yarısında vaaz bile olmayacak. Sen ve Gilbert gittiğinde ise… Her şey çok tatsız tuzsuz olacak.”

      “Fred burada olacak.” diyerek kurnazca kinaye yaptı Anne.

      “Bayan Lynde ne zaman taşınacak?” diye sordu Diana, Anne’in yorumunu duymazdan geldi.

      “Yarın. Taşınacağı için mutluyum ama bu başka bir değişim demek. Marilla ve ben misafir odasını dün boşalttık. İnanır mısın odayı boşaltmaktan nefret ettim. Tabii ki aptalca bir şey ama bana büyük bir günah işliyormuşum gibi geldi. O misafir odası benim için hep bir tapınak gibiydi. Çocukken o odanın dünyadaki en güzel oda olduğunu düşünürdüm. Bir misafir odasında uyumak için nasıl yanıp tutuştuğumu hatırlarsın. Ama Green Gables misafir odasında değil. Hayır, orası asla olmaz! Çok korkunç olurdu. Huşudan gözümü bile kırpamazdım. Marilla bana bir iş verdiğinde asla o odadan yürüyerek geçmezdim. Parmak uçlarımda usulca yürür ve nefesimi tutardım. Sanki kilisedeymişim gibi… Çıktığımda ise bir rahatlık hissederdim. Aynanın iki yanına asılı George Whitefield ile Wellington Dükü’nün portreleri odada olduğum zamanlarda bana surat asarak bakardı, özellikle de aynaya şöyle bir bakmaya cüret ettiğim zamanlarda. Evdeki bütün aynalar arasında sadece o odadaki ayna, yüzümü azıcık bile bükülmeden gösteriyordu. Marilla’nın o odayı temizlemeye nasıl cesaret ettiğini hep merak etmişimdir. Şimdi ise oda temizlenmekle kalmadı çırılçıplak soyuldu. George Whitefield ile dük üst kat koridoruna tayin edildiler. ‘Yani bu dünyanın görkemi geçiyor.’ ” diyerek sözlerini noktaladı Anne, içinde küçük bir üzüntü tınısı olan bir kahkaha atarak. Eski mabetlerimize saygısızlık edilmesi hiç hoş olmaz. Onlara olan hislerimizi aşsak bile.

      “Sen gittiğinde ben çok yalnız kalacağım.” diye yüzüncü kez sızlandı Diana. “Gelecek hafta gideceğini düşünmek var ya!”

      “Ama hâlâ birlikteyiz.” dedi Anne neşeyle. “Bu haftanın neşesini gelecek haftanın çalmasına izin vermemeliyiz. Ben de gitme düşüncesinden nefret ediyorum. Ev ve ben çok iyi dostlarız. Sızlanması gereken benim. Senin burada bir sürü eski arkadaşın olacak ayrıca bir de Fred var! Ben ise tanıdık kimse olmadan yabancılar arasında olacağım!”

      “Gilbert ve Charlie Sloane hariç.” dedi Diana, Anne’in kinayesini ve sinsiliğini taklit edercesine.

      “Charlie Sloane tabii ki büyük bir teselli olacaktır.” dedi Anne alaycı bir şekilde. Bunun üzerine iki sorumsuz genç kız kahkahalar patlattılar. Diana, Anne’in Charlie hakkında ne düşündüğünü çok iyi biliyordu. Ancak çok sayıda özel sohbetlerine rağmen Gilbert Blythe hakkında ne düşündüğünü öğrenememişti. İşin aslı Anne de bu konuda ne düşündüğünü bilmiyordu.

      “Oğlanlar Kingsport’un diğer ucunda kalırlar belki, kim bilir?” dedi Anne. “Redmond’a gideceğim için mutluyum. Eminim bir süre sonra sevmeye de başlarım. Ama ilk haftalarda sevmeyeceğimi biliyorum. Queens’te olduğu gibi hafta sonları evi ziyaret etmenin tesellisi bile olmayacak. Noel bin yıl kadar uzak geliyor.”

      “Her şey değişiyor ya da değişecek.” dedi Diana hüzünle. “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını hisseder gibiyim Anne.”

      “Yollarımız ayrılacak galiba.” dedi Anne düşünceli bir şekilde. “Buna mecburuz. Sence yetişkin olmak çocukken hayal ettiğimiz kadar güzel mi Diana?”

      “Bilmiyorum. Güzel tarafları var” diye cevap verdi Diana, Anne’i derhal dışlanmış ve tecrübesiz hissettirme etkisine sahip o küçük gülümseme ile yüzüğünü okşarken. “Ama çok sayıda kafa karıştıran tarafı da var. Bazen yetişkin olmanın beni korkuttuğu oluyor. O zamanlarda tekrar küçük bir kız olmak için her şeyi veririm.”

      “Galiba yetişkin olmaya zamanla alışacağız.” dedi Anne neşeyle. “Bir müddet sonra beklenmeyen pek bir şey kalmayacaktır. Gerçi ben beklenmeyen şeylerin hayata lezzet kattığını düşünüyorum ama… On sekiz yaşındayız Diana, iki yıl sonra yirmi olacağız. Ben on yaşındayken yirmi yaşın erken yaşlılık dönemi olduğunu düşünürdüm. Bir bakmışsın vakur orta yaşlı bir kadın oluvermişsin. Ben, hoş yaşlı kız