Yasin Topaloğlu

İş Hayatında 99 Ölümcül Hata


Скачать книгу

mümkündür. Bir tacirden istenen söz ya bir ödeme ya bir teslim taahhüdü ya da bir yükümlülüğün ifası ile ilgilidir. Söz vermek zorunda kaldığınıza göre ya kasanızda para yoktur ya da elinizde mal.

      Matbaacısınız diyelim ve bir teslimatınız var. “Üç gün içinde teslim ederim.” diye söz veriyorsunuz. Üç günün iki gününde öngöremediğiniz bir şekilde elektrikler gidebilir. Veya araya başka bir iş girebilir. Diyelim ki Taksim’de bir iş yeriniz var ve işler yolunda gidiyor. Günlük cironuz çok yüksek. Pat diye bir olay meydana geldi. Dükkânınız bir hafta kapanmak zorunda kalabilir. Günlük hayatta mütemadiyen karşılaştığımız hâller… Yahut nakliyecisiniz. Malı teslim edeceğiniz yere 200 km kala aracınızın tekeri patladı. Beklemediğiniz bir anda motorunuz arızalandı. Sözünüzü çiğnemenizi zorunlu kılan hâller bunlar.

      İnsanlar sizi verdiğiniz sözle yargılar ve muaheze ederler, bardağın boş tarafını görürler. Birine 1 milyon ödemişsinizdir, 100 bin lira bakiye kalmıştır. O aldığı bir milyonu görmez, alacağı 100 bin liraya bakar.

      Hiç kimse var olan parayla ticaret yapmaz; bu durum, daha baştan ilişkilerin derme çatma kurulmasına yol açar.

      İnsanların Türkiye’de babadan dededen kalma yüz milyonlarca değerinde paraları, gayrimenkulleri yok. Herkes kendi gayretleriyle ticaret yapmaya çalışıyor. Bu da başlangıçta işin ne kadar zor olduğunu gösteriyor.

      Sözünüzü yerine getirmemeniz aleyhinize sonuçlar doğurur. Ticaret yapan sizsiniz. Yıllarca büyük gayretle oluşturduğunuz itibarınızı yitirirsiniz. Müşterinizi kaybedersiniz. O sebeple, mutlaka söz vermeniz gerekiyorsa ihtimalleri de hatırlatarak söz verin. Buna gri alanlar bırakmak denir. Hayatta da böyledir. Hayatın her cephesinde olduğu gibi bu hususta da temkini elden bırakmamak, her attığınızı vuramayacağınızı bilerek hareket etmek lazımdır.

      HATA 14

       Alacakla Borç Ödeyecek Noktaya Gelmeniz

      Sınırsız krediniz, sınırsız sermayeniz, sınırsız borçlanma imkânınız yok. Böyle bir dünya da yok. Bakkal plasiyerin parasını iki hafta geciktirdiğinde üçüncü haftada plasiyer ona mal vermez. Çünkü plasiyerin de hesap verdiği bir otorite vardır.

      Akıllı ve basiretli bir tacir asla ve kata mahkeme kozunu gündelik hayatta kullanmaz. Avukatını hemen devreye sokmaz. Bunlar itfaiye gibi en son başvuru kapılarıdır. Zaten bir işi mahkemeye tevdi eder etmez envanterinizden çıkarmayacaksınız ama zihninizde o işi unutacaksınız.

      Dünyanın en rahat ve kolay işi, bir şeyleri teorik olarak konuşmaktır. Bu kitap, anlatımı itibarıyla şematik gibi görünebilir fakat filhakika hayatın kendisi de şematiktir. Eğer siz alacaklarınızı tahsilde müşkülat çekiyorsanız yapacağınız şeyler son derece sınırlıdır. Sermayeniz yetersizse alacaklarınızı tahsil etmek sizin için çok daha önemlidir. Alacaklarınızı tahsil edemediğiniz takdirde, borçlanma yoluna gitmek zorunda kalırsınız. Basiretli bir tüccar, alacaklarını tahsilde sıkıntı yaşayacağını hissettiğinde “Gaza basmayayım, ama hızımı da hafif azaltayım.” der. Hemen borçları azaltıp vadeleri uzatacak önlemler alması gerekir. Muhtemel tarihleri ileriye atarak alacaklara dönük bir eylem planı yapması lazımdır. Esas olan donan alacağını süratli bir şekilde tahsil edebilmektir. Bunu yapabilmek için:

      1- Karşı tarafa iskonto yapabilirsiniz.

      2- Kamudaki alacağınızı hemen alma yoluna gidebilirsiniz

      3- Para yerine mal da alabilirsiniz.

      Bunlar birer yöntemdir. Başka tahsilat yolları da bulabilirsiniz.

      Herkesin ödeme kapasitesi, borçlanma kabiliyeti ve sermayesi kadardır. Sermayeniz 100 bin lira, borçlanma kabiliyetiniz 50 bin lira ise 151 bin liralık bir taahhütte bin lira açığınız var demektir. Bu durumda borçlanamazsınız.

      Borcunuz, sermayenizden fazlaysa ciddi bir sorunla karşı karşıyasınız demektir. Sınırsız krediniz, sınırsız sermayeniz, sınırsız borçlanma imkânınız yok. Böyle bir dünya da yok. Bakkal plasiyerin parasını iki hafta geciktirdiğinde üçüncü haftada plasiyer ona mal vermez. Çünkü plasiyerinde hesap verdiği bir otorite vardır.

      Ticaret, süratli davranman, ani kararlar alman gereken bir mücadele alanıdır. Filmlerde Hulusi Kentmen’in başkanlık ettiği yönetim kurulunun toplandığı sahnelerdeki gibi değildir ticaret. O sahneler son derece şematiktir. Bunu söylerken “Büyük holdinglerde yönetim kurulu toplantıları yapılmıyor.” gibi bir şey demiyorum. Ama filmlerdeki yönetim kurulu toplantıları da gerçek yönetim kurulu toplantılarını yansıtmıyor.

      En büyük alacaklınız battığı takdirde, size belki tesiri bir yıl sürecek bir finans külfeti bırakabilir. 10 yıldır çalıştığınız ve ödemelerini tıkır tıkır yapan bir firmanın batması, sizi de güç durumda bırakır. Çünkü siz onun borçlanma parametrelerini bilmiyorsunuz. Şirketin içinde ne olup bittiğinden haberiniz yok. Ama birden iflas erteleme istiyor. Yasa dört yıl koruma kalkanıyla onu koruma altına alır. Siz ona bir müeyyide uygulayamazsınız. O yüzden o alacağın sıkıntı teşkil edeceğini fark eder etmez bir çözüm yolu bulup -iskonto, takas gibi- ilgili kişiye önerin. Sorunu mahkemeleşmeden çözmeye çalışın. Mahkeme, bütün ümidinizi yitirdiğinizde, alacaklarınızdan ümidinizi kesip üzerine bir bardak su içecek duruma geldiğinizde başvuracağınız bir mercidir. Akıllı ve basiretli bir tacir asla ve kata mahkeme kozunu gündelik hayatta kullanmaz. Avukatını hemen devreye sokmaz. Bunlar itfaiye gibi en son başvuru kapılarıdır. Zaten bir işi mahkemeye tevdi eder etmez envanterinizden çıkarmayacaksınız ama zihninizde o işi unutacaksınız. Zihninizi onunla meşgul etmeyeceksiniz. O sizin değil, avukatınızın işidir. Şirket toplantısının bir satırlık bir konusuna dönüşmüştür. Mahkemeye çok sık başvurduğunuz zaman, sektörde adınız, uzlaşmaz, geçimsiz, iş yapılmaz kişiye çıkar. İlgili şahıs hemen “Borcu üç gün geciktirdik, bizi icraya verdi; yedi gün geciktirdik böyle oldu.” gibi piyasada tezvirat yapmaya başlar. Türkiye’de bir sektörde bir şeyin duyulma ve rakiplerinizin ondan haberdar olma süresi 15 dakika. Dünyadaki bir felaketi haber alma süreniz de 15 dakikadır. Milyonlarca insan, elinde kamera, ses kayıt aleti ve canlı yayın cihazı ile gezmektedir. Adam cuma hutbesini bile Facebook’tan canlı yayınlıyor. Teşhir etme diye bir sorunumuz var. Bu da bizi her türlü fenalıktan anında haberdar ediyor. Negatif çok satıyor; kötülük çok daha hızlı taraftar buluyor. Medya, âdeta kötülükleri duyurma yarışı içinde. Bu yüzden her durumun her an sektörde işitilebilir olduğunu dikkate almadan iş yapamayız. Öfkemiz kabardığında süratle o zehirli iklimden uzaklaşmak gerekir. Herkesle çatışırsanız ürettiğiniz emtiayı satın alacak insan bulamazsınız.

      HATA 15

       Çalışanlarınıza Vefalı Olmamanız

      Bir şirkette 15, 20 yıl çalışmak, tek başına çok kayda değer bir iştir. Bizde birçok şirketin ömrü 15, 20 yıl olmadığı için bir kişinin bir şirkette 15, 20 yıl çalışması fevkalade önemlidir. Bu, şirketin müessese hâline geldiğinin de göstergesidir.

      İnsanlar şirketlerini yönetirken merhamet, vefa gibi duygularını göz ardı ederlerse “Merhamet etmeyene merhamet edilmez!” düsturu, gün gelir önlerine çıkar. O sebeple, şirketin çalışanlarına karşı, özellikle şoför, kapıcı, aşçı, hizmetli, sekreter gibi insan kaynaklarına, diğer insan kaynaklarından daha fazla değer verip onlara vefa göstermek gerekir.

      Şirketlere kıymetiharbiye kazandıran insanlardır. İnsanlara -en alt katmandakinden en üst katmandakine kadar-kıymetli, vazgeçilmez olduklarını hissettirmek lazımdır. İnsanlar hor görüldükleri, tahkir ve istiskal edildikleri