Yasin Topaloğlu

İş Hayatında 99 Ölümcül Hata


Скачать книгу

rahat ederim dediğiniz anda esaretiniz başlıyor. Ticaret hem dünyada hem Türkiye’de zorlaşıyor. Vadeler kısalıyor, kredi maliyeti ve masraflar artıyor. Ticaret yarın daha da zorlaşacak. Bu yüksek faiz oranları ile daha da zorlaşıyor. Toplumun ve insanların sömürülmemesi için İslam faizi yasaklıyor. Biz Batılılarla, onların yöntemleriyle başa çıkamayız. Banka kurarak, onlarla mücadele edemeyiz. En iyi kapitalist olmaya çalışarak, en iyi finans argümanlarına sahip olarak onlarla bilek yarışına giremeyiz. Çünkü onlar bu işi bizden daha fazla biliyor. Aparatları ve bu konudaki tecrübeleri daha fazla. Bizde doğru dürüst ne burjuvazi ne kapitalist bir zümre var. O yüzden bizim bunlarla böyle bir mücadelenin içine girmemiz beyhudedir. Kur’an-ı Kerim’de Cenabıhak diyor ki: “Ben faiz giren serveti helak ederim.” Kapitalizmin en büyük teorisyeni Adam Smith’in ise şöyle bir sözü var: “Kapitalizmde cari olan faizin sıfır olmasıdır.” Peki kapitalizm bile faizi bu denli reddediyorsa, bütün ilahi dinler faizi haksız kazanç olarak nitelendiriyorsa, biz de Türk toplumu olarak kredi kartları ve faiz yüzünden mağduriyetler yaşayarak bu faizin ne kadar kötü bir şey olduğunu idrak ettiysek bu yaşadıklarımız ne! Bundan memnun olan kim? Bu faiz düzeninden kim memnuniyet duyuyor? Makbul olan faizin düşük olması değildir; makbul olan, faizin olmamasıdır. Bunu Türkiye’de tecrübe etmiş ve sorunu çözüme kavuşturmuş bir siyasi anlayış var. Erbakan Hoca, 70’li yıllarda üç defa iktidar ortağı olduğunda, TÜMOSAN, TAKSAN, Azot Sanayi, Et ve Balık Kurumu gibi kurduğu bütün şirketlerde, daha Türkiye’de hisse senedi nedir bilinmezken yüzde 50 devlet sermayeli, yüzde 50 halka açık şirket modelleri uyguluyordu. 1975 yılında kurulan DESİYAB, yani Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (Sonra bu faizsiz modelin öncüsü kurum Kalkınma Bankası’na dönüştü.) üzerinden o dönem devlet-millet iş birliği modelini ortaya koyuyordu. Bu durum o fabrikaların yatırım maliyetleri üzerindeki faiz kalemini ortadan kaldırıyordu. Siz şirketinizi kurduğunuzda daha istikametinizi doğru dürüst tayin etmemişken kredi almanız zaten zor. Varsayalım kurduğunuz iş için kredi aldınız, yeni bir işin cari giderlerine bir de devre faizini, dönem faizini, banka faizini ilave ettiğinizde o şirketin uzun vadeli olması mümkün değil.

      Bu dediklerimden “Sermayen yoksa iş yapma!” gibi bir sonuç çıkarılmamalı. Türkiye’de bazı şeyler başlangıç noktasında daha kolay. Devletin pek çok kurumu ve bakanlıklar, hibe programları veriyor. Mesela KOSGEB iki ay süreli girişimci kursları açıyor. O kursu bitiriyorsunuz, devlet size 50 bin lira para hibe ediyor. Üniversite mezunu istihdam etmek isterseniz, devlet maaşının yarısını veriyor. Vasıfsız eleman istihdam edeceğim derseniz, İŞKUR 6 ay maaşını ödüyor. Yurt dışı fuara katılmak isterseniz, birtakım masraflarınızı KOSGEB karşılıyor. Bu tür hibe programlarını harekete geçirmek, ilk başta şirket kaynağı edinmede daha kolay bir yoldur. Yani şirket kurduğunda, krediye gelene kadar bilmeniz gereken bir sürü fırsat var. Bunları bilmiyorsanız işinizde zaten batarsınız. Kredi büyük bir tehlike. Krediden önce fırsatlar var. Tarım Bakanlığı şu anda genç tarımcı istihdamı yapıyor. Yapacağınız işi söylüyorsunuz, size 30 bin lira kredi veriyor. TÜBİTAK’ın teşvik kredileri; kalkınma ajansları var. Bu ajanslara projelerinizi verebilirsiniz. Aynı şekilde Tanıtma Fonu var; buraya da projenizi verebilirsiniz. Bu imkânlar sizin hiçbir zaman geri ödemeyeceğiniz hibe programlarında mevcut. Avrupa Birliği fonları var. Bunları kullanabilirsiniz. Tarımla ilgili, çevre ile ilgili, sanayi ile ilgili hibe programları mevcut. Mesela Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu var. 3 milyon avroya kadar size hibe veriyor. Mesela siz Çankırı’ya tematik bir otel yaptım diyorsunuz. Kurum size yüzde 60’ını hibe olarak veriyor. Organik tarım için solucan tesisi kurdum diyorsunuz, yüzde 70’ini vereyim diyor.

      Kredi ile başladığınız bir iş, sürdürülebilir bir iş değildir. Kredinin ve faizin olduğu şirketten Allah da bereketi alıyor. Sizi ticaretin acımasız gerçekleriyle baş başa bırakıyor. Ben kredi kullanarak başarılı oldum diyen orta sınıf bir esnaf ve iş adamı tanımıyorum. Bugün değilse yarın, yarın değilse altı ay sonra batıyor. Çünkü krediyi kredi ile ödeme alışkanlığına duçar oluyorsunuz. Bu sizi bir ömür boyu karşılayamayacağınız borçlarla baş başa bırakıyor.

      Kredinin bir başka sakıncası da zihninizi kolaycılığa alıştırması oluyor. Kredi aldığınızda zihninizi iş yapmak yerine bankalardan kredi alarak işi döndürmeye çalışmaya yoğunlaştırıyorsunuz. A bankasından aldığınız krediyi, B bankasından kredi alarak kapatmaya alışıyorsunuz, zihninizi hantallaştırıyorsunuz, gerçeklerden uzaklaşıyorsunuz. Türkiye’de çoğu insan kredi kartının borcunu, bir başka kredi kartından çektiği para ile ödüyor. Bu durum sürdürülemez. Hiçbir banka alacağını kimsede bırakmaz. Zaten banka baştan, sizi sadece şirketinizin varlığı ile değil, şahsi varlığınızla da sorumlu kılıyor. En küçük bir banka krizinde hem şirketinizi hem şahsi varlığınızı kaybetme riskiyle karşı karşıyasınız. Bu da sizi sorunlu bir zihne sahip kılar. Krediyi aldığınız andan itibaren, zihninizin arkasında sürekli bir denizanası duracaktır. Eş, dost, akraba, anne, baba borçlanmalarıyla bile bir işi yapmak tehlikeliyken kredi ile iş kurmak, uçurumdan atlayıp sağ kalıp kalmayacağını merak etmek gibi bir şeydir. O yüzden faizi, bütün dinler ve ideolojiler lanetler. Ama faiz, hayatımızda her zamankinden daha fazla hükümran. O yüzden kredi ve faiz bir işletmede asla tavsiye edilebilir bir şey değildir.

      Siz işinizi doğru yaparsanız, o işin büyümemesi mümkün değildir. İyi bir restoran açan bir insanın, o restoranı nerede açtığının önemi yok. Farklı bir lezzet, farklı bir hizmet ortaya koyuyorsanız, en mezbele yerde bile insanlar yemeğinizi yemek için kuyruk oluştururlar. İşi doğru düzgün, nitelikli yaparsanız, ürününüzün alıcısı sizi hiç ummadığınız bir yerde bulur. O yüzden acele etmeye gerek yok. Hormonlu büyümeye gerek yok. Nasıl 45 günlük tavuk, hormonlu ve zararlı ise faiz de hormonlu ve zararlıdır.

      Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir.” demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabb’inden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır (Allah onu affeder.). Kim tekrar (faize) dönerse işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez. (Bakara Suresi, 275-276)

      HATA 09

       Çek Kullanmanız

      Soyut olan bir şeyi somuta, mücerret olan bir şeyi müşahhasa döndürmek manalı değil. Çek, bir tacirin en son her türlü teşebbüsü yaptıktan sonra ele alacağı bir enstrüman olmalı. Yoksa karpuz keser gibi çek kesmek, onu bir marifet addetmek, ilk başta çok lezzetli gelebilir ama acısı sonra çıkar.

      Senet, çeke göre daha az mahzurlu bir değişim aracıdır. Vadesi itibarıyla, senette size üç gün opsiyon verilir. Protesto olduğunda 10-15 gün içinde ödeme yapma zemininiz oluşur. Bunun sarsıcı sonuçları olmaz.

      Çek kullanma meselesi, kredi kadar tehlikeli bir mevzudur. Diyelim ki benden 100 bin lira alacağınız var. “Fazla sorun etme.” diyerek çalışma masamın çekmecesini açtım ve fiyakalı bir şekilde çıkardığım çeki, çok ileride bir tarihe imzalayıp önüne koydum. Senin için soyut bir alacak, somut bir alacağa dönüştü. Benim için soyut bir borç, somut bir borca dönüştü. Aradan günler geçti ve çekin ödeme günü geldi. Benim 90 bin liram var. 10 bin lirayı bulamıyorum. Sizi aradım, 90 bin lirayı hemen ödeyeyim, 10 bin lirayı da birkaç gün içerisinde dedim. “Ben o çeke güvenerek kredi kullandım.” diyerek kabul etmediniz. Bankaya götürdünüz ve çekin arkasını yazdırdınız. Çekiniz yazıldığı