Hasan Yılmaz

Abbasiler ve Abbasi Halifeleri


Скачать книгу

Arabistan’a dair malumat şeklinde ortaya çıkmış, fethedilen ülkeler hakkında verilen bilgilerle zenginleşmiş ve nihayet İran, Hint ve Yunan kaynaklarından yapılan tercümelerle 10 ve 11. yüzyıllarda en yüksek noktasına ulaşmıştır.

      Klasik Toplumsal Tabakalar Abbasiler’de de Vardı

      Abbasi Devleti’nde de toplum, havas denilen yönetenler ve avam denilen yönetilenlerden oluşuyordu. Arap, Fars, Türk gibi etnik çeşitliliğe sahip olan devlette, zaman zaman etnik unsurlar arasında çatışmalar yaşanıyordu.

      Toplumun önemli bir kesimini de köleler teşkil ediyordu. Köleler Slav, Rum ve zenci kökenli idi. Köle ticaretinin en önemli pazarı Mısır, Kuzey Afrika ve Kuzey Arabistan idi.

      Sosyal sınıflardan biri de Yahudi ve Hristiyanlardan oluşan zimmilerdi. Bunlar devletin himayesinde geniş bir din hürriyetiyle rahat bir şekilde yaşıyor ve ibadetlerini yapabiliyorlardı.

      Abbasi sarayında, Sasanilerin büyük etkisi olmuştu. Halifeler gösterişli giyinmeyi severlerdi. Valiler ve diğer seçkinler de halifeyi taklit ederlerdi.

      Cuma günleri dışında devletin en önemli günleri dinî bayramlardı. Bayram namazlarını ve cuma namazlarını halifeler kıldırırlardı. Ayrıca Nevruz gibi diğer toplumların önemli günleri saray tarafından kutlanırdı.

      Tarıma Dayalı Bir Ekonomi Vardı

      Abbasi Devleti’nde, dönemin diğer devletlerinde olduğu gibi, tarım ekonominin temelini teşkil ediyordu. Tarımsal üretim, devlet gelirlerinin önemli bir kısmını oluşturuyordu. Bu nedenle üretimde verimi artırmak için Abbasi halifeleri sulama kanallarına büyük önem vermişlerdir. Sulama kanallarının yapımında Çinli mühendislerden yararlanılmıştır. Samarra şehrinin sulama kanalları da Çinli mühendisler tarafından yapılmıştır.

      Sulanabilen büyük nehir vadilerinde yetiştirilen buğday, arpa ve pirinç ülkenin önemli ürünleri arasında yer alıyordu. Hurma ve zeytin ikinci derecede önemli besin kaynağıydı. Ayrıca her çeşit meyve, sebze ve çiçek yetiştiriliyordu.

      Hindukuş Dağları’ndan gümüş çıkarılıyordu. Burada 10 bin maden işçisinin çalıştığı kaynaklarda belirtilmektedir. Sudan’dan altın getiriliyordu. Fars ve Horasan’da bakır, kurşun ve demir, Beyrut’ta zengin demir cevheri yatakları vardı. Basra Körfezi’nden de bol miktarda inci elde ediliyordu.

      Diğer yandan dokumacılık önemli bir sektördü. Elbiselik ve döşemelik kumaşlar, halı, yatak takımları, keten kumaşlar Feyyûm, Dimyat, Tinnis, Dâbık ve İskenderiye gibi önemli merkezlerde dokunuyordu. İran’da Kâzerûn şehri dokuma sanayisinde ileri gitmişti. Pamuk başlangıçta Hindistan’dan ithal edilirken daha sonra İran’ın doğusunda yetiştirilmeye başlandı. Merv ile Nişabur pamuk üretiminin önemli merkezleri hâline geldi. Pamuk üretimi, daha sonra İspanya’ya kadar yayıldı.

      Hemen her yerde halı dokunmakla birlikte en iyileri Taberistan ve Azerbaycan’dan geliyordu. Bunlardan başka gül suyu ve ıtriyat sanayisi, cam, kâğıt ve sabun sanayisi, maden işletme ve silah atölyeleri ile tuğla ocakları da başlıca endüstri kollarını teşkil ediyordu. Sadece Bağdat’ta 4000 cam ve 30.000 tuğla imalathanesi vardı. Kiremit ve tuğla endüstrisinin diğer başlıca merkezleri ise Kufe, Basra, Hîre ve daha sonraları Samarra idi.

      Abbasiler’den önce de Irak cam sanayisinde söz sahibi idi. Fakat Abbasiler Devri’nde bu kol da çok büyük gelişme gösterdi. Bağdat’la birlikte Basra, Kadisiyye ve Samarra bu sahanın önemli merkezleri oldu. Bağdat, Basra, Kufe ve Vasıt’taki sarraflar yalnız ziynet eşyası üretmekle kalmayıp aynı zamanda çeşitli kadehler, kavanozlar, çiçek vazoları, şamdanlar, eyerler, kınlar ve daha pek çok eşya üretiyorlardı.

      Musul’da demir zincirler, bıçaklar, kamalar, Harran’da ise laboratuvar ve rasathaneler için araç gereçler yapılıyordu. Dericilikte Bağdat ve Basra öndeydi. Iraklı marangozlar halifelerin saraylarını süsleyen nadide kutular, sandıklar, divan ve sandalye yapımında şöhret kazanmışlardı. Dokuma sanayisinde perdecilik önemli bir yer tutmaktaydı. Vasıt, Âmid ve Musul bu endüstri kolunun merkeziydi.

      Diğer önemli bir endüstri kolu da çadırcılıktı. Basra bu sanayinin merkezi durumundaydı. Endüstri kuruluşlarının bir kısmı devlet, bir kısmı da özel teşebbüsün elinde bulunuyordu.

      Kâğıt Üretimini Çinli Esirler Öğretti

      Kâğıt ilk defa 105 yılında Çin’de üretildi. Araplar da kâğıt üretimini Çinlilerden öğrenmişlerdir. 751’de Talas Nehri kıyısında Araplarla savaşan Çin ordusu içinde kâğıt ustaları da bulunuyordu. Araplara esir düşen bu Çinliler, 756 yılında Semerkant’ta kâğıt imalathanesi kurdular. Kısa zamanda kâğıt, papirüs ve parşömenin yerini aldı. 795 yılında Bağdat’ta, daha sonraki yıllarda da Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs’te kâğıt imalathaneleri kuruldu. Avrupa kâğıt ihtiyacını Müslümanlardan ithal yoluyla karşılıyordu. Avrupa’da ise kâğıt imaline ancak 13. yüzyıldan itibaren başlanmıştır.

      Uluslararası Ticareti Gayrimüslimlerden Öğrendiler

      Müslümanların dünya ticaretinde söz sahibi oldukları dönem Abbasiler’in dönemi olmuştur. Ticaret başlangıçta Yahudi, Hristiyan ve Mecusi tüccarların elinde idi. Zamanla Müslümanlar da uluslararası ticareti öğrendiler ve çok geçmeden dünya ticaretinde söz sahibi oldular.

      Ticari hayatın gelişmesine halifeler de büyük önem verdi. Bu amaçla yol emniyetini sağlayacak önlemler aldılar. Kervan yolları üzerinde kuyular açtırıp kervansaraylar yaptırdılar. Bu sayede kara ve deniz ticareti kısa sürede gelişti. Bağdat, Basra, Kahire, İskenderiye ve Şam önemli ticaret merkezleri hâline geldi.

      Deniz ticaretinde Basra önemli bir yere sahipti. Arap tacirler genellikle Basra Limanı’ndan yola çıkıyor ve Hindistan şehirlerindeki önemli merkezlere uğruyorlardı. Çin ile deniz ticareti daha çok Çin gemileriyle yapılırdı.

      Dünyada emtia fiyatları Bağdat ve İskenderiye borsalarında belirleniyordu. Bağdat, uluslararası ticaretin merkezi gibiydi. Bu nedenle her şehir için bir pazar yeri ayrılmıştı.

      Sarraflar, Bankacılık Hizmeti Veriyorlardı

      Müslüman pazarlarının en vazgeçilmez unsuru sarraflardı. Sarraflar, 11. yüzyılda bankacılık hizmetlerini verir hâle geldiler. Bunlardan belirli bir yüzdeyle borç alınabildiği gibi, zaman zaman hükûmete de borç para veriyorlardı. O dönemde merkezi Bağdat’ta, şubeleri ülkenin diğer şehirlerinde olan sarraflar, çek ve kredi mektupları gibi gelişmiş bir sistem kurmuşlardı. Bağdat’ta yazılan bir çek, Fas’ta ödenebiliyordu. Basra’da tüccarlar paralarını sarraflara vererek onlardan çek alıyor ve çarşılarda ödemeleri bu çeklerle yapıyorlardı. Genellikle bu işleri gayrimüslimler yapıyordu.

      Zekâtı Devlet Topluyordu

      Abbasi Devleti’nde, Emevi Devleti’nde olduğu gibi zekât, haraç, cizye, öşür, fey, ganimetler ve örfi vergiler, devletin gelirlerini oluşturuyordu. Divanü’l Haraç ve Divanü’l Beytülmal tarafından yönetilen devlet gelirleri askerî ihtiyaçlara, yol, köprü ve sulama işlerine, halife, vezir ve diğer devlet adamlarının maaşlarına sarf edilirdi. Devlet gelirlerinin büyük meblağlara ulaşmış olması, aynı zamanda halkın yüksek bir refah seviyesine eriştiğini de göstermektedir.

      İslam tarihinde önemli değişikliklerin başladığı Abbasiler Devri’nde hilafet merkezinin Şam’dan Bağdat’a geçmesi, yalnız siyasi bakımdan değil, sanat ve kültür bakımından da büyük değişikliklere zemin hazırlamıştır. Abbasi halifeliğinin yükseliş devrinde Mezopotamya’da muhteşem şehirler kurulmuştur.

      İkinci