Mikâil Bayram

Mikâil Bayram’ın Aynasında 99 İsim


Скачать книгу

ve Nişabur kadim İran kültürünün kök saldığı yerlerdendir.). O dönemde Gazneli Mahmud, Samaniler sarayında yetiştiği için eski İran kültürüne vâkıf bir hükümdardır. Şair ve ediplerden, şahsen büyük ilgi duyduğu kadim İran şahlarının hikâyelerini yazıya dökmelerini ve kayıt altına almalarını istedi. Dönemin pek çok şairi kolları sıvayarak bu işi yapmaya koyuldular; Ascudî, Sururî, Rudekî gibi büyük şairler bu işe talip olmuşlardı.

      Firdevsî de o sırada Nişabur’dadır ve haberi duymuştur, bu amaçla Gazne’ye doğru yola koyulmuştur. Gazne’de kendisini kabul ettirmiş ve saraya alınmıştır. Kendisinin de ifadesine göre 30 sene boyunca burada mesnevisini (Şâhnâme) yazmakla meşgul oldu.

      Şâhnâme’yi tamamlayıp saraya teslim ettikten sonra kendisine bu çalışmasının karşılığı olarak fazla olmayan (Daha doğrusu şairin emeklerinin karşılığı olduğunu düşünmediği) bir miktar para verilmiştir. Hâlbuki şair, 60 bin beyitlik bu devasa çalışmasının her bir beytine bir dinar para alacağını umuyordu. Firdevsî bu az miktar parayı hakaret olarak kabul eder; parayı alıp hamama gider, paranın üçte birini kapıcıya, üçte birini tellağa, kalan üçte birini hamamın sahibine verir; sonra da saraya giderek kitabına bazı ilaveler yapacağını söyleyip geri alır, kitabı eşeğine yükleyerek Nişabur’un yolunu tutar.

      Firdevsî bu andan sonra Nişabur’da münzevi bir hayat yaşamaya başladı. Bir süre sonra Gazneli Mahmud kendisini soruşturunca kitabını alıp çekip gittiği söylendi. Bilahare Mahmud, Şair’in Nişabur’a gittiğini ve kendisine verilen parayı az bulduğunu öğrendi; bunun üzerine Gazneli Mahmud, Firdevsî’ye verilmek üzere bir fil yükü hediyeler hazırlatıp Nişabur’a gönderdi, bu şekilde Şair’in gönlünü almak istiyordu. Ancak hediye yüklü fil Nişabur’a varmadan önce Firdevsî öldü ve hayallerini süsleyen hediyelerine kavuşamadı.

      Gazneliler zamanının meşhur şairi Firdevsî, eski İran kültürünün malzemelerini, bilhassa Hodânâme’yi mesnevi tarzında yazıya dökmesi yönüyle, Attâr’ın yaptığına benzer bir iş yaptı.

      Attâr’ın Esrarnâmesi’nde anlattığına göre; Firdevsî Gazne’den dönüp geldiği Nişabur’da öldüğü zaman orada Ebu’l-Kasım adında bir kadı vardı; Firdevsî öldüğünde bu kadı halka “Bu adam 30 yıl Mecusîlere methiye düzdü, böyle bir şairin namazını kılmak caiz değildir.” dedi; böylece Firdevsî, cenaze namazı kılınmaksızın defnedildi. Ancak sonradan Gazneli Mahmud’un Firdevsî’yi affettiği ve kendisine hediyeler gönderdiği haberini alınca, Kadı halkı toplayıp rüyasında Firdevsî’yi gördüğünü, cennet bahçelerinde dolaştığını, bunu nasıl yaptığını sorduğunu; Firdevsî’nin de “Benim mesnevimde Allah’ı metheden bir tane beytim var, benim o methim cennete girmeme vesile oldu.” cevabını verdiğini söylediği kaydedilir Esrarnâme’de.

      Firdevsî’nin beyti şu şekildedir:

      “Cihânrâbulendivupesti Tu’yi (Alemde yücelik ve enginlik adına ne varsa o Sen’sin.)

      Nedânemçeyi her çihesti Tu’yi” (Sen’in ne olduğunu bilmiyorum, fakat alemde ne varsa o Sen’sin.)

      Firdevsî, 30 yıl boyunca emek verdiği bu kıymetli mesnevisiyle İran kültürünü âdeta yeniden yaratmış, kendi ifadesiyle “Bu Farsça’yla Acem’i yeniden diriltmiştir.” Şâhnâme esasen, Sâsânî sarayında bulunan ve eski şahların vakayinameleri gibi düşünülebilecek olan Hodânâme (Allah Risalesi) kaynaklıdır; Firdevsî İslami hassasiyetten dolayı, bu metne artık Hodânâme demeyi uygun bulmadı ve adını Şâhnâme olarak değiştirdi.

      Emir Timur, hatıratında, İran’a geldiğinde bazı mobidlerle (Mecusî din adamları) görüştüğünü, mobidlerin kendi önüne Pehlevîce metinler koyduklarını ve oradan bir şeyler okuduklarını ve Firdevsî’nin bunları yanlış bildiğini söylediklerini, Firdevsî’nin yanlışlarını kendi huzurunda ortaya çıkardıklarını söyler. Timur, mobidlerin bu izahatı karşısında çok şaşkına döndüğünü ifade eder. Bu bize şunu gösterir; Firdevsî Nişabur’dan kalkıp Gazne’ye giderken yanında çok miktarda eski Pehlevîce metin götürmüş ve bu metinler üzerinde çalışarak Şâhnâme’sini vücuda getirmiştir.

      20.

      Ömer Hayyam (1048 – 1132)

      Ömer Hayyam aslen Tus’ludur. Tus, o dönem şair ve ediplerin çokça yetiştikleri bir yöredir. Ömer Hayyam da bu coğrafyada yetişmiştir, ancak esas çalışma alanı itibarıyla hey’etşinas (astronom) ve matematikçi yönü ön plana çıkmaktadır.

      Felsefeye de yatkın bir ediptir. Nitekim onu çağdaşı olan Mu’tezile mezhebine mensup ünlü müfessir Zemahşerî, Hayyam’ı “hakîm-üz zaman” (Devrin hikmet sahibi) olarak anmaktadır. Keza bu meziyetinden dolayı, Hayyam’ın bilahare Melikşah’ın kurduğu Rey Rasathanesi’nde görevlendirildiğini görürüz.

      Bir düşünür olarak fikirlerini rubai tarzındaki dörtlüklerde dile getirmiştir. Hayyam’ın rubailerinde dikkati çeken en önemli şey, kendisine izafe edilen yüzlerce rubaiyle laubali, ahlaksız, lakayt bir profilde takdim edilmesidir. Hayyam bu şekilde bohem hayatı yaşayan bir şair olarak lanse edilmiştir. İran edebiyatında “rubai üstadı” olarak anılmaktadır. Ancak Hayyam bu ahlak dışı rubailer perspektifinde tanıtılmış ve değersizleştirilmiştir. Oysa Hayyam’ın Rey’deki rasathanede çalıştığı dönemlerde astronomi ve matematik ilimlerine dair hazırladığı eserleri, onun ne kadar donanımlı bir bilim adamı olduğunu açıkça göstermektedir.

      Said Nefisî gibi İranlı edebiyat tarihçilerinin ifade ettiğine göre Hayyam’a ait rubailerin sayısı en iyimser tahminle 38 adettir. Said Nefisî, Hayyam’a ait olduğu belirtilen rubailerin eski el yazmalarını incelemiş ve kendisine doğrudan nispet edilen şiirlerin çok az olduğunu, bu yazmalardaki şiirlerin büyük kısmının sonraki dönemlerde kendisine izafe edildiğini belirtmiştir. Nefisî bu şiirler arasında, aşk ve işret içerikli olanlarından ziyade felsefeye dair olanların Hayyam’a ait olduğunu tespit eder.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Prof. Dr. Mikâil Bayram’ın Türkçe, Osmanlı Türkçesi ve Farsça şiirlerinin bir araya getirildiği Sarâyî Divanı’ndan alınan bu şiirde, şairin vezne dair hassasiyetinin yanı sıra imla ve yazımına bu kitabın yayımlanması sırasında müdahale edilmemiştir. Bayram’ın diğer şiirleri için bk. Prof. Dr. Mikâil Bayram, Sarâyî Divanı, Konya: 2010, Özel Basım/ İnci Ofset, s. 145-146. (e.n.)

      2

      Söz