Mikâil Bayram

Mikâil Bayram’ın Aynasında 99 İsim


Скачать книгу

kale boşaltıldı.

      Bu denli kahramanlıklar gösteren Amr, Hz. Osman’ın iktidara gelmesiyle hemen görevinden alındı, merkeze çağrıldı, Hz. Osman’ın en büyük siyasi hatalarından biri de bu görevden almaydı. Nitekim Osman’a isyan eden askerlerin büyük çoğunluğu Mısırlıydı ve bunlar halifeden Amr’ın Mısır’a yeniden vali yapılmasını istediler. Hâlbuki, Osman Mısır’a kendi yakın akrabası ve süt kardeşi olan Ümeyyeoğullarından Abdullah b. Ebi Serh’i tayin etmişti. Askerlerin baskısıyla Amr tekrar Mısır’a döndürüldü ve Amr kalibresinde bir adam gidip Abdullah’ın emrine girdi. Onun maiyetinde Libya üzerine sefere çıktılar, Amr bu seferde Abdullah’ın korkaklık belirtileri gösterdiğini tespit etti ve bu durum askerler arasında yayıldı. Buna rağmen halife, Abdullah’ı görevinden almadı, hâlbuki askerin arzusu Amr’ın tekrar Mısır Valisi yapılmasıydı. Hz. Ali devrinde Mısır dengeleri daha da bozuldu.

      Amr, görevden alınma mektubu kendisine ulaşınca Nil’deki çadırını söktürmek üzere kölesini gönderdi. Kölesi gidince çadırın üstünde bir kuşun yuva kurduğunu görüp, durumu Amr’a haber verdi ve anne kuşun yavrularını orada beslediğini, ne yapması gerektiğini sordu. Amr bunun üzerine kölesine haber gönderdi, çadırı yıkmamasını, kuşa da eziyet etmemesini, anne kuş yavrularını büyütüp uçurmaya başlayıncaya kadar çadırı sökmeyi ertelemesini söyledi. Bu vesileyle Amr b. As üzerine kaleme aldığım ve bu hadiseyi de anlattığım bir mesneviyi burada zikredeyim:

Doğanın Hakkına Saygı 1

      Mısır’ın fatihi Amr ibnü’l-As

      Bir çadır kurmuş idi kendine has

      Nil kenarında güzel bir yerde

      Hem serin hem de özel bir yerde

      Devletin merkezi olmuştu bu yer

      Buradan Mısır’ı yönetmişti derler

      Çok dirayetli ve dehşetli idi

      Çok cesaretli ve şiddetli idi

      Amr’ı azletti emirü’l-mu’minin

      Mısır’ı terk etmeye durdu o güzin

      Korku vermişdi bütün düşmenine

      Emri bir anda getirdi yerine

      Didi bir askere var git çadırı

      Topla gel terk edelim şu Mısır’ı

      Gitti asker çadırı almak için

      Deve sırtında alıp gelmek için

      Gördü bir kuş yuva kurmuş çadıra

      Çadır üstündeki bir dulda yere

      Amr’a bildirdi bu hâli asker

      Nasıl etsem diye beklerdi haber

      Yuvasında duruyor yavruları

      Anne kuş pek koruyor yavruları

      Bir haber saldı hemen askerine

      Doğru yol gösteriyordu erine

      Şimdi dursun çadırı kaldırma

      Kuşa kat’iyyen eziyet verme

      Bu kuşun hakkına hürmet edelim

      Sünnetullah’a riayet edelim

      Doğanın hakkına saygı duyalım

      Hilkatin emrine şeksiz uyalım

      Koy uçursun anne kuş yavruları

      Sonra git topla ve kaldır çadırı

      Bu hikâyet inanın kurgu değil

      Doğru bir vakıadır duygu değil

      Bir sahabideki irfanı görün

      Bir mücahitdeki iz’anı görün

      Amr aslında çöl insanıydı

      Ona irfan veren imanıydı

      Aldı irfan ocağından dersi

      Son nebinin çerağından dersi

      4.

      Ebu Hureyre (… – 678)

      Ebu Hureyre, Medine’de kabile bağları mensubiyeti pek olmayan bir sahabeydi, fert olarak gelip Peygamber’e biat etmiş ve Müslüman olmuştu. Tek başına olduğu için Ashab-ı Suffe arasına alındı, mescidin içinde kaldı ve getirilen yardımlarla geçindi. Uzun süre Peygamber’in yanında bulunduğu için sıklıkla ondan sözler yani hadisler rivayet etmekteydi.

      Onun bu mebzul miktardaki hadis rivayetçiliği, Peygamber’in vefatından sonra ağır tenkitlere maruz kaldı. Ashabın büyükleri ve hatta Hz. Ömer gibiler onu sertçe tenkit ettiler. “Her yerde durmadan Peygamber’den nakilde bulunuyor.” söylentileri yükselince Hz. Ömer de Ebu Hureyre’yi çağırdı ve “Allah’ın kitabı senin neyine yetmiyor da durmadan Peygamber’den yalan yanlış sözler naklediyorsun.” diyerek, onun bir daha hadis rivayet etmesini yasakladı.

      Ama Hz. Ömer’in vefatından sonra Ebu Hureyre bu baskıdan azat kalınca artık istediği yerde ve istediği şekilde konuşmaya başladı. Onun bu aşırı konuşmalarından dolayı hadis derlemeciliği işi başlayınca, birçok hadis râvîleri Ebu Hureyre’yi kaynak kişi olarak gösterdi ve kendisinden binlerce hadis rivayetinde bulundular. Ancak Ebu Hureyre diğer vahiy katiplerinin aksine yazı bilmezdi, halkın içinde sıradan bir adamdı.

      5.

      Ebu Süfyan (565 – 651)

      Ümeyyeoğulları’nın (benî Ümeyye, Emevîler) önderidir, Ümeyye’nin torunudur. Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib zamanında Mekke’nin iktidarı Ümeyye’nin elinden kayıp gitmiş ve Haşimoğullarına geçmişti; İslam’dan önce de bu durum iki aile arasında ihtilaf konusuydu. Ebu Talib babası Abdülmuttalib’in ölümünün ardından, nispeten zayıf kalsa da Mekke’de güç sahibiydi. Bu dönemde Ümeyyeoğulları hem aile geçmişi hem de zenginlikleriyle Mekke’de alternatif güç merkeziydi.

      Bu kavgaların üzerine, Hz. Muhammed peygamberliğini ilan ettiğinde kendisine karşı hiçbir yakınlık ve sempati duymadılar. Bunu da kabile geçmişleriyle açıklıyorlardı. Mekke’de yönetimi ele geçirmeye çalışırken, peygambere ittiba ederek bu alanda ellerini zayıflatmaktan kaçınıyorlardı. Peygamber’in etrafında bazı insanlar birikmeye başlayınca, hem bu yeni inananlara hem de bizzat Hz. Peygamber’in kendisine karşı en sert muhalefeti Ümeyyeoğulları yürütmekteydi.

      Bu dönemde Peygamber ve çevresi ağır zulümlere maruz bırakıldı, hatta 30 kişilik ilk kafile Habeşistan’a hicret etmek zorunda kaldı. Peygamber de yanında kalanlarla birlikte bir süre sonra hicret etmeyi düşündü, Taif’te kendisine karşı yapılan küstahlık ve saldırı nedeniyle, hicret mekanı olarak Medine’yi tercih etti. Ukaz Panayırı’nda bazı Medineli tüccarlarla yapılan görüşmelerden sonra Akabe’de kendisine biat edildi. Medineliler de Mekke ulularını sevmezdi, zira Mekkeliler kendilerini Allah’ın Evi’nin bekçisi olarak görürler ve Kabe’den dolayı kendilerinde bir seçilmişlik vehmederlerdi. Ticaret kervanlarının geçiş güzergâhlarından dolayı da Mekkeliler ile Medineliler arasında sürtüşme eksik olmazdı. Bu yüzden Medineliler Mekke’ye gelince Peygamber’le görüşmeyi uygun bulmuşlardı, bu görüşmeler sonucunda Peygamber ve yanındakiler yapılan davet üzerine Medine’ye hicret ettiler.

      Hicret’in ardından Medine’de güçlü bir İslam cemaati oluştu, bu durum Mekkelilerin hiç işine gelmedi, zira Medine kendi ticaret rotalarının