Hasan Yılmaz

Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri


Скачать книгу

babasının iktidar mücadelesine tanık oldu. Babasının 1512’de tahta çıkması, ona da hükümdarlık yolunu açtı. I. Selim’in hükümdarlık payesini elde etmesinden kısa süre sonra İstanbul’a çağrıldı. Babası, amcalarıyla iktidar mücadelesi yaparken onun yardımcısı olarak bir süre İstanbul’un korumasını yürüttü. Yavuz Sultan Selim, kardeşlerini bertaraf ettikten sonra, Nisan 1513’te Süleyman’ı Manisa’ya sancak beyi olarak gönderdi.

      Tahta çıkacağı 1520 yılına kadar Manisa’da kalan Şehzade Süleyman, babasının doğuya ve Mısır’a yaptığı seferler sırasında tahta vekâlet ve muhafaza göreviyle Edirne’de de görev yaptı.

      21-22 Eylül 1520 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in vefat etmesi üzerine, I. Süleyman’ın Manisa günleri sona verdi ve Başvezir Pîrî Mehmet Paşa’nın gönderdiği haber üzerine İstanbul’a hareket etti. 30 Eylül 1520’de İstanbul’da tahta çıktı ve ertesi gün babasının naaşını karşılamak için Edirnekapı’ya kadar gitti.

      Divandaki Vezir Sayısını Dörde Çıkarttı

      Sultan Süleyman’ın tahta çıktıktan sonra ilk işi, eski lalası Kasım’a vezirlik payesi vermek oldu. Pîrî Mehmet Paşa, Mustafa Paşa ve Ferhat Paşa ile birlikte divandaki vezir sayısı dörde yükselmiş oldu.

      Sultan Süleyman’ın tahta çıktıktan sonraki ikinci önemli işlerinden biri de Şah İsmail ile çekişmesinden dolayı, Tebriz ve Kahire’yi ele geçirdikten sonra buralardan sürülen yaklaşık 800 kadar sanatkâr ve ileri gelenin memleketlerine dönmelerine izin vererek önemli bir sosyal yarayı tedavi etti. Ayrıca İran ile yapılan ipek ticareti üzerindeki yasağı kaldırdı, bundan dolayı mallarına el konulan tüccarların zararlarını karşıladı.

      Son Halife Mütevekkil Alellah’ı Mısır’a Gönderdi

      Kamu görevi yapan idarecilerin denetimine büyük önem veren Sultan Süleyman’ın tarihe geçen bir başka icraatı da babası tarafından Kahire’den İstanbul’a getirilen son Abbasi halifesi Mütevekkil Alellah’ı ülkesine göndermek oldu. Böylece bir bakıma halifeyi önemsizleştirdi. Mısır’ın da bir Osmanlı mülkü olması nedeniyle Mütevekkil Alellah’ın Kahire’ye gitmesinden hiçbir endişe duymadı.

      Çünkü halifelik müessesesi yetkisini iktidardan alan bir müessese idi. Nitekim hükümdarlık yaptığı süreçte, bütün Müslümanların tek sultanı ve halifesinin Sultan Süleyman olduğu fikri yaygınlaştı.

      İlk İsyanı Şam Beylerbeyi Çıkarttı

      I. Süleyman, hükümdarlığının ilk isyanı ile tahta çıkışından iki ay sonra karşılaştı. Babası Yavuz Sultan Selim tarafından Şam beylerbeyiliğine getirilen eski Memlûk emiri Canbirdi Gazali, Osmanlı Devleti’ne karşı isyan etti. Safevîler’in destek vermesi durumunda büyük tehdide dönüşebilecek isyan, Ocak 1521’de bastırıldı. İsyanın kısa sürede bastırılması, I. Süleyman’ın hükümdarlığını perçinledi.

      Tahrir Kayıtları İsyanlara Neden Oldu

      Yavuz Sultan Selim döneminde İslam dünyasını tek devlet çatısı altında birleştirme hedefine büyük ölçüde ulaşılırken Kanuni Sultan Süleyman döneminde hedef yeniden Batı oldu. Batı’da ilk sefer Belgrat’a yapıldı. Ardından Rodos ve Macaristan seferleri düzenlendi. 1526 ve 1529 yıllarında Macaristan’a düzenlenen ve Viyana’ya kadar uzanan seferler sırasında devletin kaynaklarının tespitini gündeme getirdi. Tahrir denilen bilgi kayıt sistemi ile Osmanlı topraklarında vergiye esas olan varlıklar kayıt altına alındı. Ancak kazanılan zaferlere rağmen, halk kayıt altına alınmaktan dolayı pek memnun kalmadı.

      Safevî Devleti’nin siyasi-dinî propagandaları da halktaki memnuniyetsizliği körükledi. Sıkı denetimden hoşlanmayan konargöçerlikle geçinen halk arasında isyanlar patlak verdi. Bu isyanlar daha çok Maraş, Adana, Konya, Mersin, Niğde gibi Toros eteklerinde yaşayan Türkler tarafından gerçekleştirildi.

      Belgrat Zaferi Hedef Büyüttürdü

      Kanuni Sultan Süleyman, Belgrat’a yaptığı ilk seferde kazandığı zafer ile devletin batıdaki hedeflerini büyüttü. Amacı, Belgrat’ı alarak devletin Batı’daki varlığını tahkim etmekti. Aynı dönemde Batı’da hanedanlar arasında çekişmeler söz konusuydu. Belgrat’a hâkim durumdaki Macarlarda dokuz yaşında tahta çıkan II. Layoş henüz otoritesini hissettirecek bir durumda değildi.

      Yapılan seferlerin coğrafyanın mamur hâle getirilmesinde büyük yararı oluyordu. Nitekim Belgrat seferinde de ordunun güzergâhındaki yolların bakımı, nehir geçişlerinde köprüler yapıldı. 7 Temmuz 1521’de kazanılan zaferden sonra Kanuni Sultan Süleyman, 18 gün Belgrat’ta kaldı.

      Kanuni’nin Belgrat zaferinden duyduğu sevinci, oğulları Murat ile Mahmut’un vefat haberlerini alması gölgeledi.

      Rodos’un ele geçirilmesinden sonra Kanuni, büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet’in yarım kalan projesini gerçekleştirmek istedi. Bu amaçla, İtalya’ya yönelik planlarının ilk ayağı olan Korfu seferine çıktı. Fakat Roma’yı, dolayısıyla Hristiyanlığın kalbini ele geçirme hülyası sonuçsuz kaldı. Böylece Otranto’ya asker çıkarmayı başaran fakat vefatı nedeniyle amacına ulaşamayan Fatih Sultan Mehmet gibi, Kanuni de İtalya seferinden sonuç alamadı.

      Rodos’u Ele Geçirdi

      Mısır’ın Osmanlı toprağı olmasından sonra Kahire-İstanbul deniz yolu hattında bulunan Rodos Adası’nın ele geçirilmesi büyük önem taşıyordu. Bu sefer için gerekli donanma Yavuz Sultan Selim tarafından hazırlatılmıştı. 4 Haziran 1522’de çıkılan sefer, 20 Aralık 1522’de adanın Osmanlı toprağına katılmasıyla sona erdi.

      Kazanılan zaferden sonra Cem Sultan’ın Rodos’ta yaşayan oğlu bulunup katledilirken eşi ve kızları İstanbul’a gönderildi.

      Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferi dönüşünde çocukluk arkadaşı İbrahim Paşa’yı (Makbul İbrahim Paşa) başvezirliğe getirdi. Başvezirlik görevini bekleyen ikinci vezir Ahmet Paşa, Mısır beylerbeyi unvanıyla İstanbul’dan uzaklaştırılınca devlet beklemediği bir krizle karşı karşıya kaldı. Kanuni Sultan Süleyman, kız kardeşi Hatice Sultan’ı İbrahim Paşa ile evlendirdiği sırada, Ahmet Paşa, Kahire’de isyan bayrağını dalgalandırıp adına hutbe okuttu. Bu isyan, İbrahim Paşa tarafından bastırılsa da devletin bozulan teamülleri gereği uzun süre divanda huzursuzluk devam etti.

      İbrahim Paşa’nın Mısır’da Osmanlı düzenini oturtmaya çalıştığı sırada Avrupa devletleri arasındaki mücadele de iyice kızışmıştı. 1525 yılında Alman kralı Şarlken’e esir düşen Fransa Kralı I. François’i kurtarmak isteyen annesi, Kanuni Sultan Süleyman’a mektup yazarak yardım talebinde bulundu. Fransa’dan gelen bu mektup, yeni bir Macaristan seferi için fırsat oldu.

      Macaristan seferi Kanuni için son derece önemliydi. Önündeki ilk hedef Macaristan’ın başkenti Budin idi. Budin’in ele geçirilmesi durumunda Habsburg Hanedanı ile komşu olunacaktı. Bu da Osmanlı Devleti’ni dünyanın en güçlü devleti yapacaktı. Kanuni Sultan Süleyman, bu nedenle Fransa kralına yardım etme sözü verdi.

      23 Nisan 1526’da yola çıkan Kanuni, 29 Ağustos 1526’da haçlı ittifakıyla Mohaç Ovası’nda karşılaştı. Tarihin en kısa süren meydan savaşında Macar kralı hayatını kaybederken, Macar Krallığı da tarihe karıştı. Böylece 11 Eylül 1526’da Kanuni, Budin’e girdi. Osmanlı ordusunun Budin’e girişinde büyük yağma yaşandı. Çıkan yangında şehrin önemli biri bölümü yandı.

      21 Eylül’e kadar Budin’de kalan Kanuni, bir süre de Peşte’de kaldıktan sonra