İbrahim Alâettin Gövsa

Sabatay Sevi


Скачать книгу

bu donanma yelkenlerinin ve iplerinin ipekten yapılmış olduğu, bütün mürettebatının İbrani dili konuştuğu ve bayraklarının üstünde de “İsrail’in on iki kabilesi” kelimelerinin yazılı bulunduğu masalı uydurulmuştu.

      Bu türlü rivayetler, o zamanlar bir kısım Hristiyanlar nazarında da Yahudilik âleminde yakın bir değişiklik meydana geleceği kanaatini uyandırıyordu.

      Cemiyet psikolojisi, insan kitleleri arasında esrarengiz fikirlerin hastalıklardan daha kolay sirayet ettiklerini birçok misalleriyle ispat eder. Bir devre içinde icat edilmiş heyecanlı bir masalın, muhtelif diller konuşan ve ayrı âdetlere, inanışlara bağlanan birçok insanları birdenbire istila etmesi; bu sirayetin hayret veren bir neticesidir.

      Aynı hadisenin kuvvetli bir misali de Sabatay Sevi’nin, Mesih olmak davasıyla ortaya atıldığı aylar içinde, buna benzer bir masalın cahil ve basit bir kısım Müslüman halkı da meşgul etmiş olmasıdır. Nitekim tam o tarihte, Musul’un İmadiye kasabasında Şeyh Abdullah isminde bir Kürt şeyhi, genç oğlu Şeyh Mehmed’i, Mehdi diye ortaya atmıştı. Etrafına binlerce adam toplayan bu genç Mehdi; Raşit tarihinin, Hicri 1077 senesi olayları arasında kaydettiğine göre, hayli geniş askerî tedbirlerle ele geçirilebilmişti. Sabatay’ın Müslümanlığı kabule mecbur olduğu haftalar içinde, o da Edirne Sarayı’na getirilerek Dördüncü Sultan Mehmed’in huzurunda bu Mehdilik davasını inkâra mecbur kalmıştı.

      İşte, İzmirli haham Sabatay Sevi’nin Mesihlik hususundaki iddiasını besleyen hurafelerin ve masalların bir kısmı bunlardır. Fakat bu davanın, kendi şahsı etrafında dahi bir takım delillere ve belgelere dayandırılması ve bu yolda dahi eski metinlerden birtakım işaretler, simgeler ve ebcet hesabına dayalı rakamlar çıkarılması, işin çok kurnazca idare edildiğini gösterir.

      Bundan dolayıdır ki, genç Sabatay, ilk zamanlardan itibaren etrafında epeyce büyük bir halk kitlesi toplayabilmiştir ve bu noktalara ait izahlar, hayatına ait malumat sırasında verilecektir.

      SABATAY SEVİ KİMDİR VE NASIL YETİŞTİ?

      Sabatay, 1626 Temmuzunun yedisinde, İzmir’de aslı İspanyol olan bir Yahudi aileden doğdu.1 Babası, Türkler arasında Kara Menteş diye tanınmış olan Mordehay Sevi, İzmir’e Mora’dan gelip yerleşmiştir.

      Mordehay önce tellallık yapmış, sonra bir İngiliz ticarethanesinde simsarlık edermiş. Üç oğlundan ikisi ticaret işlerine girdikleri hâlde, en küçükleri olan Sabatay, küçüklüğünden beri okumaya, bilhassa din kitaplarını incelemeye meraklı imiş. Bu merakın önüne geçemeyen ailesi, nihayet onun haham olarak yetişmesine razı olmuşlar ve kendisini İsak d’Alba adlı bir hahama çırak olarak vermişler.

      Öğretmeni ona Tevrat’ı ve Talmud’u okutmuş ve dinî kitapların mecazi ve tasavvufi manalarını keşfetmek zevkini tattırmıştır.

      Bu Talmud, Arapların Telmut dedikleri kitaptır ki, semavi kitaplardan olmamakla beraber, Musevilerin ağızdan ağza dolaşan en eski anane ve hurafelerini içerir. Bir kısmı Kudüs, bir kısmı da Babil ananelerine ait olmak üzere iki büyük kısma ayrılır ve eski Musevi tarihi için mühim bir kaynak sayılır.

      Sabatay, on beş yaşından sonra Kabala incelemelerine, yani işaretleri ve rivayetleri tefsir ve keşfetmek işine, kendi başına devam ediyor.

      Şüphe yok ki, o tarihten yedi sene kadar sonra kendini Mesih olarak tanıtma teşebbüsünde bu esrarengiz yazılar, işaretler ve rivayetler etken oldu.

      Bundan evvelki fasılda, Mesihlik meselesi için o devirde cahil halk kitlesinin ehemmiyet verdiği ananelere işaret etmiştik.

      Zeki ve hahamlık mesleğinde bilgili bir genç olan Sabatay, aynı zamanda yakışıklı ve güzel konuşan bir adamdı. Bu vasıflar onun Mesihlik ananesini kendi lehine tefsir etmesine imkân hazırlamıştır.

      Mesihlik Davası Nasıl Başladı?

      On beş yaşından beri, yalnız başına eski kitapların mistik delaletlerini keşfe alışan Sabatay Sevi, on sekiz yaşına geldiği zaman, bunları başkalarına da okutacak bir seviyeye erişmiş ve etrafına bir talebe grubu toplamıştı.

      Tasavvufi eserlerle fazla uğraşmanın neticesinde acayip huylar edindi ve garip hareketler göstermeye başladı. Mesela oruç günlerinin haricindeki zamanlarda dahi oruç tutuyor, vücudunu temizlemek için sık sık yıkanıyor ve kendisine güya mukaddes bir mahiyet vermek için hazırlanıyordu.

      Onun anormal bir adam olması ihtimali de çoktur. Nitekim çocukluğundan beri sık sık sara nöbetleri geçirdiği ve bundan dolayı hadiselerin ve okuduğu hurafelerin kolayca telkinine tabi olduğu da rivayet edilir. Böyle zayıf ve manen hasta mizaçta olan adamlar, bir maksat uğrunda kuvvetli bir irade gösterebilirler ve aynı zamanda kendi uydurdukları bir sıfata, bazen kendileri de inanacak derecede zaaf ve gariplik gösterebilirler.

      Mümkündür ki, Sabatay da kendi icat ettiği Mesihliğe bazı defa bizzat kendisi de inanmış olsun. Etrafında bir hayli inanıcı kitlenin toplanmış olmasına, bu şuursuzluk ve kendinden geçme hâli çok tesir etmiş olabilir.

      Ailesi, o zamanki âdetlere uyarak onu pek genç iken evlendirdiler. Fakat Sabatay, rivayete göre karısından uzak durmuş ve Musa’dan kalma peygamberlik ananesine uyarak bu saflığını muhafaza etmek istemiştir.

      Ailesi bu hâli, karısından hoşlanmadığına atfederek, birinciyi boşadıktan sonra onu ikinci defa evlendirdiler. Fakat netice aynı olmuş ve genç haham, kutsiyetine etrafını inandırmak için olacak ki, güya bu ikinci izdivaçta da bekâretini muhafaza etmiştir.

      Sabatay’ın sonraki hayatında kadınlara pek düşkün ve nazlarına çok mağlup olduğu rivayet edilir. İlk gençlik zamanına ait olarak hikâye edilen bu perhiz yapma durumu, ihtimal ki, taraftarlarının onu yükseltmek ve kutsileştirmek için isnat ettikleri bir masaldan ibarettir. Yahut anormal mizacının, bu ilk gençlik çağlarında daha fazla buhran içinde bulunmasından ileri gelmiştir.

      İzmirli Mesih, kitaplardaki esrarengiz işaretlerle haber verilen 1648 tarihinde gelecek Mesih’in kendisi olması için belli ki senelerden beri hazırlanmıştı.

      Hahamların bildikleri bütün metinlere vâkıf ve onları izah etmekte üstat olmuştu. Zeki ve gayet hazırcevaptı. Bünyesinin orantılı ve yüzünün de güzel olması, yaptığı tesiri arttıran etkenlerdi.

      Ananeleri iyi bildiği ve güzel konuştuğu için dinî bahisler üzerinde kendisiyle münakaşa edenleri kolaylıkla mağlup ederdi. Bilhassa etrafındakileri kandırmak için, dinî metinlerde kendi lehinde skolastik mantığın kuvvetiyle delil saydığı birtakım işaretler bulmuştu.

      Bunlardan biri, “Benimkilerin kurtuluş yılı geldi.” mealinde bulunan bir ayetin, İbranicede geçerli ebcet hesabına göre 814 rakamına muadil olan harfleri içermesi idi. Çünkü “Sabatay Sevi” adının rakam kıymeti de tamamıyla ona eşit geliyordu.

      Bundan başka, İbranicede Tanrı’ya mahsus sıfatlardan “Kadir” manasına gelen bir kelimenin de rakam kıymeti 814 tutuyordu.

      Her isim için bu türlü tesadüfleri keşfetmek mümkündür. Fakat dar kafalılar nazarında onların ehemmiyeti büyüktür.

      Yine mesela basit bir aşk manzumesi olan bir duada, “Sevdiğim bir ceylana benziyor.” ibaresinin İbranicedeki metni “Dome dode Lisvi” suretinde okunurmuş ve “sevgili” manasına gelen “Dod”, mecaz yolla “Tanrı” manasını da ifade edermiş. Cümlenin sonundaki “Svi” hecesi “Sevi”ye benzediği için bu ibare, “Tanrı Sabatay Sevi’ye benziyor.” şeklinde izah edilirmiş.

      İşte böyle kâh rakamların tesadüflerinden, kâh benzetme ve türeme yollarından istifade edilmek suretiyle elde edilen acayip deliller; etrafındakilerin, zaten fevkalade bir şeyler bekleyen, öteden