Ахмет Мидхат

Hüseyin Fellah


Скачать книгу

sayılmasıdır. Lakin buna hayret edilse bile ayıplamaya mahal yoktur. Zira mülahaza edilmelidir ki Köroğlu gibi bir adam pespaye bir haydut iken şu sanatı ayıp olabildiği hâlde Çamlıbel gibi bir derbentte maiyetinde iki üç yüz de atlı bulundurduktan sonra onu kınayanların alnını karışlarlar! Her hâli acayip ve garip olan ve tuhaf hâlleri hikâye edilip edilip de bitirilemeyen insan kısmında, işte bu garabet vardır.

      Bu yolda sözü uzatmaktan kaçınarak yine hikâyemize devam edelim:

      Dışarıdan Cezayir’e ilk defa olmak üzere ayak atan eşkıyanın, en evvel gece hırsızlığından işe başlayacakları ortada olup o yolda malumatı tamamlar ve gaye olan rütbeye ulaşırsa atlı eşkıyalığa başlar. Nihayet deniz yolunda da üç beş korsan gemisi edinirse artık kendisini Cezayir ileri gelenlerinden sayarak, bu kere de askerî takımından kendi lehinde bir fırka tedarikine çalışır ve bu gibi fırkalar asker içinde de zaten eksik olmadığından müteşebbislerin en çoğu bu konuda emeline nail dahi olur.

      Cezayir içinde yerliden türeyenlere gelince: Bunların gece hırsızlığından başlaması pek de lazım gelmeyip yalnız bir küçük kıyas dâhilinde olmak üzere işe üç yolun üçüne birden teşebbüs edebilirlerdi. Hem de bu yerli türedilerin dışarıdan gelenlerden daha çabuk meydan alabilecekleri ortadadır. Zira sonradan gelenler süvarilikte gerekli terakkileri peyda etmek için pek çok zahmeti ve bir hayli zamanı göze almak lazım gelip yerliler ise âlâ atlar ile bir gece içinde sekiz on saatlik yere varıp eşkıyalığı icra ile ertesi sabah erkenden yine Cezayir’de bulunmak derecesindeki biniciliğe babalarından irsî olarak mazhar olurlar ve beş çifte bir sandal ile üç direkli bir gemiyi soymak mertebesindeki deniz maharetlerini dahi ta çocukluklarından itibaren kazanırlardı.

      Şu saydığımız hususları, bir hikâyecinin vicdanının hayalhanesinde icat edilmiş hayaller ve tasavvurlar kabilinden olmak üzere telakki etmemenizi rica ederiz. Zaten şu gibi harikulade hâllerin yalnız eşkıyalık yolunda olmayıp kahramanlık yolunda icra şeklini görmek içindi ki Cezayir’in özel tarihini incelemenizi tavsiye etmiştik.

      Ama diyeceksiniz ki şu incelenmesini tavsiye ettiğiniz Cezayir’in özel tarihini nerede satarlar ki alıp da inceleyelim?

      İşte böyle bir söz söylerseniz, size ikna edici bir cevap vermekten aciz kalırız. Biz millî kütüphanemizi, bu asırda bir adamın muhtaç olduğu vukuf ve malumatı vermeye kâfi göremediğimizden bir ecnebi lisanı öğrendik de o lisanın kütüphanesiyle ihtiyacımızı giderebildik. Fakat Osmanlı fertlerinden her birisine, “Vukuf ve malumat kazanmak isterseniz bir ecnebi lisanı tahsil ediniz.” diye bir ham teklif etmekten hayâ olunur. Bugünkü millî kütüphanemiz kâfi değilse, yeterli dereceye ulaştırılması iktidar sahiplerinin borcudur. Lakin bu hizmeti de Allah için ifaya onları davet edemeyiz. Halk bu gibi zaruri ve medeni ihtiyaçları gerçekten ihtiyaç görmeli. O ihtiyaçla erbabını teşvik etmeli. Böyle bir şey olursa siz de incelemek için lisanınız, hem de sizin kolaylıkla anlayacağınız yeni lisanınız ile yazılmış birçok Cezayir özel tarihleri bulabilirsiniz. Eğer rağbetinizi yalnız hikâye tarzındaki şeylere hasrederseniz emelinize kavuşamazsınız. Çünkü bir hikâyeci Cezayir’i size şu bapta tanıtmış olduğumuzdan ziyade tanıtmayı kendi vazifesi dâhilinde görmez.

      İkinci Kısım

      Birinci kısmın başlarında, hicri 1200 senesine doğru Cezayir dayılarının dikkat nazarını davet edecek hâlde olduklarını haber vermiştik. Bu haberi verdikten sonra anlattığımız birbiri ardınca gelen malumat, bu sözümüzü tasdik etmiştir itikadındayız. Ancak o zaman dayılar değilse de dayızadeler içinde bir zat var idi ki bir dikkat sahibinin nazarını cümleden ziyade davet edebilirdi.

      Bu zatın ismi Ahmet ve şöhreti ise Dayızade’dir.

      Dayızade Ahmet Bey, aslında dayızade bulunmak hasebiyle Cezayir’e dışarıdan girme türedilere varıncaya kadar herkesin teşebbüs ettiği yollara girmek, herkesten ziyade kendisine yakışırken o yollara başvurmaması şaşılacak bir şeydir.

      Kendisi yirmi sekiz, nihayet otuz yaşlarında bir adam olup babası, ilim kadrini bilir zevattan olmasıyla oğlunu epeyce okutmuş, yani sarf, nahiv, fıkıh ve farzlardan epeyce malumat kazandırmıştı. Lakin babası topçu kabadayıları elinde paralandığı zaman, bütün emlaki ve malları da yağma edilmiş olduğundan Ahmet Bey avuç içi gibi çıplak kalmıştır. Sonradan birtakım dostların destek ve yardımlarıyla gerçi biraz hâlini yoluna koymuş, ancak kendisi zaten derviş mizaçlı bir adam olduğu için öyle daire ve debdebeye meyletmeyerek haremde yalnız bir Arap cariyesinden ve selamlıkta da daha babası zamanından kalma doksan yaşında bir bunak Boşnak’tan başka insan kalabalığına izin vermemiştir.

      Dayızade Ahmet Bey’in konağı hakkında harem ve selamlık tabirlerini kaleme aldığımıza bakıp da bunu gerçekten bir konak zannetmemelisiniz. Bu ev, bir dönüm kadar avlu içinde bir alt katı üzerine kurulu, bir de üst kattan ibaretti. Kapıdan alt kata girilince, sol tarafta iki kapı görülürdü ki birincisi mutfak ve ikincisi ise hem kiler hem de kömürlük ve odunluk işini görür bir yerin kapısıdır. Sağ tarafta merdiven olup yine bu hizada ve merdivenin ortasında da öteden beri boş durur bir mağazanın âdeta bir delikten ibaret bulunan kapısı görülürdü. Bu kapılar ile merdivenin arasında kalan genişliğin ev altı itibar olunacağı ortadadır.

      Merdivenden üst kata çıkılınca ev altının üzerinde olan ufarak sofaya varılırdı. Bu sofanın sol tarafında, yani aşağıdaki mutfak ve kömürlüğün üzerinde iki büyücek oda olup sofanın cephesinde bir küçük kahve ocağı ve alt kattaki boş mağazanın üzerinde de onun gibi bir oda ve merdiven yanında bir hela ve bir gasilhane bulunurdu.

      Şu tasvir ettiğimiz daire Ahmet Bey’in harem dairesi olup selamlığı avlu kapısından girildiği zaman sol tarafına isabet eden bir tek odadan ibaret ise de bey, bekâr bulunduğu için misafirlerini harem tarafında kabul ettiğinden, bu odada ihtiyar Boşnak yatıp kalkar ve kapıcılık hizmetini de orada ifa ederdi. Konağın binasına dair verdiğimiz malumata şunu da ilave edelim ki Boşnak’ın oda kapısıyla sokak kapısının üzeri bir dam ile kapanmış olup bu mahallin bir tarafı selamlık odası olmaya mukabil diğer tarafı da iki at bağlanabilecek kadar bir yasla yani yemlik ile meşgul idi.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Çaresaz: Çare bulan.

      2

      Menal: Ele geçirilen şey. Nail ve sahip olunan şey.

      3

      Gemi ücretini ödemeden binen kadın.

      4

      Navi: