Мемдух Шевкет Эсендал

Sahan Külbastısı


Скачать книгу

süslendiler, ikisi de kalıpsız feslerini büküp ellerine alarak Behice Hanımefendi’nin çayına gittiler.

      APTAL, SEN DE!

      Mahallenin ihtiyar hanımlarından Hacı Hanım’ın oğlu Ekrem Bey; yirmi beş-otuz yaşlarına girdiği hatta bir saraylı hanımla da izdivaç ettiği hâlde yine belli başlı bir iş tutup ekmek sahibi olamamıştı, anasının kırıntısı ile geçiniyordu. Güzel balık ağı örer, konu komşunun terkos borularını tamir eder, gayet güzel kayık boyar, tavuk besler, ağaç aşılar, hatır için komşu kuyularına girip tulumba tamir ederken anasıyla karısı arasında geçimsizlik başlayınca bir hizmete girmek derdine düştü ve günün birinde köyüne zabıta-i belediye memuru tayin olundu.

      Komşulardan Hafız Efendi, ona resmî elbiseyle iskelede tesadüf edince hayret etti.

      “Ekrem Bey!” diye seslendi.

      “Efendim.”

      “Ayol, bu ne kıyafet, böyle?”

      “Zabıta-i belediye memuru oldum.” diye cevap verdi.

      “Ya, âlâ! Uğurlu kademli olsun! E, gel bakalım; otur, bir kahve içelim.”

      “Yok.” dedi. “Vazifeye gidiyorum.”

      “Canım, gidersin. Hele gel bakalım.”

      “Yok.” dedi. “Gideyim, Muharrem bekler.”

      “Muharrem de kim oluyor?”

      “Bizim arkadaş, o da zabıta-i belediye memuru.”

      “Sanki gidip ne iş yapacaksınız, acele bir işiniz mi var?”

      “Yook. İşte, çarşı pazara bakarız.”

      “Çarşı pazarın nesine bakarsınız?”

      “İşte limon, maydanoz, işportacı filan olursa kaldırırız.”

      “E… Siz gidince onlar tekrar gelir.”

      “Gelir ya.”

      “Ee?”

      “Ne yapalım?”

      “Yani boşuna emek. Daha ne yaparsınız?”

      “Daha, işte, kahvelerde, gazinolarda kırık, çatlak kadehleri, fincanları kaldırtırız.”

      “Nereye kaldırtırsınız?”

      “Bir tarafa kaldırtırız, kullandırmayız.”

      “Nasıl kullandırmazsınız?”

      “Onları bir tarafa kor, kullanmazlar.”

      “Kullanmasın diye siz de baş ucunda beklemezsiniz ya?”

      “Yook.”

      “Ha, âlâ. Siz savuşunca o yine kullanır!”

      “E… Kullanırsa ne yapalım?”

      “Hiç yani. Bir şey yapın diye söylemiyorum. Kullanır diyorum. Ee, daha neler yaparsınız?”

      “Daha… İşte her şeyi yaparız.”

      “Ne gibi?”

      “Ne gibi… Mesela her dükkâncı dükkânının önüne yalnız bir küfe koyabilir, birden ziyade koyarsa kaldırtırız.”

      “Bir tane koyar ya?”

      “Koyar.”

      “Kâfi, yaya kaldırımı kapandı. Geçenler de indi aşağı demek.”

      “?”

      “Anlatamadım. Yani bir küfe koyunca zaten yaya kaldırımı kapanıyor. Ondan sonra isterse daha otuz küfe koysun. Değil mi?”

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      İrat etmek: Söylemek.

      2

      Tehalük: Can atma, çok isteme.

      3

      Tevzi etmek: Dağıtmak.

      4

      Ricat: Vazgeçme.

      5

      Hazirun: Hazırda bulunanlar.

      6

      Taravet: Tazelik.

      7

      Sarkldoryan: Cercle d’Orient adında ünlü ve önemli bir kulüp.

      8

      İstikraz: Borçlanma.

      9

      Akdetmek: Sözleşme yapmak.

      10

      Samiin: Dinleyiciler.

      11

      Müsahabe: Konuşma, görüşme.

      12

      Mahviyet: Alçak gönüllülük.

      13

      Nezafet: Temizlik.

      14

      Mülazemet: Devamlı gidip gelme, bağlanma.

      15

      Linolyum: Yer döşemesi olarak kullanılan muşamba.

      16

      Tebeddül: Değişme.

      17

      Muayyen: Belirli.

      18

      Monşer: Azizim, dostum anlamında kullanılan bir seslenme sözü.

      19

      Endişenâk: Endişeli.

      20

      Hafit: Erkek torun.

      21

      Sabık: Geçen, önceki.

      22

      Mutedilane: Orta hâllice, ne çok hızlı ne de çok yavaş olmadan.

      23

      Münkeşif: Açığa çıkmış.