Скачать книгу

>İrade Tuncay

      YolRomanı

      ÖN SÖZ

      İlkokul ve ortaokul yıllarımda fenci idim, liseye geçince yaşam şartlarımın maddi durumumuzdan dolayı son derece kısıtlı ve derslere çalışma zamanımın, yanlarında kaldığım tanıdık ailelerde hemen hemen hiç olmasından, fen derslerine gereken ağırlığı veremeyeceğimden edebiyatı seçtim. Çünkü ancak dersi derste dinleyip öğreniyor ve yalnızca bununla yetinebiliyordum. Dil derslerini, ortaokul ikinci sınıfta Türkçe derslerimize giren Atilla Turan, edebiyatı ise, lisede edebiyat derslerimize gelen merhum hocam Nejat Birdoğan sevdirdi. Hatta mitolojiye ve pek bilinmeyen mitolojik çağlara duyduğum özel ilgi de bu dönemde başladı. Bu ilgi de üniversitede Hitit, Sümer ve Akkad dilleri bölümünü seçmeme sebep oldu.

      Azerbaycan edebiyatı ile tanışmamı sağlayan ilk eser, Seyit Muhammed Hüseyin Şehriyar’ın “Heyder Babaya Salam” poemidir.

      1973 yılından itibaren Güney Azerbaycan edebiyatı ile ilgili yayınları elde etmeğe başladım, o zamanlar öğretmenlik yıllarımdı. Ancak Azerbaycan edebiyatı ile ilgili yayınlar son derece kısıtlı idi. Kuzey Azerbaycan edebiyatını, ancak Azerbaycan Kültür Derneği ile temas kurduktan sonra tanıyabildim. Şimdi Iğdır vilayetine bağlı olan Aralık kasabasında öğretmenlik yaparken dernekle teması merhum ağabeyim Ahmet Karaca vasıtasıyla kurdum ve o yıldan sonra da derneğin yayınlarını takip etmeğe başladım.

      Üniversite yıllarımda hem Güney hem de Kuzey Azerbaycan edebiyatı ile daha yakından ilgilenmeğe başladım. Kuzey Azerbaycan, Demir Perde ötesinde olduğundan dolayı buradaki yayınlar pek elimize geçmiyordu, kütüphanelerde de bu tür eserler yok denecek kadar azdı. Bizler ancak, Müsavat Partisi saflarında mücadele ederek Azerbaycan Cumhuriyeti’ni kuran ve Bolşevik işgaline karşı çıktıklarından dolayı vatanı terk etmekten başka çareleri olmayan, Türkiye’ye gelerek Azerbaycan Kültür Derneği’ni kuran büyüklerimizin elinde bulunan eserlerden, yazdıkları yazılardan Nizami, Nesimi, Mirze Elekber Sabir, Celil Memmedguluzade, Mehmet Emin Resulzade, Mirza Bala, Hüseyin Cavid, Ahmet Cevat, Cafer Cabbarlı, Muhammed Hadi, Seyid Azim Şirvani, Elmas Yıldırım ve diğerlerinin sanat dünyası ile tanışıp onlarla yetinebiliyorduk.

      Derken yıllar yılları kovaladı ve Azerbaycan’da yayınlanan eserler seyrek de olsa Türkiye’ye akmaya başladı. Özellikle merhum bilim adamımız Prof. Dr. Abbas Zamanov’un şahsi kütüphanesini Atatürk Üniversitesi’ne hediye etmesi bizlerin Azerbaycan edebiyatını daha da yakından tanımamıza büyük vesile oldu. Merhum kardeşim İbrahim Bozyel’in, sevgili ağabeyim Prof. Dr. Yavuz Akpınar’la çıkardığı Kardeş Edebiyatlar dergisinin de bu yoldaki unutulmaz hizmetlerini anmadan geçemem. Sovyetler Birliği’nin dağılmasına çok az bir zaman kala merhum şairimiz Bahtiyar Vahapzade, Nebi Hazri, Elçin Efendiyev gibi şahsiyetlerin ve diğerlerinin ülkemize gelişleri, kendileriyle birlikte hem kendi, hem de Azerbaycan’ın tanınmış simalarının eserlerini hediye etmeleri kelimenin tam anlamıyla o sahada görülen boşluğu doldurmaya başladı. Ancak bunlardan da yalnızca Türk Dünyası’na ilgi duyanlar faydalanıyordu.

      1985 yılında TRT Türkiye’nin Sesi Radyosu Azerbaycan Türkçesi bölümüne girdim ve kısa zamanda radyonun başına getirildim. Eşim Fatma hanımla 1988 yılında yaptığımız 38 günlük Azerbaycan seyahatimiz şahsen bana çok şeyler kazandırdı. Eserlerini okuduğum merhum millî şairimiz Memmed Araz’ı, Ferman Kerimzade’yi, Ferman Eyvazlı’yı, Şahmar Ekberzade’yi, Memmed İsmail’i, Feridun Ağasıoğlu’nu, Mem-med Aslan’ı, Mövlud Süleymanlı’yı, Halil Rıza Ulutürk’ü, Sabir Rüstemhanlı’yı ve adlarını sayamayacağım kadar olan şair ve yazarlarımızı şahsen görmek ve onlarla tanışmak bahtiyarlığına eriştim. 1980’li yıllardan başlayarak Azerbaycanlı şair ve yazarların eserlerini Türkiye Türkçesine aktarma işini yürütmeğe başladım. Kültür Bakanlığı kanalı ile yayınlattığım ilk kitap Güneyli şairimiz Savalan’ın “Apardı Seller Sara’nı” adlı eseri idi. Onu Memmed Emin Resulzade’nin “Asrımızın Siyavuşu”, Mövlud Süleymanlı’nın “Göç”, Memmed Araz’ın “Seçilmiş Eserler” adlı çalışmalarım takip etti.

      Memmed Araz ne yazık ki, Türkiye’de layık olduğu şekilde tanınmamıştı, hâlâ da bu durum devam ediyor görüşündeyim. Oysaki Mem-med Araz Azerbaycan’ın bağımsızlık yolunu aydınlatan sönmez meşalelerin başında gelen bir şahsiyettir. Merhum millî şairimizin Parkinson hastası olması seyahat etmesine ve hatta canından da çok sevdiği Türkiye’sine gelmeğe yıllarca engel olmuştu. Çok şükür ki, Azerbaycan’ın bağımsızlık kararına varmasından sonra Diyanet Vakfı’nın geleneksel olarak düzenlediği Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde açtığı Yüce Peygamberimizle ilgili şiir yarışmasına katılarak birinciliği kazanmış ve bu vesile ile muhterem eşleri Gülhanım muallime ve sevgili kızları İrade Hanımla gelerek Türkiye’yi ziyaret etmişti. Yapılan yarışmaya yollanan eserlerin değerlendirmesini de şahsımızın yaptığını söylemek durumundayım.

      Çağdaş Azerbaycan edebiyatçıları, müstesna birkaç sima dışında Türkiye’de pek tanınmıyor dersem yanlış yapmam kanısındayım. Oysa Azerbaycanlı şair ve yazarlar Türkiye’deki edebi çalışmaları son derece ilgiyle ve yakından takip ediyorlar. Son dönemlerde Azerbaycan’da kullanılan dilde Türkiye Türkçesine ait söz varlıklarının süratle çoğalmasında radyo ve televizyon yayınlarının etkisi yadsınamaz bir konumda olsa da, asıl olarak hakkını teslim edeceğimiz durum, Azerbaycanlı şair, yazar ve gazetecilerin Türkiye’de kullanılan dile duydukları sevgiden ve ilgiden kaynaklanmaktadır. Açık yüreklilikle şunu belirtmek durumundayım; Türkiye’de tarihî Türk büyüklerine duyulan sevgi, özellikle de Atatürk’ü örnek gösterirsem, bizler onları Azerbaycanlılar kadar değerlendiremiyoruz dersem hata yapmış olmam. İrade Tuncay’ın “Yol Romanı” bu savımı doğrular niteliktedir.

      İrade Tuncay 9 Kasım 1959 yılında aydın bir Azerbaycanlı ailesinin ilk evladı olarak Bakü’de dünyaya geldi. Merhum babası Memmed Araz yalnızca Azerbaycan’ın değil Türk dünyasının millî şairidir. İlk, ortaokul ve liseyi (o vakitler Azerbaycan’da ilk ve orta tahsil 11 yıldı) Bakü’de okudu. 1976 yılında Bakü Devlet Üniversitesi Gazetecilik bölümüne girdi. Üniversite yıllarında çeşitli gazeteler ve Azerbaycan Devlet Tv-Radyo kurumuyla yakın temasta oldu. 1982 yılından itibaren televizyonun Gençlik ve Edebi Dram bölümünde yönetici ve redaktör olarak çalıştı, sevilen birçok programa imza attı. 1994 yılında buradan ayrıldı ve 2002 yılına kadar yazar olarak yaşamını devam ettirdi. 2002 yılında “Space” televizyonuna şube müdürü olarak girdi ve burada “Bir İçim İnsan” başlığı altında hazırladığı seri programda “Hamide Cavanşir”, “Kerim Mihmandarov”, “100 Genç Delikanlı”, “21 Azer İhtilali”, “Memmed Araz”, “Cafer Cabbarlı” adlı filmlerin senaryosunu yazarak yapımcılığını yürüttü. 2006 yılında Space Tv’den ayrılarak “Adalet” gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlendi ve o yıldan beri bu görevini yürütmektedir. Çeşitli yayın organlarında yüzlerce makalesi ve söyleşileri yayımlanan yazarın, “Sarı Odalar” ve “Yol Romanı” adlı eserleri Azerbaycan’da ta Türkiye’de de ilgiyle karşılanmıştır.

      İrade Tuncay 2007 yılında, “Kadın Jurnalistler Birliği” tarafından düzenlenen “Basının Gelişiminde Yaptığı Yardımlar”dan dolayı ödüle layık görülmüştür. Aynı yıl “Basın Konseyi”nin, “Medya Açarı” ödülünü kazanmıştır. Azerbaycan’ın sevilen yazarı Akil Abbas’la evli olan İrade Hanım’ın Tuğrul ve Tuncay adlı iki oğlu vardır.

1. 9. 2013Gölbaşı-Ankara

      YOL ROMANI

      WOMAN IN LOVE

      …Ne güzel yol. Hiç bitmesin, ancak bitecek. Her şey gibi… Yol boyunca gözlerini dolduran yeşillik de sararıp solacak ve yok olup gidecek… Kendisi gibi…

      Life is moment in space…

      Hayat, yaşanan andır…

      Tek bir an…

      –Güzel…

      –Bana güzel deme…

      –Kulaklığı çıkarsana, neden demeyeyim?

      –Adımı söyle, adım var benim…

      –Yine başlama… Oraya bak.

      –Bakıyorum, çok güz… hoştur, iyidir.

      Evet, bu kelimeyi de sözlüğünden çıkarmış