Asım Cakıpbekov

Biz Babasız Büyüdük


Скачать книгу

akıpbekov

      Biz Babasız Büyüdük

      ÖNSÖZ – I

      Şunu hemen belirteyim ki elinizdeki bu kitap, ortak bir çalışmanın ürünüdür. Kemal Göz ile bir araya geldiğimizde Türk dünyası edebiyatlarının yakınlaşması için neler yapabileceğimizi düşündük. Daha hayatta iken Prof. Dr. Salican Cigitov’un da tecrübelerinden istifade edelim, dedik. Hoca zaten Kemal’e yüksek lisans tezi olarak Aşım Cakıpbekov’un hikâyelerini vermişti. Vefatından sonra ise tez danışmanlığını ben üstlendim. İyi bir çalışma oldu, Kemal başarıyla savundu. Şimdi bu çalışmayı kitaplaştırmayı kararlaştırdık. Zira Kırgız edebiyatından yalnızca Cengiz Aytmatov’u tanıyan Türk okuyucusunun onu da tanıması gerekiyordu. Ayrıca Cakıpbekov’un en önemli özelliklerinden birisi, Aytmatov’un eserlerini Rusça’dan Kırgızca’ya tercüme eden kişi olmasıydı. Cakıpbekov, hem tercümeleriyle hem de hikâyeleriyle başarıya ulaştı.

      Cakıpbekov’un ulaştığı bu başarı, çok okumasından, özellikle Rus edebiyatının dünya klâsikleri arasına giren eserlerini sıradan bir okuyucu gibi değil, son derece titiz bir gözle, eleştirel bir bakış açısının süzgecinden geçirmek suretiyle özümleyerek okumasından kaynaklanmaktadır. Kendi yazdığı eserleri dünya klâsikleri ile karşılaştırarak edindiği tecrübeleri kaleme almış olduğu hikâyelere yansıtan yazar, Kırgız nesrinde neredeyse yeni bir akımın yolunu açmıştır. Kırgızcayı kullanmaktaki hünerini özellikle eserlerinde yapmış olduğu tasvirlerle kanıtlayan Cakıpbekov’un bu özelliğini Kırgızistan’ın en büyük edebiyat eleştirmenlerinden Salican Cigitov da hatıralarında “Şimdilerde Kırgızcayı onun kadar ustaca kullanan yazar maalesef edebiyatımızda yok” diyerek belirtmiştir. Her eserinde sanatçı kişiliğini kanıtlamış olan Cakıpbekov, içinden çıktığı halkın örf-âdet ve geleneklerini bütün ayrıntılarıyla, son derece canlı bir şekilde yansıtmıştır.

      Netice itibariyle Cakıpbekov’un bütün eserlerinin Türkiye Türkçesine kazandırılmasının; hem kardeş Kırgız edebiyatının mühim kalemlerinden birinin Türk okuru tarafından tanınmasına hem de iki kardeş halk arasındaki kültür etkileşiminin hızlanmasına katkı sağlayacaktır.

Doç. Dr. Orhan Söylemez Bişkek

      ÖNSÖZ – II

      Bir sonbahar günü merhum Salican Cigitov ile Mira Caddesinde bir yürüyüş yapmıştık. Kendisi uzun uzun bana kardeş edebiyatların birbirlerini tanımaları gerektiğini anlatmış ve bu alanda yapılan çalışmaların sayılı olduğunu söylemişti. Aynı sohbetten benim Aşım Cakıpbekov’un hikâyelerini Türkiye Türkçesine aktarmam gerektiği fikri çıktı. Zira Cakıpbekov unutulmak üzere olan bir yazardı ve Salican Cigitov’a göre onun edebiyattaki yeri ve önemi ona verilen değerden çok daha fazlaydı. Aktarmak üzere üzerinde çalışacağımız hikâyeleri Salican Cigitov seçmişti. Onun seçtiği hikâyeleri aktarma ve kendisine gösterme şansı bulmuştuk, ama kaderin acı bir tecellisi olarak tam hikâyelerin analizleri üzerine çalışmaya başladığımız sırada iki senedir muzdarip olduğu hastalığından dolayı Prof. Dr. Salican Cigitov’u kaybettik. Tezin danışmanlığını ise Çağdaş Edebiyatlar üzerinde yaptığı çalışmalarla tanınan Doç. Dr. Orhan Söylemez üstlendi ve çalışma onların fikirleri ve katkılarıyla bitirildi.

      Aşım Cakıpbekov’u konu alan bu çalışma, hem Kırgızistan hem de Türkiye’de onun hakkında yapılan en ayrıntılı çalışma olmakla birlikte birçok eksikliği de barındırmaktadır. Zira daha önce Cakıpbekov’un eserleri üzerine herhangi bir eleştiri kaleme alınmadığı gibi, hayatını konu alan ciddî bir yayın da yapılmamıştı. Bu yüzden Cakıpbekov’un dostları, eşi, çocukları ile konuşulmuş ve hakkında çıkan gazete haberleri derlenmiştir.

      Tez üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yazarın hayatını ve edebî kişiliğini inceledik. İkinci bölümde çalışmaya aldığımız hikâyelerin tahlilini yaptık. Son bölümde ise hikâyelerin Türkiye Türkçesine aktarılmış halini verdik.

      Çalışmam sırasında benden yardımlarını esirgemeyen eşim Gülmira’ya teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca Türkiye Türkçesine aktardığımız hikâyelerden bazılarını sabırla okuyarak dilbilgisi hatalarını düzeltme zahmeti gösteren Yrd. Doç. Dr. Kamil Akarsu’ya da teşekkür ederim.

Kemal GÖZ Bişkek

      KİTABA DÂİR

      Bu kitapta yer alan beş hikâyenin her biri de keyifle okunacak nitelikte çalışmalardır. Kırgız edebiyatını Cengiz Aytmatov ile tanıyan okuyucular, onun eserlerini Kırgızcaya tercüme eden gizli mütercim, gizli yazar Aşım Cakıpbekov’u ve onun eserlerini yakından tanıma fırsatı bulacaklardır. Bu bile bir edebiyatseveri, bir okuyucuyu heyecanlandırmaya yeterli nedendir.

      Elinizdeki eser sağlayacağı pek çok açılımın yanında hem Kırgız halkı ve kültürünü bir başka açıdan tanımaya çalışanlar için yeni bir kaynak olacak hem de Aytmatov üzerine inceleme yapanları mukayeseli çalışmalara sevk edecektir.

      Salima

      Aşım Cakıpbekov’un 1959 yılında Ala-Too dergisinin birinci sayısında yayınlanan bu eseri, onu Sovyetlerin yetiştirdiği tek tip yazar profilinden ayıran en önemli çalışmalarından biridir. Nitekim bu hikâyede ne rejim övülmüş, ne propaganda yapılmış ne de birilerinin hoşuna gidebilmek için gayret içerisine girilmiştir. Hikâyede yazarın küçükken Latipa isimli bir Kırgız kadınla yaşadığı aşk söz konusudur ve bu hikâyeyi okuyanlar Cengiz Aytmatov’un dünyaca meşhur “Cemile” adlı hikâyesinden aşağı kalmadığını göreceklerdir.

      Biz Babasız Büyüdük

      Aşım Cakıpbekov “Biz Babasız Büyüdük” adlı küçük hikâyeyi edebiyat dünyasına yeni yeni adım atmaya başladığı yıllarda kaleme almıştır.

      Hikâye anlatıcının geriye dönerek çocukluk yıllarını hatırlamasıyla başlar. Anlatıcı bir öğretmendir, okulda çocukları soyadları ile çağırır, fakat soyadlarını unuttuğu zamanlarda kimin çocuğu olduklarını sorar. Hemen arkasından aklına hep aynı soru gelir, “Baban var mı?” Nitekim küçüklüğünde kendisine de birçok defalar bu soru sorulmuş ve o hep “Yok!” demiştir.

      İkinci Dünya Savaşının Kırgız toplumunda meydana getirdiği derin sarsıntıları işleyen hikâye, cephe gerisinde çekilen sıkıntıları, savaşın toplum yapısında meydana getirdiği değişiklikleri yansıtmaktadır. Nitekim, erkekler savaşa gitmiş, geride sadece yaşlılar, çocuklar ve kadınlar kalmıştır. Cephe gerisinde yokluk içerisinde geçen zor yıllarda çocukların dünyaları ise bambaşkadır.

      Gözlerimden Uçan Ak Kayık

      Hikâyenin ana fikri, yazarın iç dünyasındaki çalkantılardır.

      Bunu bir şekilde dışa vurmak isteyen Cakıpbekov, hikâyenin baş kişisinin beyni ve kalbi arasındaki diyalog yoluyla bu durumu açıkça ortaya koymuştur.

      Kısaca, bu hikâyedeki asıl çatışmayı, yazarın kendi kendisiyle olan mücadelesi şeklinde isimlendirmek mümkündür.

      Sagın

      Aşım Cakıpbekov’un bu hikâyesindeki mesajlar esasında hikâyeyi oluştururken kullanmış olduğu tezatlar arasında gizlidir. Köyde doğup büyümüş olan bir köy çocuğunun şehre gidip üniversitede okuduktan sonra kendi doğasına yabancılaşması ve kendi köyünün insanları ile ortak bir paydada buluşmakta zorlanması hikâyeci tarafından vurgulanmak istenmiştir.

      Aygaşka

      Yazar bu hikâyesini yazarken ve yazdıktan sonra “Parti”yi öven bir eser yazmak istemediğini, çünkü “Parti”ye ve prensiplerine inanmadığını günlüklerinde anlatmaktadır. Bu açıdan bakıldığında eseri, Cengiz Aytmatov’un “Gülsarı” adlı povesti (uzun hikâyesi) ile mukayeseli olarak incelemek mümkündür. “Aygaşka”nın diğer eserden on yıl önce yazıldığı hesaba katıldığında ortaya ilginç bir durum çıkmaktadır. Nitekim yazarın “Parti”ye inanmayışı ve bu inançsızlığını eserine yansıtması toplumda ve rejimde karşılığını bulmuş ve eser, yazarın ilk hikâye kitabında yerini alamamış ve siyasî baskılar neticesinde yazar hikâyenin sonunu değiştirmek zorunda kalmıştır.

      Sadece bu gerçekler bile hikâyeyi okumaya ve