Asım Cakıpbekov

Biz Babasız Büyüdük


Скачать книгу

eşi Kükün Ece’den2 hem de Kırgızstan Madaniyatı gazetesinde Cakıpbekov’un kaleme aldığı hatıralarından öğreniyoruz.3 Aslında ilk bakışta önemsiz gibi görünen bu ayrıntı, Cengiz Aytmatov ve Aşım Cakıpbekov’un aynı sosyal çevre içerisinde beraber büyüdüklerini hatırlatması açısından dikkate değerdir. Netice itibariyle kaleme aldıkları eserlerinde Şeker köyünün coğrafî yapısını, işledikleri karakterlerde ise aynı köyün insan tiplerini kullanan bu iki yazarın eserleri arasındaki benzerlikler, sonraları Kırgız edebiyat çevrelerinde yıllarca sürecek polemiklere sebep olmuştur. Bahsedilen tartışmalar, özellikle Aşım Cakıpbekov’un 1960 yılında yayımlanan “Aygaşka” adlı hikâyesi ile Cengiz Aytmatov’un “Gülsarı” adlı eseri etrafında yoğunlaşmaktadır.

      İlköğrenimini kendi köyü Şeker’de, yine Kükün Ece’den alınan bilgilere göre Cengiz Aytmatov’un “Birinçi Mugallim” adlı eserinde tarif ettiği Düyşön okulunda (Şeker Okulu) okuyan Cakıpbekov, bu okuldan sonra Ak-Süyök Ortaokuluna devam etmiş, 8. sınıftayken, ünlü drama yazarı Rayhan Şükürbekov’un yardımlarıyla Frunze’de bulunan A. S. Puşkin adındaki 5 No’lu yatılı ortaokula kaydını yaptırmıştır. Aşım Cakıpbekov’la aynı yıl 5 No’lu ortaokula kaydını yaptıran Salican Cigitov’dan4 alınan bilgilere göre Kırgızistan’ın birçok bölgesinden gelen öğrencilerle birlikte okulun yatılı kısmında kalmış; yemek, elbise, giyecek ve diğer ihtiyaçları okul idaresi tarafından karşılanmıştır. Öğrencilerden edebiyata meraklı olanlar Genç Edebiyatçılar Kulübünü kurmuşlardır. Zamanın ünlü yazarlarını, şairlerini ve eleştirmenlerini okula davet ederek edebiyat sohbetleri yapan ve yazmış oldukları şiirleri birbirlerinin beğenisine sunarak, dönemin çocuklar için neşredilen gazete ve dergilerinde yayımlatma uğraşı içinde bulunan bu kuşak arasından sonraları Kırgız edebiyatının üstat kalemleri arasına girecek olan birçok değerli şahsiyet yetişmiştir.5 Kırgızcayı çok iyi bilen Tatar ve Rus öğretmenlerin derslere girdiği, geometri, kimya, fizik gibi sayısal ağırlıklı derslerin Rusça olarak okutulduğu 5 No’lu ortaokuldaki öğrencilik yıllarında çalışkanlığı ile dikkatleri üzerine çeken Cakıpbekov, Rusçayı çok iyi öğrenmiş, kendisi de şiir yazmasına rağmen bunları yayımlatmak için gazete ve dergilerin yazı işlerine göndermemiştir. Derslerden arta kalan boş vakitlerini çoğunlukla kitap okuyarak değerlendiren ve yine Salican Cigitov’a göre kendi halinde, sakin bir kişiliğe sahip olan yazar, daha o yıllarda Dostoyevski’nin önemli eserlerini okumuş, Kırgızca olarak yazdığı küçük bir hikâyeyi ise bizzat kendisi Rusçaya çevirerek Literaturniy Kırgızstan gazetesinde yayımlatmıştır.

      1953 yılında Kırgız Devlet Üniversitesi Filoloji Fakültesine kabul edilmiştir. Fakülteye kabul edildiği yıllardan itibaren devletin verdiği az miktardaki burs ile yaşamak mecburiyetinde kalmış, dolayısıyla son derece zor ve sıkıntılı günler geçirmiştir. Bu sırada annesini de kaybetmiştir.

      Üniversitede okuduğu yıllarda en yakın arkadaşları Bek-sultan Cakiev ve Ernis Tursunov’un Kırgız edebiyat dünyasında yavaş yavaş tanınmaya başlamaları ve ilk eserlerini zamanın süreli basın-yayın organlarında yayınlatmaları elbette Aşım Cakıpbekov’u da etkilemiştir. Yazmış olduğu şiirleri beğenmeyen ve günlüklerinde de ifade ettiği gibi kendisini nazımdan çok nesirde daha başarılı gören Cakıpbekov’un üslupçu kişiliği ve zor beğenen yapısı eserlerine de yansımıştır. Günlüklerinden anlaşıldığı kadarıyla üniversitede okuduğu yıllarda on beş hikâye yazan, fakat bunların hiçbirini beğenmeyen Cakıpbekov’un bu yıllarda, Ernis Tursunov’la beraber Nazım Hikmet’in “Ferhad ile Şirin” adlı dramasını “Mahabat Bayanı” adıyla Kırgız Türkçesine çevirdiğini, “Namıs”, “Turmuştun Şorduu Oyunçuğu”, “Şeralı” adlı hikâyeleri yazdığı ve “Kedey Han” adlı bir komedinin üzerinde çalıştığı bilinmektedir.6 Bunlardan başka Kara Kalpakların “40 Kız” ve Rasul Gamzatov’un “Tanya” adlı destanlarını Kırgız Türkçesine çevirmek için üzerinde çalışan Cakıpbekov’un bu çalışmalarının yayımlanıp yayımlanmadığını söylemek, mevcut bilgilerle şimdilik mümkün değildir.7

      1958 yılında üniversiteden mezun olan Cakıpbekov, aynı yıl zamanın kültür ve edebiyat dergisi Ala-Too’nun yazı işlerinde çalışmaya başlamıştır. 1961 yılına kadar bulunduğu bu görevden sonra doğduğu köy Şeker’e giderek 1964’e kadar ilkokul öğretmenliği yapan yazar, yine 1964’te Kırgız Mambasın yazı işleri bölümünde, 1959-1965 yılları arasında ise Mektep yayınevinin yazı işleri müdürlüğü görevlerinde bulunmuştur.8

      Üniversiteden mezun olduktan bir yıl sonra Kükü Rıspaeva ile evlenen Cakıpbekov, eleştirmenler ve ilim adamları tarafından Kırgız edebiyatının ölümsüzleri arasında gösterilen “Aygaşka” adlı hikâyesini de bu yıllarda yazmıştır.9 “Aygaşka” etrafında yapılan polemiklere günlüklerinde şu satırlarla temas etmiştir:

      … Çok önceleri çıkması gereken hikâye kitabım yeni çıkmak üzere. Redaktör S. Ömürbaev boş sözler söyleyen korkağın tekiymiş. “Aygaşka”yı direktörüne göstermiş. Edebiyatın ‘e’ sinden anlamayan direktör “Aygaşka”yı okuyup, her tarafını çizmiş ve ‘Bu hikâyede işlenen ideoloji bozuk’ demiş. İşte böyle, “Aygaşka”yı kitaptan çıkarmaya mecbur kaldım. Bu yüzden kitabın basılması gecikti. Aslında “Aygaşka”da işlenen ideoloji, yönetime körü körüne bağlı şakşakçıların gözüyle bakıldığı zaman gerçekten de bozuk. Yazarın ne istediği, hangi konumda olduğu belirsiz. Hikâyede yaşadığımız devir eleştiriliyormuş gibi kokular geliyor. Bu durumu Kambaralı10 da kaleme aldığı eleştiri makalesinde belirtmiş. Fakat yazar özgür olarak yazmazsa hangi eser ölümsüz olur? Şayet “Aygaşka”da yansıttığım, “Parti”nin bozuk siyasî işlerine inanacak olsaydım övmek istemesem bile kendiliğinden “Parti”yi öven bir eser çıkardı ortaya. Fakat inanamadığım bir şeyi nasıl överim? Başka halklar bir kenara, Kırgız gibi yüzyıllardır şahsî mal edinmeye alışmış bir halkı malından ayırmanın zamanı mı? Halk buna hazır değil. Bu fikirlerimin ne kadar doğru olduğunu önümüzdeki bir iki yıl içinde göreceğiz. (10 Ağustos 1961)

      Bu ifadeler yazarın eseri etrafında meydana gelen polemiklerin ve devrin siyasî yönetiminin edebiyatçılara ve edebiyat eserlerine olan bakış açısının, Aşım Cakıpbekov’un şahsında, bütün Sovyet yazarlarının özgür olarak düşünüp heyecanlandıkları konuları, toplumun ve siyasî yönetimin bozuk taraflarını, dahası edebiyatın ruhunda olması gereken gerçekçiliği eserlerine yansıtmalarını nasıl engellediğini göstermesi açısından dikkate değerdir.

      Cakıpbekov’un ilk hikâye kitabı Caraluu Kögüçkön 1961 yılında basılmıştır. Bu kitabın ardından 1966 yılında basılan Kataal Bakıt, 1969 yılında basılan Biz Atasız Öskönbüz ve 1981 yılında basılan Kırgız Cerinin Comoktoru adlı hikâye kitapları ile ismini edebiyat çevrelerinde kabul ettiren Cakıpbekov, Stefan Tsevey’in hikâyelerini çevirip Beytaanış Ayaldın Katı adıyla 1965 yılında yayımlatmış ve yine M. U. Lermentov’un Geroy Naşevo Vremeni adlı romanını Bizdin Zamanın Uulu adıyla Kırgızcaya çevirip bastırmıştır.11 (1970)

      1969-1985 yılları arasında Kırgızfilm Sinema Stüdyosunun Senaryo Bölümü