Nazar İşankul

Celaleddin Menguberdi


Скачать книгу

Dışı

      Farklı yaşlardaki çocuklar, sığırın ayak bileğinin kemiklerini dizmiş, on beş adım uzaklıktan ellerindeki büyükçe aşık kemikleriyle vurarak devirmeye çalışıyor. Bir grup çocuk da onları izlemekte. Bu çocukların sıradan ailelerin çocukları oldukları üst başlarından bellidir. Çocukların arasında güzel giysileri olan Celaleddin de vardır.

      Tombul bir çocuk, kemiklerden ileriye on beş adım sayar ve o mesafede durur.

      Tombul Çocuk: – Şimdi bu mesafeden vuracağız.

      Diğer çocuklar bu mesafeye itiraz eder.

      Şahabeddin: – Ata Murat! Mesafeyi çok uzattın! Kimsenin aşığı oraya kadar ulaşmaz.

      Ata Murat: (Hükmedercesine) – Bu mesafeden sadece gerçek nişancılar hedefi vurabilir. Kendisine güvenmeyenler ve sinirleri sağlam olmayanlar kenara çekilsin!

      Ata Murat’ın sözünü çocuklara geçirebilen biri olduğu anlaşılır.

      Şahabettin, hayvan kemiklerini devirmek için elindeki aşığı atar.

      Aşık, sadece bir tek kemiği devirir.

      Oyunu seyreden çocuklar onunla alay eder.

      Ata Murat, dört kemiği devirir.

      Oyunu izleyen çocuklar onu alkışlar. Ata Murat kenara çekilir ve diğer çocuklara “Haydi, halinizi bir görelim bakalım!” der gibi böbürlenerek bakar.

      Bir sonraki çocuk iki kemik devirebilir.

      Daha sonraki ise hiç kemik deviremez.

      Sarayın kapısından girmekte olan Hivekî, çocukların arasındaki Celaleddin’i görünce buna anlam veremez fakat çocukları izlemekten de kendini alamaz.

      Tam o sırada, Türkan Hatun halayıklarıyla saray duvarından sarayın diğer kanadına geçmektedir.

      Türkan Hatun’un gözü, aşağıda üstleri başları kir pas içindeki çocuklarla oynayan Celaleddin’e takılır. Durur ve yüzünü buruşturarak onu izlemeye başlar.

      Türkan Hatun’un arkasındaki halayık da Celaleddin’i görür.

      Halayık: – Şehzadenin tebaanın çocuklarıyla böyle oyun oynamasına sık sık şahit oluyorum. Lalasını kandırarak sürekli sokağa kaçıyormuş.

      Türkan Hatun: (Öfkeyle) – Anası kara halktan ya bunun! Kan çekiyordur!

      Halayık: – Lalasına nasıl bir ceza buyurursunuz cihan melikesi.

      Türkan Hatun, Celaleddin’i izlemeye devam eder.

      Türkan Hatun: – Uzluğşah’ın veliaht olmasına yardım ettiği için lalasını cezalandırmak yerine, ödüllendirmek lazım.

      Bu sözleri söyleyip yolunda devam eder. Halayık, onun söylediklerinden hiç bir şey anlamadan şaşkınlıkla bir Celaleddin’e, bir de uzaklaşan melikeye bakakalır. Sonra koşar adımlarla Türkan Hatun’un peşinden gider.

      Ata Murat elindeki bir avuç dolusu aşığı oyunu izlemekte olan Celaleddin’e verir.

      Ata Murat: (Alaycı bir şekilde) – Buyurun şehzade hazretleri! Bugün de maharetinizi gösterin bakalım…

      Celaleddin tereddüt ederek önce aşığa sonra da mesafeye bakar.

      Ata Murat: (Aynı ses tonuyla) – Ne o, aşığımız soğuk muymuş yoksa? Af buyurun şehzade hazretleri… Hemen ısıtırım ben onları. Elinizi sıcak sudan soğuk suya sokmadığınız aklımdan çıkmış.

      Bu sözleri söyledikten sonra, elindeki aşıkları koynuna sokar, sultanzâdeye haddini bildirmiş olmanın hazzıyla Celaleddin’e alaycı alaycı bakar. Sonra aşıkları koynundan çıkarır ve Celaleddin’e uzatır.

      Ata Murat: – Buyurun sıcacık oldu… Rahatça atabilirsiniz artık, elleriniz de üşümez.

      Ata Murat’ın söyledikleri çocukların hoşuna gider ve kıkırdayarak gülerler.

      Celaleddin mesafeye bakarak Ata Murat’ın elinden aşıkları alır.

      Herkes merakla onu izlemeye koyulur.

      1. Çocuk: – Hayır, vuramaz, mesafe çok uzak.

      2. Çocuk: – Dün hepsini devirmişti ama.

      1. Çocuk: – O zaman mesafe yedi adımdı, şimdi on beş adım. Kesin ıskalayacak.

      Celaleddin, bir gözünü kısarak kemiklere nişan alır. Ata Murat, onun bu halini yanındaki çocuklara göstererek onunla dalga geçer.

      Celaleddin’in attığı aşık iki kemiği birden devirir.

      Çocuklar heyecanla bağrışır.

      Sonraki aşık ise bir kemiği devirir. Elindeki beş aşığın hepsi hedefi vurur ve toplam altı tane kemiği devirir. Ata Murat’ın yüz ifadesi bir anda ciddileşir. “Vuramaz!” diyen çocuk şaşkınlık içinde Celaleddin’e bakar. Onları izlemekte olan Hivekî de gülümser ve sarayın içine doğru ilerler.

      Çocuklar Celaleddin’i alkışlayarak onun etrafını sarar.

      Bir Çocuk: – Bugün de Celaleddin kazandı.

      Çocuklar sevinçle onu alkışlamaya başlar.

      Ata Murat: – Tamam tamam! Aşık oyununun galibi Celaleddin! Ama daha güreş ve mızrak atma var. Bunları kim kazanırsa, oyunun mutlak galibi o olur.

      Diğer iki oyunu da Ata Murat kazanır. Hem güreşte hem de mızrak atmada Celaleddin’i yener. Ata Murat, zayıf yapılı Celaleddin’i güreşte birkaç defa kaldırıp yere vurur. Sonra Celaleddin ile Ata Murat tahta kılıçla “kılıçta ustalık” yarışına girerler.

      Celaleddin ile Ata Murat tıpkı büyüklerin savaştığı gibi dövüşüp, birbirini kovalayıp kaçarken şehrin dar sokaklarına girerler. Diğer çocuklar kalenin yanında kalır. Sadece Şahabeddin ikisinin peşinden koşar. İkisi oyunun heyecanıyla epey uzağa gitmiştir.

      Onların “savaş” oyunu oynadıkları yoldan mavi hırkalı, başına sarık sarmış aksakallı bir ihtiyar geçmektedir. Arkasından kendisiyle aynı elbiseyi giymiş, farklı yaşlarda on kadar öğrenci sırayla geliyordu. Celaleddin onları görünce bulunduğu yerde kalakalır. Ata Murat ise, Celaleddin’i köşe başında beklemeye başlar. İhtiyar, yol kenarında elinde tahta kılıçla kendilerine hayretle bakan çocuğu görünce durur ve çocuğa bakmaya başlar. İkisi göz göze gelirler.

      İhtiyar, çocuğun elindeki tahta kılıca bakar ve onunla konuşmaya başlar

      İhtiyar: (Hafif şaka yollu) – Yolumuza kılıçla çıktın, bizi düşman mı belledin evlat!

      Bunu duyan Celaleddin kılıcını hemen arkasına gizler.

      Celaleddin: – Efendim, hocam bahadırın kılıcı hiçbir zaman halka karşı kalkmaz, sadece vatan müdafaası için kalkar demişti.

      Çocuğun cesurca ve kendinden emin sözleri ihtiyarı çok etkiler.

      İhtiyar: – Hocanın ismini bağışlar mısın evlat!

      Celaleddin: – Muhammed Hivekî Hazretleri!

      İhtiyar, Celaleddin’e hayran kalır.

      Sonra arkasındaki öğrencilerine bakar.

      İhtiyar: – Bu gencin sözleri demin tartıştığımız, “vatanı sevmek imandandır” sözünün küçük bir ispatıdır. Hivekî hazretlerinin öğrencisiymiş.