Nazar İşankul

Celaleddin Menguberdi


Скачать книгу

Sarayı

      Timur Melik, Celaleddin’e at sürerken ok atmayı, hedefi vurmayı öğretmektedir. Celaleddin at sırtında koşarken atın ayaklarının arasından nişan alarak ok atar.

      Ok havada uçarak hedefe isabet eder.

      (Ekranda, on altı-on sekiz yaşlarında olan Celaleddin’in at sürerken ok atışını görürüz. Oklar ilk ok gibi hedefi tam ortasından vurur.)

      SAHNE-13

      Ekran Yazısı: Moğolistan

      Rüzgârda otağın üzerindeki sancaklar dalgalanmaktadır, Cengiz Han’ın sancağı dalgalanır.

       Dervişin Sesi: – Bu sırada Doğu’da Harzemşahlar için kaçınılmaz olan tehlike yaklaşmaktaydı. Moğolistan kabilelerini bir sancak altında toplayan, müneccimlerin “Yeryüzünün Sahipkıranı” olarak nitelendirdiği Cengiz Han yedi iklimin sultanı olmak için can atıyordu. Tarih, efsanevi iki ejderin karşı karşıya gelişine hazırlanıyor…

      Has nökerleri ile bozkırda at sürdükten sonra geri dönen Cuci atından inerek, otağından epey uzakta, batmakta olan güneşi izleyen Cengiz Han’ı görür. Cuci, rüzgârın elbiselerini dalgalandırdığı babasının yanına gelir ve onun baktığı yöne doğru bakmaya başlar. Batmakta olan güneşte hiçbir şey göremeyince, babasının neden güneşe baktığını anlayamaz. Fakat yine de babasına belli etmeden, ona nezaketen şunları söyler.

      Cuci: – Güneş, ne kadar güzel batıyor! Taycudlara karşı zafer kazandığımızda da böyle kıpkırmızıydı.

      Cengiz Han bir müddet Cuci’nin söyledikleriyle ilgilenmeden gözlerini ufuktan ayırmaz.

      Cengiz Han: – Güneşin batışı umurumda bile değil.

      Cuci, babasının genellikle savaş öncesinde bir noktaya bakıp düşüncelere daldığını bildiği için, yüzünde tedirginlik belirir.

      Cengiz Han: – Harezm, dünyanın en güçlü saltanatı. Batıya giden yol buradan geçiyor. Er ya da geç Harezm sultanı ile karşı karşıya geleceğiz… Bunu düşünüyorum.

      Cuci, babasının mağrur yüzüne bakar. Cengiz Han ufka doğru bakmaya devam eder. Sonra eğilerek yerden bir avuç kum alır, sonra avcundaki kumları batıya doğru üfler. Rüzgâr, kum tanelerini kan kırmızısı şafağa doğru uçurur.

      SAHNE-14

      Talim Sarayı

      Celaleddin hazır ol pozisyonundadır. Göğsünde ateşte yanan kuş figürlü muska asılı duruyor. Timur Melik, onun önünde bir ileri bir geri yürüyerek konuşur. Celaleddin de onun söylediklerini tekrarlar.

      Timur Melik: – Dedeniz Sultan Muzaffer Tekeş’in şöyle bir sözü var: – Gerçek sultanın ölümün gözüne dik dik bakması gerekir. O zaman ölüm ondan kaçar. Sultan, savaşa ordusunun başında gitmeli. İşte o zaman zafer onun olur.

      Celaleddin: (Tekrar eder) – …Zafer onun olur…

      Timur Melik: – Ordusunun başında savaşa gitmeyen sultanın, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan kadından farkı yoktur.

      Celaleddin: (Ardından tekrarlar) – …Kadından farkı yoktur…

      Timur Melik: – Zaferin sırrı, cesaret ve mertliktedir. Mertlik yüz düşmana bedeldir! Cesaret ise bütün bir orduya… Şehzade, bu söylediklerim asla aklınızdan çıkmasın.

      Celaleddin: – Merak etmeyin, ölene kadar aklımdan çıkmayacak!

      SAHNE-15

      Türkan Hatun’un Sarayı

      Bek, artık büyüyen Uzlağşah’a savaş sanatının sırlarını öğretmektedir.

      SAHNE-16

      Gürgenç Kapısı

      Kervanla birlikte arabalar, atlılar ve yayalar kapıdan içeri girmektedir. Kapıyı beş altı tane asker korumaktadır.

      Bedreddin de atlılarla birlikte içeri girer. Onun yanında güçlü kuvvetli, iri yarı bir delikanlı olan Ata Murat da yürüyor.

      Bütün Gürgenç’i inleten davullar çalınıyor.

      Kapının önünde bir tellal yüksek sesle duyuru yapmaktadır.

      Tellal: – Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi Sultan Alaeddin Muhammed Harzemşah, Karahıtaylara karşı kazanılan zaferin şerefine şehzadeler arasında bir müsabaka düzenliyor. Savaş sanatında kendisine güvenenlerin şehzadelerle yarışmasına imkân verilecek.

      Bu sözleri duyan Bedreddin atını durdurur ve Ata Murat’a bakar. Delikanlı da ona bakarak anlamlı bir şekilde kafasını sallar. Sonra şehre doğru yol alırlar.

      SAHNE-17

      Şehir Meydanı

      Davullar çalınmakta.

      İnsanlar her taraftan akın akın meydana gelmektedir.

      Savaşa hazırlık için, askerler arasında askeri müsabakaların yapıldığı meydan seyircilerle dolup taşmıştır. Sıraların tam orta yerinde çok görkemli bir sayeban bulunmaktadır. Sayebanın ilk sırasında Harzemşah oturuyor, yanında da devlet erkânı yer almış durumda. Sultanın sağ tarafında Ayçiçek ve saraydaki diğer hanımlar. Onların karşısındaki askerler arasında Timur Melik ve Celaleddin oturuyor. Diğer tarafta ise, artık delikanlı olan Akşah ile lalası, Humartigin, Bek ve Uzlağşah oturuyorlar. Celaleddin, yerinden kalkar ve önce sultanı, sonra da annesini başını eğerek selamlar. Sol kanatta oturan Humartigin, Celaleddin’in annesini selamladığını fark eder ve önce Ayçiçek’e, sonra da Celaleddin’e endişeli gözlerle bakar. Celaleddin’in boynunda kuş figürünün bulunduğu muska asılıdır.

      Celaleddin otururken, validesinin yanında ayanın ailesi için ayrılan yere annesi ve halayığı ile gelip oturan kıza gözü takılır, bir süre ona bakar. Kız da kendisine bakmakta olan Celaleddin’i fark eder ve ikisi göz göze gelirler. Kız o kadar güzeldir ki delikanlı onu görünce kalbi heyecanla atmaya başlar. Kıza baka baka yerine oturur ve müsabaka sırasında gözünü ondan ayıramaz. Kız da müsabaka boyunca şehzadenin her bakışını yakalar ve sık sık gözleri buluşur. Ayçiçek, oğlunun kendisine değil, yanında oturan birisine baktığını fark edince, etrafına bakınmaya başlar. Sonra yanında oturan halayığının kulağına bir şeyler fısıldar. Halayık da kıza bakar ve melikeye dönerek bir şeyler söyler. Melike, dönüp tekrar kıza bakar ve sonra oğluna bakıp gülümser.

      Bek ile Humartigin’in bulunduğu yere Kıpçak beyleri de gelip yerleşir. Onlar Uzlağşah’a dalkavuklukça baş eğerek selam verip geçerler.

      Bedreddin ile Ata Murat da kalabalığın içindedir.

      Bedreddin, sultanın oturduğu sayebandan gözlerini ayırmaz. Onun bakışları kızgınlık ve nefret doludur. Bedreddin yavaşça Ata Murat’ı dürter, Ata Murat da sultanın bulunduğu tarafa bakar.

      Ata Murat: – Sultan bu mu?

      Bedreddin başını sallayarak onaylar.

      O andan sonra Ata Murat da sultana nefretle bakmaya başlar. Dudakları titrer, 30-40 yaşlarındaki babasının darağacına asılışı gözlerinin önüne gelir. Ata Murat sinirlenerek kılıcının kabzasını sıkıca kavrar.

      Meydanda önce Uzlağşah ile bir savaşçı güreşir. Uzlağşah onu yener ve bütün Kıpçaklar onu sevinç içinde alkışlarlar.

      Sonra Akşah meydana çıkar. Akşah, Keşli bir pehlivana