koymaları gerekirdi. Hata Atatürk’te değil, onlardadır. Yani bu teoriyi uygulayanlardadır kanımca.
– Hocam, Atatürk de böylece tasfiyecilikten dönmüş oluyor. Teori, bir anlamda bu geçişe yardım etmiş.
– Öyle oldu. Bu dönemden sonra Atatürk de yanlış yapıdaki uydurma kelimeler yerine dile yerleşmiş olanları kullandı. Kamutay yerine Millet Meclisi, saylav yerine milletvekili, tecim yerine ticaret, ajun yerine dünya gibi sözleri tercih etmiş; böylece bu teori de tarihî sürecini tamamlamıştır. Atatürk’ün 3. Dönem sonundaki 1937 Dil Bayramı dolayısıyla yayımlanan “Dil bayramı münasebetiyle bana karşı gösterilen temiz duygulardan çok mütehassis oldum. Teşekkür eder, verimli çalışmalarınızda sürekli başarılar dilerim.” sözlerinde dil yönünden de ne kadar normal bir tutum sergilediği görülmektedir. Hiç şüphesiz bir dil bilimi ve dil tarihi gerçeğidir ki siyasi ve kültürel etkiler altında bu dilin içine girmiş olan yabancı sözlerin bir kısmı zamanın getirdiği gelişmelerle yavaş yavaş o dilin bünyesine siner ve millîleşir. Bizim dilimize girmiş Arapça, Farsça ve Fransızca gibi kelimelerin bir bölümü zaman içinde Türkçeleşerek anlaşılır duruma gelmiştir. Bir tasfiyecilik anlayışıyla dile zarar veren bu sözleri dilden atmak gerekmezdi ama tasfiyeciler bunları bile atıyorlardı. Kökene bakıyorlar, eğer Türkçe değilse ne olursa olsun atalım, diyorlardı. Yani millîleşmiş, dile yerleşmiş olmasını da kabul etmiyorlardı.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.