Veyis Güngör

Siyasi Katılım


Скачать книгу

ngör

      SİYASİ KATILIMAvrupalı TürklerSivil Toplum ve KültürHollanda Örneği

      ÖNSÖZ

      Siyasi katılım Avrupalı Türklerin yaşadıkları göç tarihçesinde önemli bir süreçtir. Bu süreç bir taraftan Avrupalı Türklerin yaşadıkları ülke yönetimlerinin çeşitli kademelerinde söz sahibi olmaları gerçeğini içerirken, diğer taraftan Avrupalılar’ın göçmenlerin kalıcılıklarını zihinsel olarak kabullenmeye başladıklarını işaret etmektedir. Avrupalı Türkler, içinde yaşadığımız yüzyılın ilk on yılında bulundukları ülkelerdeki belediyeler, il genel meclisleri, senato ve parlamentoların yanı sıra, Avrupa Birliği’nin en önemli organlarından birisi olan Avrupa Parlamentosu’nda da temsil edilmektedir.

      Hollanda Türkleri, 1985 yılında Hollanda hükümetinin ülkedeki yabancılara yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkı tanımasıyla, ilk defa 1986 yılında yapılan belediye seçimlerinde etkin bir şekilde seçimlere katılmıştır. Aradan geçen yaklaşık yirmi beş yılda Hollanda’daki Türkler, 1990, 1994, 1998 ve sonrasındaki seçimlerde başta belediyeler olmak üzere, İl Genel Meclisi, Parlamento ve Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılarak Hollanda ve Avrupa siyasetinde yer aldılar. Türk kökenli Hollanda politikacıları hemen hemen ülkede etkin olan tüm siyasi partilerde yer alarak, ülke yönetimine de katkıda bulundular.

      Hollanda Türkleri’nin yaklaşık yarım asırlık bu siyasi tecrübesi, inişli çıkışlı bir tarihçeye sahip. Örneğin ilk yıllarda, özellikle Türklerin ülkedeki diğer etnik azınlıklara göre daha iyi organize olmaları, Hollanda siyasetinde de etkin olmalarını beraberinde getirdi. Türkler ilk yıllarda İşçi Partisi (PvdA)yı tercih etmekteydi. Sonraki yıllarda özellikle başbakan Ruud Lubbers’in müslümanlara özel yaklaşımıyla Türklerin tercih ettikleri siyasi partiler arasına Hıristiyan Demokrat Parti, CDA’nın da katıldığı görüldü. Hollanda’daki Türklerin uzun süre Sosyal Demokratları ve Hıristiyan Demokratları tercih etmelerinde bir başka etken de hiç şüphesiz bu partilerin seçimlerde Türk kökenli adayları listelerine koymaları oldu. O yıllarda elitist ve neo cumhuriyetçi bir demokrasi ve siyasi katılım modelini benimseyen Hollanda’da etnik azınlık gruplarının istekleri bu grupların liderleri ve sözcüleri tarafından mevcut siyasi partilerin temsilcilerine kolaylıkla iletilmişti. İşte bu çalışma şekli 1998 yılında yapılan seçimlerde Türklerin Amsterdam’da % 65, Rotterdam’da % 67, oranında sandığa gitmelerini sağladı.

      Ancak, 2006 yılının Kasım ayında yapılan parlamento seçimlerinde Türklerin Hollanda siyasetindeki yerleri alt üst oldu. Bilindiği üzere Türklerin o yıllara kadar oy verdikleri iki parti, PvdA ve CDA, seçimlere çok az bir süre kala, listelerinden üç Türk kökenli adayı çıkarttı. Bu olay Hollanda’daki Türkler arasında infial yarattı. Hiç beklemedikleri bu gelişme karşısında şaşkına uğrayan Hollanda Türkleri 2006 yılında ilk defa stratejik oy kullanarak Demokrat 66 partisine (D66) yöneldiler. D66’nın Türk kökenli bir üyesine tercihli oy vererek, parlamentoda yer almasına katkıda bulundular.

      Sonraki yapılan seçimlerde, Türklerin hem sandığa gitme oranı düştü, hem de siyasete olan ilgilerinde ülkedeki diğer etnik azınlıklara oranla bir düşme yaşandı. En son, Haziran 2010’da yapılan milletvekili seçimlerinde Türklerin sandığa gitme oranı % 35’lerde kaldı.

      Yukarıdaki olumsuz gelişme ve bazı siyasi partilerin içindeki gelişmeler, Hollanda Türklerini yeni arayışlara yöneltti. Bir kısım Türk kökenli siyasetçi mevcut partilerin içinde kalarak kendileri gibi düşünenlerle birlikte hareket etmeyi savundu. Bu durum en çok CDA’lı Türkler arasında gözlendi. Bir grup politikacı da mevcut partilerin kendilerine imkân vermediği düşüncesinden hareketle kendi siyasi partilerimizi kurmalıyız düşüncesini savunur oldu. Tabii ki, yeni bir siyasi partinin taban tutması, kabul görmesi oldukca zor ve uzun soluklu bir iştir. Diğer yandan siyasi partilerin içindeki Türk kökenli siyasetçilerin arasında dayanışma ruhuyla hareket edebilecek sağ duyu sahibi Hollandalıların sayısı azımsanmayacak bir sayıdadır.

      Elinizdeki bu kitap Hollanda Türklerinin siyasi tecrübelerinin son on yılını içeren metinlerden oluşmaktadır. 2002, 2006 ve 2010 milletvekili seçimleri başta olmak üzere belediye seçimleri, il genel meclisi seçimleri ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde yaşadıklarımızı anlatmaya çalıştık. Kitap, akademik bir çalışma değildir. Siyaset ve sosyoloji kitabı da değildir. Özellikle Hollanda’da gelişen ve yaşanan olaylar karşısındaki gözlemlerimi, düşüncelerimi, hissiyatımı ve vargılarımı içeren metinlerdir. Bir sivil toplum örgütü başkanı ve Hollanda Türklerinden bir fert olarak bulunduğum tarih dilimini anlama ve sorgulama çabasıdır.

      Kitap başta Hollanda’da yayımlanan DÜNYA gazetesi ve Ankara merkezli haberA internet sitesi olmak üzere; POST, Damla ve HABER Hollanda’da yayınlanmış yazılarımın bir derlemesidir. Bu yazıları dört ana bölüme ayırdım. Siyasetle ilgili yazılar, `Siyasi Katılım ve Demokrasi‘ başlığı altında birinci bölümü oluşturuyor. İkinci bölüm’Göç ve Hollanda Türkleri‘ başlığını taşıyor. Genel anlamda Hollanda’daki Türklerin çeşitli konumlarını içeren yazılardan oluşmakta. `Kültür ve Mevlana‘ başlıklı üçüncü bölüm Hollanda’da Mevlana etkinliklerini anlatan yazılardan oluşmakta. Dördüncü bölüm de Hollanda merkezli genel konuları içeren yazılardan oluşmakta.

      Bu kitabın, genişletilmesine, ısrarla on yılı içermesini telkin eden Hollanda Türk Yazarlar Kulübü başkanı, yazar dostum Sadık Yemni’ye teşekkür etmeyi bir borç bilirim.

      Bengü yayınlarından değerli dostum Yakup Deliömeroğlu’nun verdiği desteği ve ortak yayıncılığı için müteşekkirim.

      Tabiiki, çalışmalarım süresince büyük bir fedakarlık ve hoşgörü gösteren eşim Sema’ya minnet duyguları içinde teşekkürler ediyorum. Babalarını az görmeye alışan, kızım Naile’ye ve oğlum Satuk‘a sonsuz sevgilerimi belirtiyorum.

Veyis Güngör, AmsterdamOcak 2011Göçmenlerin Avazı

      Altmış ortalarında Türkler misafir işçi olarak Avrupa’ya, modernitenin göbeğine gelmeye başladı. Refah devletlerindeki misafirlikleri nisan yağmuru gibi kısa sürdü. Hızla kalıcılığa, yani göçmenliğe evrildiler. Pansiyonlardan evlere geçtiler. Parçalanmış aileleri birleştirdiler. Neredeyse elli yıl önce yapılan sıhhi kontrollerden sağlam çıkmış zımba gibi gençler bugün iyice yaşlandı. Bazıları çoktan aramızdan ayrıldı. Üçüncü kuşakta yaşı yirmiyi geçenlerin sayısı bayağı arttı. Artık dördüncü kuşaktan söz etmeye hazırlanmaktayız.

      İnsanlar yaşadıkları yerlerde çeşitli izler bırakır. Dahil oldukları toplumda ve geldikleri ülkelerdeki sesleri bu izlerin derinliğiyle orantılı olarak gür çıkar. Ben Hollanda’ya 1975 yılında geldim. Amsterdam’da Bellamy sokağında Türk Kültür Merkezi vardı. Orada Türkiye’deki politik olayların paralelinde yönetimi ele geçirme mücadelesi yaşanmaktaydı. Sol örgütler ülke çapında çeşitli dernekler kurmuştu. Ardından 1980 askeri darbesi yaşandı. Seksenler başta Amsterdam’a olmak üzere politik ilticacıların akın akın Holanda’ya geldiği yıllar oldu. Muhafazakâr örgütlenmenin de palazlandığı ve giderek başat hale geldiği yıllardı.

      Şu anda iki binli yılların ilk on yılı geride kaldı. Geriye baktığımızda ilk Türkçe gazeteleri, dergileri çıkaranları, Türkçe televizyon ve radyo yayınlarını kuranları, derneklerde yabancı işçilerin özlük hakları için mücadele edenleri, ilk ibadet yerlerini açanları, ilk spor kulüplerini kuranları bugün hayırla ve sevgiyle anmaktayız.

      Hollanda’daki Türk toplumu çok canlı. Vitalitesi en yüksek göçmen grup. Değişimlere de sanıldığından çok daha fazla açık. Bulundukları topluma uyum konusunda ciddi aşamalar katettiler. Türkçe gazete ve dergi, televizyon yayınları alanında ciddi bir potansiyelden söz edebiliriz. Girişimcilerimiz her alanda bayağı başarılı. Yüksek öğrenim yapan insanımızın sayısı epey artmış durumda. Özellikle Sivil Toplum Örgütlerimiz çeşitlilik ve potansiyel yönünden tarihindeki en güçlü örgütlenme düzeyini yaşamakta. Neredeyse her yılın ortalama üçte biri bu kurumlardan birinin organize ettiği bir etkinlikle geçmektedir.

      Yalnız bu alanda çok önemli bir şey eksikti. Siyasi katılım ve sivil toplum örgütlenmeleri ile ilgili derli toplu ve belli bir zaman aralığına ışık tutan bir yayınımız yoktu. İlk cümlelerimi geçmiş zaman olarak kurdum. Çünkü Veyis Güngör’ün ‘Siyasi Katılım: Sivil Toplum