bilmeden üniversiteye giremezsiniz. Sizin okuyacağınız derslerin hepsi Rusça olacak. Siz üniversiteye geçtiniz diyelim ama yine de ilk dönemde kalırsınız. Yetiştiremezsiniz dersleri. Böyle olursa üniversiteye zarar gelir. İşte bunun için daha yetenekli, bilgili olanları kabul etmemiz mantıklı bir şey olur değil mi gençler?” (H.İOİ.: 35) Bir üniversitenin en önemli idarecisi konumunda olan rektörün iltimas ve kayırmaya izin vermemesi, onun adil ve dürüst kişiliğini gösterir. Ayrıca rektörün, Rus dilini bilmeden üniversiteye girilemeyeceğini söylemesi yaşanan dil yozlaşmasının görüntüsüdür. Kırgız dili yerine üniversiteye girmede, Rusçanın zorunluluk sayılması, yıllarca Kırgız halkı ve diğer Türk halkları üzerinde yürütülen belleğin tahrip edilmesi sürecini gösterir.
Dil bir milleti millet yapan en önemli göstergelerden biridir. Aynı toplumda yaşayan insanların birbirleriyle sağlıklı iletişim kurup anlaşmaları yanında, o milletin kendine özgü kimliğidir. Toplumun eğitim hayatının en önemli aşamalarından olan üniversiteye girişte Rus dilini bilmenin zaruriyeti, yaşanan kimliksizleştirme anlayışının göstergesidir.
Öyküdeki diğer aydın ise, Rus Orman Müdürü mühendis İvan İvanoviç’tir. Anlatıcı ben saygın, sözü geçen bir kişilik olan İvanoviç ile öyküleme zamanından 3-4 yıl geriye giderek geçmişteki tanışıklığına değinir; “aslında ben İvan İvanoviç’i ilk defa görmüyorum. Onun bizim köyde orman müdürü olarak çalışmasının üzerinden üç dört sene geçti” (H.İOİ.: 57). İvanoviç’in kısa zamanda zengin olması ve çalışkan kişiliğiyle herkesten takdir kazanması, başkişi Asılbek’in dünyasında olumlu izler bırakır;
Şu İvanov geldiğinde sadece iki valiziyle gelmişti, şimdi zenginleşti, diye özeniyor herkes. Gerçekten de işin püf noktasını bilip yapan adam. İvanov kısa bir zamanda altı odalı ev yaptı. Özenenler kımız içip, bozo, içki içerek sarhoş gezerken, İvanov ailesiyle karınca gibi çalıştı. Yazın tarlada çalıştılar, sonbaharda hep beraber elma, ceviz, vişne topladılar parayı yaprak gibi kazandılar. Mimar bile çağırmadan çamurunu da duvarını da tamirini de kendileri yaptı. (H.İOİ.: 57)
Çalışmanın önemine yapılan vurgu, Asılbek’i de kendi evini yapma hayaline kavuşmaya kadar götürür. Asılbek’in İvanoviç’i örnek alması, Tölögön Kasımbekov’un “Eğitim Okulu” adlı yazısında bahsettiği Rus realist yazar Mihail Aleksandroviç Şolohov’u akla getirir. Kasımbekov’a göre; Kırgız edebiyatının gelişmesinde Şolohov’un katkısı büyüktür. O, “sanatçılık seviyesi yüksek, yeni gelişmeye başlayan edebiyatın genç yazarlarına örnektir.”156 Onun bu yol göstericiliği, Asılbek ile İvanoviç arasındaki bağı akla getirir. İvanoviç’in dürüstçe işini yapması ve çalışkanlığı Asılbek’i de gelecek adına umutlandırır ve bu durum onu, kendi geleceğini kurmaya teşvik eder. İvanoviç’in mühendis olarak geldiği köyde ilk kendi evini yapması ve ardından köyde birçok yapı inşaa etmesi, Asılbek üzerinde olumlu etki bırakır. Babasıyla yaptığı tartışmada, birgün İvanoviç gibi kendi evini yapacağını söylemesi bunun göstergesidir.
2.4.1.1.5. Kadınlar
Öykünün kadın karakterleri; Asılbek’in annesi, Ayımkül; Mambet’in eşi Marcan teyze; Çotur’un eşi Söykö ile Asılbek’in âşık olduğu kız Dilde’dir. Bu kişiler, fon karakter özelliği gösterir. Daha çok Dilde, Asılbek’in üzerinde yarattığı etki yönüyle ele alınabilir. Çotur’un akrabası olan Dilde’yi gördükten sonra Asılbek daha fazla düşünmeye başlar. Aşkın dolayımlayıcı gücüyle başkişi Asılbek, Dilde ile daha farklı bir kişiye dönüşür; “bu kızın başına bir kötülük gelmesin, nazar değmesin diye dua ediyorum.” (H.İOİ.: 57) söylemi onun aşkı ne kadar içselleştirdiğini gösterir. Dilde, yarattığı etkiyle Asılbek’in yaşadığı depresif anları savuşturur. Onun hayata yeniden sarılmasını sağlar. Asılbek, öyküleme zamanından geriye giderek, Dilde hakkındaki anılarına döner; “biz dokuzuncu sınıfta okurken o altıncı sınıfta okuyordu. Bayramlarda hep şarkı söylüyordu, neşe dolu, hiçbir şeyden çekinmeyen bir kızdı. Şimdi ise nazik, utangaç, erkekleri görünce yüzü kırmızıya dönüyor, yerli yerinde konuşuyor, fazla da konuşmuyordu” (H.İOİ.: 63). Geçmiş ile şimdi arasında Dilde’nin karakter değişimi üzerinde bağlantı kuran Asılbek, şimdinin yoğunluğunu duyumsayarak genç kıza âşık olur. Asılbek, yaşadığı kötü olayları, aşağılanmaları, gelecek kaygısını Dilde’nin yanında unutur. Dilde, başkişi Asılbek’in dönüşümünde önemli bir kişidir.
Başkişi’nin kendilik bilincinin oluşmasında önemli bir etken olan Dilde’den etkilendiğini iç monologla anlatır; “dünkü küçük kızın bugün çekici bir bayana dönüşeceğini hiç düşünmemiştim.” (H.İOİ.: 63) Asılbek’in hayatın sıradanlığından sıkılan ruhu karşı cinse duyduğu aşk ile bambaşka bir boyuta geçer. Okul deneyimi başarısızlıkla sonuçlanan Asılbek, yaşadığı travmayı ilk görüşte etkilendiği kızın varlık alanını etkilemesiyle aşar.
Kasımbekov’un yarattığı diğer kadın karakterlerde olan bir özellik Dilde’de de sezilir. Kasımbekov’un ülkü değerde ele alınabilecek kadın karakterleri çalışkan, hırslı ve toplumsal değerlerine bağlıdır. Yaşadığı toplumun geleneklerinden kopmayan bu karakterler, erkek karakterlerin de biçimlenmesinde önemli etkendir. Onlar yaşadıkları hayatın hakkını veren, yaşamın tüm olumsuz anlarına rağmen vazgeçmeyen yapılarıyla Kırgız kadınının gelecekteki görüntüsüdür.
2.4.2. İzleksel Kurgu
2.4.2.1. Eğitim
İnsanoğlu yaşadığı hayatı deneyimlerken toplumun çizdiği sınırların içinde var olma savaşı verir. Onun deneyimlediği hayatı toplumdan bağımsız değildir. Okudukları, gördükleri ve yaşadıklarıyla bireysel gelişimini sürdüren insan, yaşadığı topluma kattıklarıyla da kendi dünyasını anlamlandırır. Eğitim, bu noktada bireyin kendi dünyasını biçimlendirmesinde ve içinde yaşadığı topluma katkı sağlamasında önemli bir dönüşüm unsurudur. Bu perspektifte toplum ve birey ayrılmaz bir bütündür. “Düşüncemiz daima toplumsal durumumuza bağlı”157 olduğu için edindiğimiz kültürel birikim de toplumsal yapının şekillenmesinde önemli bir etkendir.
Bu görüşler ışığında eğitim, öyküde önemli bir izlek olarak yazarın okuyucuya vermek istediği iletidir. Başkişinin şekillenmesinde, kendilik bilinci oluşturmasında ve birey olarak varoluşunu anlamlandırmasında önemli unsurdur. Toplumsal bir varlık olarak “İnsan öğrenen, bilgi edinen değil, isteyen bir varlıktır ve istemenin içinde tezahür eden irade kendi dışında bir şeyin değil, kendi kendinin koşulu ve nedenidir.”158 İnsanoğlunun doğasında olan bu öğrenme edimi başkişinin değişiminde ana etkendir. Öykünün adı olan “İnsan olmak” okumak, aydınlanmak, ışığa karışmakla eşdeğerde tutulmuştur. İnsan olmak, ancak bilinçlilik haliyle mümkündür. Üniversite okumaya şehre giden ancak sınavı kazanamayarak geri dönen oğluna babasının “ben seni insan olacak sanıyordum” (H.İOİ.: 28) şeklindeki serzenişi eğitimin önemini gösterir. Başkişi Asılbek’i kendi yerine işe yerleştirmek isteyen Murduzov, müdüre neredeyse yalvarmasına rağmen oğlunu işe aldıramaz çünkü önlerinde eğitim/sizlik gibi önemli bir engel vardır;
O işi Asılbek de yapabilir sizin için sadece bir imza işi bu lütfen bu ricamızı kabul edin. Asılbek kibirli değil her şey elinden gelir babam hiç durmadan konuşuyordu gözleri de o adama yalvarıyor gibi bakıyordu.