Rita Sultangaliyeva

Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı


Скачать книгу

çalışalım:

      …

      “Yengeciğim, gerçeği söyleyin. Gözlerim ne durumda?” demiştim.

      “Eh be yavrum, bunu niye soruyorsun ki? Gözlerin parlıyor!” dedi tereddüt etmeden.

      “Kör olmamışımdır değil mi?”

      “Hayır, hayır! Evet, görmediğin doğrudur. Ama çok geçmeden tekrar görebileceksin…”

      “Yüzüm gözüm ne durumda?”

      “Ya, yüzün gözün de yerinde. Fazla bir şey olmamış. Beyaz mermer gibi eski halindedir…”

      “Peki, saçlarım?”

      “Saçlarını kesmek zorunda kaldık. Of Allah’ım… Kısa sürede uzayacak saçlarını ne diye dert ediyorsun ki…” [64, 268 s].

      …

      Bu verilen diyalog örneği Ğ. Müsrepov’un ‘Japon Efsanesi’ndeki, Göz hikâyesindendir. İki kahraman arasındaki diyalogdan doktor ile hasta arasındaki komik durum göze çarpmaktadır. Böyle kinayeli komik durumlar aracılığıyla yazar, birçok yerde genel kahramanların portresini canlandırmaktadır. Birbirine karşı hiçbir düşmanlık beslemeyen, hayattaki saf insanların durumunu tanıtmada yazar, diyalog yöntemini yerinde kullanmıştır. Buradaki durum, İtbay ile Askar arasındaki konuşmalardan oldukça farklıdır. Birbirlerine düşman insanları bir diyalog içinde bir an için anlaşmalarını sağlayarak, kahraman karakterinin bir tarafını açığa kavuşturması, S. Mukanov’un diyalog kullanmadaki yazarlık ustalığını göstermektedir. Aynı yapıya sahip diyalog içinde bile, karakteri tanıtmayı isteyen iki yazarın diyaloğu kullanma yönteminin farklı olabileceğini, yukarıda verilen diyalog örneklerinde gösterilmektedir. Böylece her yazarın edebi yöntem olan diyaloğu kullanma özelliğinin yazarlık ustalığına bağlı olduğu ortaya çıkmaktadır.

      Omsk şehrinde ilahiyat üzerine eğitim gören köy okulunun öğretmeni Askar’ın İtbay davranışlarına bakış açısı, nesnel ve öznel motiflerin derin birimiyle ortaya çıkmaktadır. Toplumun önde gelen bilinçli yurttaşı olarak, eski feodal geleneğin zulmüne ve kalabalık halkı saran cahilliğe üzülüyorsa, çocukça davranışlarına göre düşüncelerini gerçekleştirmek istemeyen Askar, asıl niyetini gizleyerek, dişli yöneticinin davranışlarına itiraz eder. Bu meseleyle ilgilenmek üzere köye gelen Madiyar’ın adalet ve akıl sahibi olduğunu düşünen Askar, İtbay’ın zulmünden dert yanar. Çok geçmeden deminki düşüncesinden vazgeçmiş gibi oluyor.

      …

      “Elbette öyle… İtbay gibi zenginler için yiyeceğin bolluğu, bir gerçektir. Fakat bizim sevinerek tükettiğimiz o yemeklere bazıları istemeyerek bakıyorlar. İşte bunun kötü tarafı da budur.

      “O kimdir?” dedi Madiyar Askar’ın dediklerini anlayamayarak. Ona dikkatle baktı.

      “Kim olsun, fakirlerdir! İtbay’ın malları, fakirlerin gözyaşlarından oluşmuş değil midir? Eskilerden bugüne kadar uysal insanlara eziyet edip, yedikçe yiyor. İtbay, adaletsizlikten vazgeçecek gibi değil, yedikçe daha çok istiyor.” [60, 95 s]

      …

      Bu, hikâyenin ana fikri olan ve halkın zorlu durumunun etrafında gelişen problemli diyalogdur. Bu diyalog, Askar ile Madiyar’ın ilk konuşmaları olmasına rağmen, iki konuşanın da önemli şahsiyetler olduğu bellidir ve her birinin karakter özelliği açık olarak görülmektedir. Askar, halk için var olan, doğduğu topraklara ve halkının durumuna üstünkörü bakmayan, onları göz ardı etmeyen, koruyucu, destekleyici yurttaş olarak görünürken Madiyar, egemen sınıf temsilcilerine yakın olan, halk konusunda tarafsız bakış açısına sahip, milletin durumunu sadece konuşmalarıyla düşünen entelektüellerin temsilcisi olduğu sohbet sırasında belli oluyor. Devamını okuyalım:

      …

      “Yiyorsa yiyordur.” dedi Madiyar, kırabilirim diye düşünerek. “Kazak halkının öncelikle en büyük sömürücüden kurtulması lazım. İşte, ancak o zaman rahata kavuşur.”

      “Kimdir o?”

      “Rus!” dedi Madiyar, sertçe konuşarak.

      “Rusların fakirlerini sömürenler yok mu?”

      “Bu senin kendi fikrin mi?” dedi Madiyar, üzerine gelircesine ters ters bakarak.

      “Neden öyle sordunuz?”

      “Hiç, ordan burdan duyduğun bir şey mi dediğin?”

      Bu söz, Askar’ın gücüne gitti.

      “Böyle söylemeniz, beni daha önceden tanımadığınız içindir. Akıllıyım ya da aptalım diye neden söyleyeyim. Fakat başkasının sözünü söyleyecek ağız bende yoktur. Ben kendimi, gücü yettiğince kendi fikirlerini ortaya koyan delikanlı olarak görüyorum.”

      “Sen bana darıldın ya, Askar. Ben kötü niyetle söylememiştim.” [60, 96 s]

      …

      Yazar, kahramanların siyasi meselelere bakış açılarını ikisinin de istemedikleri tartışma anında, karakter özellikleriyle birlikte tasvir etmektedir. Madiyar, Askar’a “Bu senin kendi fikrin mi?” diye beklenmedik bir soru sorarak, onun tepkisini ölçmek istiyor. O sırada Askar’ın tecrübesizliğini kullanarak, Kazak sultanlarının zulümlerini, Rus yöneticilerinin rüşvetçiliklerini anmakla aklamak istiyor. Konuşmalarında milletler arasındaki anlaşmazlıkları dile getirerek, bütün suçu başkalarına yüklemeye çalışıyor. Bununla birlikte, içten içe Askar’ı ikna ederek kendi grubuna alma düşüncesi de var. Fakat beklediği cevabı duyamadığına şaşıran Madiyar, Askar’ın konuşmalarındaki sosyal demokrat yönü hisseder hissetmez, delikanlının partide olup olmadığını öğrenmeyi amaçlıyor. Repliklerin küçüklüğü ile yüksek tonlu vurgu, meseleyle alakalı tiplerin iç dünyasındaki derin duyguları fark ettirmektedir. Madiyar, gerçekten de Askar’ın kendisi gibi olan rakibini kırmak istememektedir. Bu andan itibaren Madiyar ile Askar’ın farklı amaçlar doğrultusunda hareket eden insanlar olduğu belli olmaya başlar. Parça, yukarıda incelenen meseleye dayalı diyaloğun devamı olmasına rağmen, bu parçada da gelecekte olabilecek tartışmanın ön şartları hissedilmektedir. Ayrıca, Askar’ın gözünden Madiyar’ın baştaki ustalık zirvesinden düştüğüne bakılırsa, buradan da bir takım sonuçlar çıkabilmektedir. Belki de Askar’ın karakteri değişkendir ve o da birilerinin etkisindedir. Askar, ‘aydın’ ağabeye saygı duysa da, namusuna düşkünlüğünden ve yürekli huyundan vazgeçmemektedir. O, birisinin öğretmesiyle değil, kendi isteğiyle, dünya görüşüne uygun olarak, düşüncelerini bilinçli bir şekilde oluşturmaya çalışmaktadır. Bu bölüm, delikanlının yılmayan cesur karakterinin oturmasını yansıtan, toplumda kendi yerini bulabilecek özel şahsiyet olarak manevi gelişimini gösterebilen yazarın büyük başarısıdır.

      ‘Botagöz’, sosyal ve siyasi içerikli roman olduğu için, toplum hayatında olup biten önemli değişimleri, hükümet ile halkın kollayıcıları olan aydın temsilcilerinin çeşitli bakış açılarını ortaya koyup tanıtır. Elbette, iki türlü siyasi yön taraftarlarının arasında zıtlıklara dolu durumlar da ortaya çıkmaktadır. Romanda ideolojik çekişme ve tartışmalara dayalı diyaloglar pek çok defa karşımıza çıkmaktadır. Özellikle, Askar ile Bazarhan Medelhanov’un diyalogları buna örnek gösterilebilir. Askar ile Bazarhan’ın konuşmalarından kahramanların birbirlerini desteklemeyecek zıt fikirlere sahip olduklarını açıkça görebilmekteyiz.

      …

      “Doğru diyon. Bu söz gibi hata mı?”

      “Size hata demem de ayıptır ağabey. Siz büyük, ben küçük… Siz çok biliyorsunuz, ben ise az… ‘Çok biliyor’ diye kızmayınız. Bence