Rita Sultangaliyeva

Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı


Скачать книгу

çıkabileceği hakkında genç araştırmacı G. İmangaliyeva “Kazak Dilindeki İletişimin Diyalog Hali” adlı makalesinde [55, 314 s] bahsetmiştir.

      Kazak edebiyat biliminde diyaloğun tam olarak sınıflandırılması verilmediğinden, biz önce S. Mukanov’un ‘Botagöz’ romanındaki diyalog örneklerinin en önemlilerini seçtik. Sonra, kendi düşüncelerimize göre yorumlayarak sınıflandırdık. Bu sınıflandırmaya göre: Haber verme, psikolojik, karakter tanıtma, öyküyü geliştirme işlevleri gören problem diyaloğunu, yaşantı diyaloğunu, tartışma diyaloğunu; ortak amaçlar doğrultusunda hareket eden iki kişinin konuyu kavrayıp anlaşmasını esas alan uzlaşma diyaloğunu; iki kahramanın düşüncelerinin aynı olmasından meydana gelen uyum diyaloğunu; zıt amaçlara sahip iki kahraman arasındaki tartışmadan ortaya çıkan ihtilaf diyaloğunu; tartışma diyaloğunu ve düello diyaloğunu ortaya koyduk. Elbette, burada dikkat edilmesi gereken durum, bu diyalogların kesin olarak ayrılmadan şartlı şekilde sınıflandırılmış olmasıdır.

      Sabit Mukanov’un ‘Botagöz’ romanının esas kaynakları, tarihi dönemden ve o dönemdeki sosyal-siyasi durumlardan başlamaktadır. Bu nedenle, çeşitli sınıf üyelerinin amaçları dile getirilir. Eser, iki esas olay etrafındadır. Bunlardan birincisi, egemen sınıf temsilcileri etrafında dönen olaylardır. İkincisi ise işçi ve halk etrafında gelişen olaylardır. Burada birbirlerine karşı gelen iki sınıfın, işçi halkın gelişip yükselmesi ile egemen sınıfın yavaş yavaş eriyerek yok olmaya yüz tutması gösterilir. Eserdeki sömürücü sınıf temsilcilerini (İtbay, Koşkin, Gorbunov, Kulakov v.b.) de, işçi halkın (Askar, Botagöz, Amantay, Temirbek, Groza v.b.) temsilcilerini de bir araya getirip karşılaştıran durum, yaşama amaçlarının ortak olması, günlük hayatlarının benzerliğidir. Yazar bu iki hikâyeyi siyasi bir amaç için, işçi halkın eşitlik ve özgürlük mücadelesini tasvir etmek için bir araya getirir.

      “Yaşamın olduğu yerde savaş da vardır. Hayat, belli bir düzenden şaşmadan, alışılır bir şekilde sürüp gidecek değildir. Eski ile yeninin çatışması, adalet ile haksızlığın savaşı, eğri ile doğrunun mücadelesi, zayıfın güçlüyle tartışması devamlı meydana gelecektir. Hiç dinmeyen, durmayan bu tartışma, edebi ederin esas temelini oluşturur. Edebiyat, insan kaderinin tarihini anlatır dersek, bu tarih de o tartışmalar esasında meydana geliyorsa…” [56, 69 s] ‘Botagöz’ romanındaki bitmek bilmeyen tartışma, eserin tümünü sarıp sarmalamaktadır ve sürüp gitmektedir.

      ‘Botagöz’ romanı, yazarın sanat hayatındaki büyük bir merhaleyi göstermekle kalmıyor, bununla birlikte Kazak edebiyatının zirve dönemlerine de işaret ediyor.” [57, 15 s] diyen edebiyatçı H. Süyinişali, ‘Botagöz’ romanına büyük değer biçmiştir.

      Botagöz, bozkır bölgesinde devrim öncesi halk yaşayışını tasvirle başlar. Genel olarak birlik çapındaki Sovyet Hükümeti’nin kuruluşunu ortaya koyan büyük hacimli bir eser olduğundan, romandaki edebi zaman, Askar, Botagöz, Amantay, Kuznetsov, Bürkitbay, İtbay, Kulakov, Madiyar gibi ana kahramanların karakter yapısını, bakış açılarını, arayışlarını, çaba ve hareket alanları aracılığıyla oldukça net olarak gösteriyor. Zamanın etkisi, insanların karakter, özen ve arzularına bütünüyle hakim olup toplumun siyasi, sosyal, ahlaki ve etik duruşlarını ortaya koyuyor. S. Mukanov romanının tür özelliklerine bakarak, ona tarihi eserdir demek zordur. Çünkü yazarın eseri olan olayları sıralayarak, o olayların içindeki kahramanları tasvir etmekle yetinmiyor. Aynı zamanda, tarihi konuyu edebi açıdan güzelleştirerek, özel bir konuma getiriyor. Tanınmış bilim adamı G. Pospelov, tarihi roman hakkındaki düşüncelerini: “Tarihi eser türüne aittir denilen bazı özellikler, (olayın tarihinin kesin olması, kahramanların karakterlerinin devrin gerçeklerine uygun olması v.b.) öncelikle, tarihi eserin bir konuyu ele alma özelliğinden meydana gelir. Tarihi eser denildiğinde, ‘tarih’ kavramı tür özelliğini değil, konu özelliğini tanıtır.” [58, 159 s] “Tarihi roman, belli bir dönemin kayda geçmiş kesin olaylarını, tekrarlanmaz duruşunu, kendine has özelliklerini, anlamını, yaradılışını, milletin ve hayatın gerçeklerini ve fikrin bilişsel derinliğini edebi açıdan hikaye eder. Tarihi aktarmak, geçmişin sanatsal felsefesini ustalıkla ulaştırmaktır.” [35, 494 s] denilmektedir. Tarihi eserin taşıyacağı sorumluluğu, S. Mukanov’un Botagöz romanı yeterince yerine getirmiş gibidir.

      “Sabit Mukanov romanları, Kazak nesrinin meydana gelişini ve gelişme aşamasını incelemek isteyenler için önemli bir kaynaktır. Yazar, türün iç özelliklerini araştırıp günümüzün yaşam gerçeklerine göre ayarlayarak, kendi devrinin güncel sorunlarını ele almaya ve edebi açıdan çözmeye çalışmıştır.” diyen akademisyen S. Kirabayev, yazarın eserleri hakkında değerlendirmelerde bulunmuştur.

      S. Mukanov, kendi kahramanlarının görünüşlerini oldukça açarak, karakterlerinin bütün yanlarını tanıtmak için eserin içinde diyalog yöntemini ustalıkla ve sık sık kullanır. Sebebi, “Dil sanatı, oluşturulmuş diyalog ile monologlardan fark edilir. Burada gerçekten ustalık gerekmektedir. Çünkü diyalog, insan karakterini açıp göstermek için çok uygun bir türdür” [59, 197 s] diyen bilim adamı M. Bazarbayev’ın sözleri, bunu ispatlar gibidir. Diyalog örnekleri, amaçları ortak, birbirlerine yakın, akrabalık bağları olan iki kahramanın basit konuşmalarından başlayarak, resmi bir gezi sırasındaki sohbetlerini, karşılaşma anındaki düşüncelerini, çeşitli hal ve hareketlerini tasvir eder. Ayrıca, amaçları çakışan insanların ve muhaliflerin tartışmalarını, fikir alışverişlerini, münakaşalarını aktarır. Sebebi yazar, diyalog meselesiyle karşı karşıya kaldığında bir oyuncudur. Hangi diyalog olursa olsun kahramanların düşünce yapısını, bilincini, dünyaya bakış açısını, karakter özelliklerini açıp gösterir. Bu arada kahramanların konuşma ahenginden karakter yapıları, durumları ve duygusal yanları hissedilir. Bir de S. Mukanov devamlı kahramanın yapısına has hareket ile konuşmanın diyalektik birimini korumaya çalışmıştır.

      Mesela, romandaki tartışmada çözümleyici görev üstlenen egemen sınıf temsilcisi, köy yöneticisi İtbay’ın karakterini alalım. Yazar, kahramanın portre tasvirini yapmıyor. O, diyalog yöntemini kullanarak kahramanı değerlendirmeyi okuyucusuna bırakıyor.

      …

      “Konuş!” diyor İtbay, Amantay’a… Beğenmediği kımızı ağzına sürmeyerek, çabuk gitsin dercesine.

      “Valinin ne zaman geleceğini öğrenmek için gelmiştim.”

      “Ne yapacaksın onu?”

      “Şikâyet ileteceğim.”

      “Ne şikâyeti?”

      “Şu karlar eriyince topraklarımıza şehir kurulacak. Gidecek hiçbir yerimiz kalmadı. Derdimizi ilet diye beni halk yolladı.”

      “Bu topraklar memleketin değil mi? Alacağım derse alır.” dedi İtbay.

      “Halk da memleketin değil mi?”

      “Eyalet valisi bu topraklar hakkında seninle konuşacak mı diyorsun yani?”

      “Evet, niye konuşmasın? Yönetenimiz değil mi, bakıp beslediği halkı değil miyiz? Derdimizi ona söylemeyeceksek kime söyleyeceğiz?”

      “Madem bu kadar şikâyetçisin, Omsk şehrine gider iletirsin şikâyetini. Ben evime gelen misafiri rahatsız ettirmem. Sakın, yanına yaklaşayım demeyin…” [60, 68 s]

      …

      Bu diyalogdan sıradan köylü halkı değil, sadece kendini düşünen bencil yönetici tipini görmek mümkündür. O, sadece eyalet valisinin geldiğine gururlanmaktadır. Göğsünü gere gere, halkını düşünerek önüne gelen Amantay’ı istemez. Düzgün bir konuşmayı bile çok görür. “Ne yapacaksın onu?”, “Ne şikayeti?” gibi kısa sorularla onu geçiştirir.