Gaspıralı’nin Rehberi Muallim veya Öğretmenlere Refakatçi adlı kitabı yayınlandı. Eserde yeni yöntem okullarının eğitim sistemi, derslerin öğretimi ve organizasyonu, dersliklerin dönemi, programı, tatilleri ve sınavları açıklanıyordu.49
İsmail Gaspıralı, XIX. yüzyıl sonlarından bu yana Türkistan’daki Çeditçiliğin sadece özünü anlamada değil, aynı zamanda yönünü belirlemede de son derece önemlidir. İsmail Bey, Doğu halklarının okul eğitiminde gerçek bir devrim yapmış ve tarihte “Usûl-i Cedit” adı altında yeni bir yöntem başlatmıştır. Doğuda Cedidizm adıyla en ünlü, en ilerici hareketinin temelini atmıştır. Bütün Türk halklarını dünyanın gelişmiş uluslarına eşit görmek isteyen İsmail Gaspıralı, tüm hayatını buna adamıştır.
XIX. Yüzyılın Sonu ve XX. Başlarında Türkistan’da Eğitim
Türkistan’da XIX. Yüzyıl itibarıyla eğitim tamamen dinî nitelikliydi. İslam dünyasının diğer yerlerinde olduğu gibi okullar mektep ve medrese şeklindeydi. Mektepler genellikle camilerde olup halkın maddi destekleriyle faaliyet gösterirdi. İmam veya müezzinin ders verdiği bu okullarda eğitim görenlerin çok az kısmı medreselere giderdi. Dersler genel olarak Arapça, mantık, kelam ve hikmet gibi konulardan ibaretti. XIX. yüzyılın sonuna kadar Orta Asya’nın cazibe merkezi olan Buhara Medreseleri İslam dünyasının tanınmış eğitim merkezlerinden biri olmasıylameşhurdu. Rus Çarlığı altında yaşayan Tatar ve Başkurt gençleri ilim tahsil etmek için buralara geliyorlardı. Tatar reform hareketinin öncülerinden olan müceddit ulemanın birçoğu bu medreselerde yetişmişlerdi. Modern eğitim sistemine sahip olmamasına rağmen bu medreseler hâlâ önemli şahsiyetler yetiştirmekteydiler.
1893’te Buhara ve Semerkant’taki medreseleri ziyaret eden Rusya Müslümanlarından M. Zahir Bigi, buradaki medrese eğitimini birazda hayranlıkla anlatır. Buhara’daki medrese eğitimini Kazan’dakine göre daha ciddî ve üstün bulur. Onun gözlemlerine göre, Buhara’da en gözde sınıf talebelerdi. Onlara herkes hürmet göstermeye mecburdu. Talabeler yolda karşıdan gelirse, talebeye yol verilirdi. Kimse onlara söz söyleyemezdi. Talebeler hapis cezasından da muaftılar.50 Buhara medreselerinin bir tür özerkliği vardı. İdarî ve siyasî kayıtlarla bağlanmazlardı. Mollalar imtiyazlı kimselerdi. Emirin adamları bunlara kolay kolay el uzatamazdı.
Geleneksel eğitimin en önemli özelliği, talebelerinin münazara yeteneğine önem vermesiydi. Münazarada müderris ortaya bir mesele atarak bunun açıklamasını yapar, talebeler ise bu açıklamayı kabul etmeyip kendileri başka bir izah ortaya koyarlardı. Neticede değişik açıklamalar getiren talebeler arasında münazara ortaya çıkardı. Talebenin münazarada ustalıkla itiraz edebilmesine bakılırdı. Bilimde yetkinliğin ölçüsü buydu.
Münazaranın aynı zamanda Buhara talebeleri için bir tür eğlence olduğunu söylemek mümkündür. Medrese talebeleri veya ileri gelenler Emir huzurunda fikir tartışmaları yaparsa kazananlara mükâfat verilirdi. Münazaraları ziyafet ve eğlenceler takip ederdi. Halk, talebelere karşı muhabbet ve saygı hissi beslerdi.
Türkistan’da Ceditçilik Hareketinin Ortaya Çıkışı
Türkistan’ın modernleşmesinde şüphesiz Tatar aydınların önemli rolü vardır. Bilindiği gibi, XIX. yüzyılın sonuna kadar Buhara Medreseleri Tatar gençleri için bir bilgi kaynağı oldu. Bu tarihten sonra ise Rusyalı Tatarlar Türkistanlı dindaşlarını aydınlatma görevini üstlendiler. Türkistan gençlerinden bazıları da modern tarzda eğitim veren Orenburg’daki Hüseyniye Medresesi ile Ufa’daki Âliye Medresesi’nde okumaya başladılar. İlk Özbekçe kitaplar Kazan’da basıldı. Taşkent’teki ilk matbaayı kuran da bir Kazan Tatar’ıydı. Türkistan’daki ilk Usûl-i Cedit mektepleri onlar tarafından açıldı.
Gaspıralı İsmail Bey, Buhara ve Semerkant’a seyahat ettiğinde Türkistanlı gençler üzerinde büyük bir etki yarattı. Türkistan’daki gazetecilik faaliyetlerinin gelişmesine de onun liderliğindeki Tatarlar öncülük ettiler. Reform fikirlerinin sözcüsü olan Tercüman gazetesi Türkistan aydınları tarafından büyük bir ilgiyle takip edildi. 1905’ten itibaren özellikle Taşkent’te ve diğer bazı şehirlerde Tatar gezici tiyatroları oluşturuldu.
XIX. yüzyılın sonunda Gaspıralı’nın Tercüman gazetesi, Rusya, Türkiye ve İran’daki benzeri yayınlar Özbekler ve Tacikler arasında da yayılmaya başlayınca liberal düşüncenin etkisi daha da kuvvetlendi. 1893’te Gaspıralı Orta Asya’ya geldiğinde eğitim reformu konusundaki düşüncelerini paylaştı. Böylece Orta Asya’nın bazı kentlerinde Tatarlar tarafından birkaç yeni reform okulu açıldı. 1897’de Andican’da, 1898’de Semerkant ve Tokmak’ta, 1901’de Taşkent’te ilk Usûl-i Cedit Okulları açıldı. Semerkant’ta ilk Usûl-i Cedit Okulu Gaspıralı’nın gezisi sırasında Gani Bay Hüseyinzade tarafından açıldı. Burada öğretmenlik yapan Bakülü Sultanmecit Ganizade, o kadar kısa bir sürede okuma öğretir ki, halk bu okula “makineli mektep” adını vermişti. 1901 yılında Buhara medreselerinde eğitim gören Münevver Kâri (1878-1931), Tatar reform okullarını örnek alarak Taşkent’te ilk Özbek reform okulunu açtı (1901). Bu okul bütün Türkistan’daki Cedit okullarının en düzenlisi oldu. Ondan iki yıl sonra da Mahmud Hoca Behbudî Semerkant’ta Yeni Usûl Okulunu açtı. Eğitimde reform için ilk hareketi başlatan Behbudî (1874-1919), aynı zamanda bu reforma karşı çıkan kadimci din adamlarıyla da mücâdeleye başladı.
Kadın hakları konusunda Tatar kadınları Türkistanlı kardeşlerine öncülük ettiler. Örnek olarak Kazan’da 1913-18 yılları arasında çıkan Süyüm Bike dergisini göstermek mümkündür. Derginin sayfalarında Tatar kadınların, Türkistan kadınlarının durumu değiştirmek için yaptıkları faaliyetler anlatılmaktadır. 1914 yılında Fergana’yı ziyaret eden Zeki Velidî, sokaklarda Rus, Yahudi ve Çingene kadınlarına rastladığını, fakat Müslüman kadınları hiç göremediğini söylemektedir. “Bizim (Tatar ve Başkurt) örtülü kadınlarımız Fergana kadınlarıyla karşılaştırılamayacak derecede ileri seviyededir,”51 demekteydi.
Aydınlanma hareketinin Türkistan’da yayılmasına, o zamanlar sömürge hükümeti ve yetkilileri, yerel mutaassıplar ve cahil dindarlar tarafından karşı çıkıldı. Bununla birlikte, Ceditçiler basın, yayın ve tiyatro alanlarında faaliyetlerine devam ettiler. 1898’de Hokand’da Salahattin, 1899’da Andican’da Şemseddin ve Taşkent’te Münevver Kâri, Cedit okulunu açtılar ve birçok öğrencinin yeni bir usulde öğrenmesine yardımcı oldular. 1893’te Buhara’da açılan okul bölgenin ilk Cedit okuluydu. İkincisi ise 1898’de Hokand’da açıldı.52
18. yüzyılın sonunda Türkistan’da başlayan Ceditçilik Hareketi, kültürel meseleler üzerine uzun süredir devam eden tartışmaların ve müzakerelerin yeni bir tezahürüydü. Bu hareket, eğitimin Avrupa medeniyetine uyarlanması değil, Avrupa medeniyeti ve ulusal kültüre hizmetinin incelenmesinin bir ifadesiydi. Ceditçilik Hareketi, 1884 yılında Kırımlı Tatar aydını olan Gaspıralı’nın yeni bir yöntemle eğitim veren ilk Usûl-i Cedit okulunu açmasıyla hız kazanmıştır.53
Ceditçiler için eğitim kutsal olmasından dolayı eğitimi toplum hayatında önemli bir yere getirmeye çalışmışlardır.54 Ceditçilik Hareketi millî birlik ve millîyetçilik gibi kavramları kullanmakla birlikte, İslam birliği gibi düşüncelere de yer vermiştir. Kırım’dan sonra Orta Asya’da hakimiyeti ele geçiren Rusya İmparatorluğu döneminde kesintiye uğrayan Osmanlı Devleti ve Orta Asya hanlıkları arasındaki siyasî ilişkiler, Ceditçilik