Celil Memmedguluzade

Danabaş Köyü


Скачать книгу

pek çok şehir, köy ve sokağa Celil Memmedguluzade’nin adı verilmiştir.

      XIX. YÜZYIL VE XX. YÜZYIL BAŞLARINDA AZERBAYCAN’DA FİKRÎ AKIMLAR VE CELİL MEMMEDGULUZADE

      XIX. yüzyıl başlarında Ruslar, Kafkasya ve Azerbaycan’ı istilâ ederler. 1828’de Aras nehri sınır olmak üzere Azerbaycan, Güney ve Kuzey Azerbaycan olmak üzere ikiye ayrılır.

      Güney Azerbaycan’da zayıf olan merkezî idare çözülmeye başlar. Memleketin çeşitli yerlerinde “hanlık” denilen mahallî idareler iyice güçlenir. Hanların ve bunlara tâbî beylerin keyfi hareketleri, ağır vergileri, eziyetleri Güney Azerbaycan Türklerini içtimâî ve iktisadî bakımdan sıkıntı içine sokar. Kuzey Azerbaycan’da da aynı buhran yaşanmaktadır.

      Rus istilâsının tabiî neticesi olarak, Azerbaycan edebiyatı da “Kuzey ve Güney Azerbaycan Edebiyatı” olmak üzere ikiye ayrılır.

      Klasik edebiyat anlayışı her iki edebiyatta hüküm sürerken, halk edebiyatı da gelişmesine devam eder.

      Rus istilâsından sonra, Rusça öğrenen, bu dilin yardımı ile Batı Avrupa medeniyetini tanıyan Azerbaycan aydınları, Fransız ihtilâlinden sonra, Avrupa’da oluşmuş bulunan demokrasi idealinden, hürriyetçi düşüncelerden, halkçılık prensiplerinden etkilenirler. Bazıları tamamen “Batı” düşüncesini benimserken, bir kısmı da dinî ve millî kültüre bağlı kalmaya çalışırlar. Bazıları da Türkiye’deki aydınları örnek alırlar.

      Çarlık döneminin sömürgeci siyaseti ve ülkenin geri kalmışlığı yüzünden bir süre Azerbaycan Türkçesiyle yayın organı çıkmasa da, “Kaspi”, “Kavkaz”, “Novoye Obozreniye” gibi Rus gazetelerinde F. Köçerli, H. Zerdabi, İ. Şahtahtlı ve başka yazarların aydın fikirleri toplumdaki bütün gençler ve Celil Memmedguluzade için çok faydalı olur.

      1905’ten sonra da Azerbaycan edebiyatında, Türkiye’ye bağlı olarak Türkçülük cereyanının, İran ve diğer İslam ülkelerinin tesiri ile İslamcılık düşüncesinin, Rusya’nın etkisiyle 1920’lere doğru sosyalizmin etkileri görülür.

      Ayrıca bu üç fikrin temsilcilerinin dışında edebî bir mektep olarak değerlendirilen Molla Nasreddinciler vardır. Celil Memmetguluzade ve Ö. Faik Numanzade tarafından 1906’da, Tiflis’te çıkarılan dergi, kısa zamanda M.A. Sabir, M.S. Ordubadi, A. Gamkûsar, A. Nazmi, S. Mümtaz gibi yazar ve şairleri çevresine toplar. Derginin yöneticisi ve başyazarı Celil Memmedguluzade’dir.

      Celil Memmedguluzade, o dönemde Azerbaycan’da bulunan üç fikrî tesirin dışında, Azerbaycan’ın kendi yolunu kendisinin çizmesi gerektiği görüşünü savunur. Bu düşüncesini “Anamın Kitabı” (1919) adlı eserinde ortaya koyar.

      Celil Memmedguluzade ve arkadaşlarının çıkardığı Molla Nasreddin mizah dergisi,Güney Azerbaycan ve İran’da da ilgi görmüştür. Celil Memmedguluzade, 1921’de Tebriz’e geçerek Molla Nasreddin’i orada çıkarır. Derginin yazı kadrosu içinde Güney Azerbaycanlı şairler de yer almaktadır.

      Yaşadığı döneme gözlerini kapamadan cesaretle bakan, doğru olduğuna inandığı şeyler için mücadele eden Celil Memmedguluzade, iyi bir gazeteci ve usta bir mizah yazarıdır. Küçük hikâye tarzında oldukça başarılıdır.

      Hikâyelerindeki diyalogların canlılığı, gerçekliği, karakterlerin iyi çizilmesi ve hikâyelerin kuruluşundaki başarısıyla Celil Memmedguluzade Azerbaycan edebiyatının önemli bir hikâyecisi olur.

      Tiflis’te tanıdığı yazarlar ve içinde bulunduğu çevre, onu demokrasi için mücadeleye sevk etmiştir. Komünist rejimin yayınlarından ve inkılâptan etkilenen yazar, Şahtaht1ı’dan devraldığı “Gayret” matbaasında işçi hareketini ve inkılâpçı görüşleri neşreder. Dostu Ömer Faik Numanzade ile birlikte “Gayret” vasıtasıyla halkı birliğe ve mücadeleye çağırır. “Ravkazski Raboçi Listok” adlı komünist gazetesinde de yazıları çıkar.

      CELÎL MEMMEDGULUZADE’NİN EDEBÎ ESER ve DİLLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

      Celil Memmetguluzâde, eserlerini yazarken toplumsal fayda sağlamayı hedeflemiştir. Ona göre, gerçek gölgelenmemeli, olduğu gibi aktarılmalıdır. Edebî eserin dili ve konusu, gerçek hayata uymalıdır. Söylenilenlerle, gerçekler arasında zıtlıklar olmamalıdır. Yazar, bu sebeple ilhamını, konusunu gerçek hayattan alan M.E. Sabir, Ali Nazmi, E. Gamkusar, F. Ahundov gibi şair ve yazarları takdir etmiştir.

      Yazara göre, dilde gerçekçilik; ana dilini sevmek, onun zenginliklerini, güzelliklerini ortaya çıkararak onu ustalıkla kullanmaktır, Celil Memmedguluzade, kolay yazmayı ayıp sayanları, kendi okur yazarlıklarını göstermek için uğraşanları, Osmanlı Türkçesinden etkilenerek Arapça ve Farsçayı fazlaca kullananları eleştirir. Halkın çektiği sıkıntıları, gördüğü zulmü bir yana bırakarak, aşk, sevgi gibi konuları işleyen yazarların, halkın cahil kalmasına, Azerbaycan’ın da geri kalmışlığına sebep olduğunu düşünmektedir.

      Celil Memmedguluzade, gerçekleri aksettirirken mümkün olabildiği ölçüde halk diline yaklaşmaya çalışır. “Danabaş Kendinin Ehvalatları” adlı hikâyede, Kadı’nın imam nikâhı kıyarken ettiği dua hikâyenin gerçeğe uygunluğunu göstermek için güzel bir örnektir. (D.K.Ä. 56-57)

      Celil Memmedguluzade, Azerbaycan ağızlarını yazı dilinde kullanmaktan yanadır.

      Nitekim bir hikâyesinde, “-Olan, ayama nədi,gəribə avam adamınız!… Sadık səbabini soruşandan sonra axund bizi başa saldı ki, lağlagı Sadığın ayaması deyil, ləqəbidi.Ayama avam sözüdür,ləqab ərəb sözüdür. Axırda axund bərkdənbərk tapşırdı ki,ayama lafzini dilimize gətirməyək,ləqəb deyək.”(D.K.A. 5) sözleriyle dilde İstanbul Türkçesinin kullanılmasını savunanlarla kinaye yoluyla alay eder. “Olan” kelimesi, mahallî ağız özelliğiyle kullanılmış, “oğlan” şekli dip not olarak verilmiştir.

      Yazar başka bir hikâyesinde, yazar olan dört arkadaşı dil konusunda tartıştırır:

      “-Mən ölüm, ay Ähməd Fitrat (ev sahibi edib yoldaşımızın adıdır.) O yediğin balığın adını ataanamız “balıx”qoyub, sən də elə”balıx” de, “balıq” demə.” (S. 190)

      Tartışma uzun sürer, en sonunda ev sahibinin annesi: “gadanız mənə gəlsin, bu qədər”balıx-balıx” deyə-deyə pəs niyə o gözəl sirkəni qoydunuz orada qaldı ve ağzını heç açmadınız da?” (S.192) diyerek tartışmayı bitirir.

      Celil Memmedguluzade, dil meselesine hem hikâyelerinde hem de diğer eserlerinde ilgi göstermiş, bunu dönemin en önemli meselelerinden biri saymıştır.

      Yazara göre, gazete yazılarında ve edebî eserde halkın anlayabileceği bir dil kullanılmalıdır. Halk böylece düşünerek, anlayarak, sonuca varabilmelidir. Milletin dertlerini, ona anlayabileceği bir dille ulaştırmak bakımından “Molla Nasreddin” dergisi üzerine düşen görevi yerine getirmiştir.

      Celil Memmedguluzade, 1920’lerde yeni alfabe hareketine, Latin alfabesine geçme hareketine de öncülük eder. Dostları E. Hakverdiyev, H. Cavid, A. Şaik, E. Nazmi, Ö. Faik, M.S. Ordubadi ile edebiyat ve gazetecilik alanında önemli hizmetlerde bulunmuştur.

      Celil Memmedguluzade’nin hikâyelerinde kişilerin kullandığı dil, onların karakterini, dünya görüşünü, okur yazarlık durumunu ortaya koyar. Canlı, tabiî, sade ve açık bir üslûpla kişilerin içinde bulundukları ruh hallerini gözler önüne serer. Temsil ettikleri sınıfın özelliklerini de belirtir. Aşağıda bununla ilgili küçük bir örnek veriyoruz.

      “Xan üzünü tutdu qonağa:

      –Noruzəli,